BARIŞ ÇOBAN
Mersin’in Gülnar ilçesinde tepkilere rağmen inşaatı devam eden Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne karşı, düzenlenecek çalıştay öncesi çevreciler basın açıklaması yaptı.
Özgür Çocuk Parkı’nda geniş katılımla yapılan açıklamada metni Dr. Ful Uğurhan yaptı.
“Akkuyu’dan tüm dünya halklarına sesleniyoruz” diyen Uğurhan, “Kurtuluş yok tek başına
ya hep beraber ya hiçbirimiz!” dedi.
EKOLOJİK GERİ DÖNÜŞÜMSÜZ, YIKIMLAR DAYATILIYOR
Uğurhan, “Türkiye’de siyasi iktidar girdiği siyasi krizle, kapitalist sistem sürekli çoğalttığı ekolojik krizler sarmalı ve kendi tarihsel krizleri ile; giderek şiddetlendirdikleri müdahaleler, tarım alanlarını, yaşam alanlarını şirketlerin kullanımına sokarak, işçi sınıfının iş cinayetlerine mahkum edilmesi ile, emeğin sömürülmesi, geçimlik yaşamın yok edilişi, halkların yerlerinden zorla edilmesi, ekolojik geri dönüşümsüz, yıkımlar, bizlere, bu coğrafyada yaşayan halklara ve tüm canlılara dayatılıyor.
YILLARCA ÇERNOBİL HATIRLATILDI, DİNLEMEDİLER
Neden Akkuyu’dayız: Yıllarca Mersin, Akkuyu ve Sinop’ta halklar, ekoloji örgütleri, meslek ve emek örgütleri siyasi iktidarı uyardı. Mersin Tabib Odası ve TTB Merkez Konseyi defalarca yaptığı açıklamalarında; nükleer santrallerin var olan zararlarının yanı sıra yangınlardan etkilenmesinin ne büyük tehlikeler doğurabileceğine işaret ettiler. Nükleer enerji üretimlerinin yüksek sera etkisi yaratan emisyon salınımı yaratan üretimler olduğuna işaret edildi. Nükleerin iklim krizine karşı çözüm değil, aksine tehdit olduğu vurgulandı. Yaşam yok edilecek diye uyarıldı. Hiroşima’nın, Çernobil’in Fukişima’nın yaşanmışlıkları, hala yaşanmakta olan sonuçları hatırlatıldı. Dinlemediler.
Nükleer ölümdür! dedik. Dünyanın her yerinden gelen etki ile bunu tüm halklar yaşıyor dedik. Çernobil’de reaktör faciası yaşandığında etkisi yıllarca, kilometrelerce uzaklarda ülkemizde de sürdü, faciadan sonra üç nesilde genetik bozunumlar, ölümler, sakat doğumlar yaşandı yaşanmaya devam ediyor dedik! dikkate almadılar, yaşamı, tüm canlıların sermayeye mahkum edilmesini, yok oluşlarını önemsemediler” dedi.
AKKUYU’DA NÜKLEER ENDÜSTRİ ÜZERİNDEN SİYASET YAPIYORLAR
Hızla bu katliam stratejisini gerçekleştirmeye çalıştıklarını söyleyen Dr. Ful Uğurhan, “Hızla ve zorbalıkla, esir kamplarında çalıştırır gibi işçileri ölüme sürükleyerek, yaşamı, geçimlik emeği yok ederek Akkuyu’da nükleer endüstri üzerinden siyaset yapıyorlar. Bizler siyasi iktidarlar varlığını sürdürsün, şirketler sermayelerine, sermaye katsın, Rusya Avrupa Birliği, ABD Kapitalist ülkeler güçlerini büyütsün diye göz yummayacağız. Sistemin ortak saldırganlarına, onların yaşam suçlularına ortak olmayacağız, buna razı olmayacağız.
Tüm dünya halkları, yaşamın hukukunu kendisine rehber kılıp özgürlüğü hedefliyor. Kararlılıkla siyaseti dönüştürüyor. Bolivya’da, Şili’de ekoloji mücadelesi, halk dayanışması, kadınlar; Rojova’da İran’da sistemi dönüştürücü etkileri ile özgürlüğe yol alıyor.
SİYASETÇİLERİ ARTIK UYARMIYORUZ
Bizler emek ve meslek örgütleri, sağlık örgütleri, sendikalar, ekoloji örgütleri olarak siyasi iktidarı, aynı egemen sistemi sürdüreceğini belirten siyasetçileri artık uyarmıyoruz.
Biliyoruz ki sermayeye dayalı üretimleri desteklemeye varlıklarını kapitalistleri destekleyerek sürdürmeye kararlılar. Biliyoruz ki nükleere dayalı sanayiyi güçlendirerek siyaset alanında başaramadıklarını halkları savaşlarla, nükleer tehditle baskı altında tutmaya güçlerine güç katmaya kararlılar.
Siyasi iktidar bir yandan yeşil ekonomiye yüzünü dönüp yeşil fonlardan yararlanarak, diğer yandan nükleer üretimleri sürdürülebilir ilan eden Avrupa Birliği ile ortaklaşa Çernobil’de yaşanan suçu yeni üretimlere destek vererek (hipersonik füzeleri yerleştirerek, nükleer füzeleri depolayarak, radyoaktif atıkların ticaretini depolanmasını sürdürerek) Türkiye’ye yaşatmaya devam ediyorlar!
TÜRKİYE YOK EDİLİYOR
Türkiye topraklarında tarım alanları maden, enerji, inşaat şirketlerine sunularak yok edildiği, Polatlı da mera alanı vasıf değişikliği ile nükleer atık sahası olarak tahsis edildiği süreçte siyasi iktidarın temsilcileri uluslararası alana sermaye birikimine sokacak daha çok alanlar, destekleyecekleri daha çok projeleri olduğu paylaşımlarını sürdürüyor. Erdoğan Rusya devlet Başkanı Putin le yaptığı görüşmelerde Akkuyu Nükleer Santralını Türk Akımı Boru hattını ve Rusya’dan Buğday alımını Rusyaya taviz olarak sunuyor. Enerji bakanlığı temsilcisi Sochi de yapılan 12. Nükleer zirvesinde Türkiyede 4-6 reaktör yetmez sayıyı 16-20’ye arttıracağının vaatlerini veriyor.
Sinop’ta nükleer santral yapmak için kararlar çıkarıyor, ‘olur’ verip uluslararası görüşmelerde Rusya’da, Çin’de ve Kore’de planlanan santralın pazarlaması yapılıyor Türkiye halkları adına, tüm canlı sistemin yok oluşu pahasına uluslararası tavizler veriliyor.
‘AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ KAPATILMALI VE NÜKLEER SANTRALLERDEN ACİLEN VAZGEÇİLMELİ’
14 Eylül 2022’de Mersin Tabip Odası; Akkuyu Nükleer Santrali’ne 2,5-3 km. yakınına kadar ulaşan orman yangını sırasında yaptığı basın açıklamasında nükleer santrallerin çözümlenememiş atık sorununa da değinerek, aşırı maliyetli işletme süreçlerinin yanı sıra tüm yakıt çevrimi bütününde değerlendirildiğinde (uranyum madenciliği-yakıt üretimi-yakıt sevkiyatı-tesis inşaatı-atık süreci), ‘Akkuyu Nükleer Santrali kapatılmalı ve nükleer santrallerden acilen vazgeçilmelidir’ uyarısını bir kez daha yaptı.
Bu bölgede dünya halklarından binlerce kişi zincir oluşturarak iradesini ve kararını tüm Dünya siyasetçilerine ve egemenlere duyurdu.
“NE SİYASİ İKTİDARA NE DE AYNI YOLDAN YÜRÜYEN MUHALEFETLERİN İKTİDAR OLMA ÇABALARINA FAYDA ETMEYECEK!”
NKP, bileşeni olan emek ve meslek örgütleri ve ekoloji bileşenleri ile birlikte nükleerin hiç bir üretimini ne Akkuyu’da ne Sinop’ta ne de siyasi iktidarın her girdikleri ortamda yeni alanlar eklemelerini kabul etmeyeceklerini açıkça belirtmekte, Nükleer yatırımlarına karşı hukuk mücadelesini de, alanlarda direnişi de yılmadan sürdürmekte!
Bizler Siyasi iktidarın çıkarttıkları yasalarla kapitalizmin uluslararası organizatörlerine ( Birleşmiş Milletlere, Avrupa Birliğine, Şirketlere, kapitalist ülkelere vb) verdikleri tavizleri açıkça görüyoruz. Bizler egemen siyasetin savunucularının açıkladığı enerji tutum belgesinde açıkça yazan gelecek dönemin siyasi stratejilerinin yeşil ekonominin devamlılığı olacağını biliyoruz! Nükleer sanayi sektörü sürecek, yenilenebilir üretimler çerçevesinde şirketler RES ler, NES ler, HES ler, JES ler, madenler, otoyollar, otobanlar, mega kentler, termik santrallar, doğal ortamların, tarım alanlarının, ormanların, su havzalarının, denizlerin, meraların üzerinde yayıla yayıla var olamaya devam edecek!
Yasa çıkararak kendilerini meşrulaştırmaları uluslararası alanlardan koparttıkları tavizlerle iktidarlarını sürdürme, çabaları ne siyasi iktidara ne de aynı yoldan yürüyen yürüyeceğini ilan eden muhalefetlerin iktidar olma çabalarına fayda etmeyecek!
ÖZGÜRLEŞECEĞİZ, YAŞAMI DA ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ.
Bugüne kadar alıştıkları siyaseti sürdürebileceklerine inananlar bilmeli; Bizler emek ve meslek örgütleri, ekoloji örgütleri, kadınlar, işçiler, halklar olarak yaşamın özgürlüğünü sadece alanlarda korumakla kalmayacağız, saldırı altında olan her alanda direnmeye, yaşamı korumaya devam ederken özgürlüğü, eşitliği, barışı daha yalın ifade ile bugün yaşamımızı her alanda kıskaca egemen siyaseti tersine çevirecek yeni siyaseti öreceğiz. Özü ile söylemek gerekirse erkek egemen tekçi rejimin saldırılarına izin vermeyeceğiz, değiştireceğiz. Özgürleşeceğiz, yaşamı da özgürleştireceğiz.
Nükleer olmayacak, yaşam alanları sermayenin talanında paylaşımında olmayacak, halklar geçimlik yaşamlarından ve yerlerinden zorla edilemeyecek. Yoksullaşmayacağız. Doğal alanlar, doğal ve kültürel varlıklar yok edilemeyecek, işçiler güvencesiz çalışma koşullarına mahkum olmayacak.
“ARTIK SÖZ DE KARAR DA BİZİM!”
Sözümüz olsun ne Akkuyu’da ne Sinop’ta ne herhangi bir şantiyelerde yaşam ölüme, işçiler güvencesizliğe, mahkum edilemeyecek. Tarlada, atölyede geçimlik yaşam gasp edilemeyecek. Halklar zorla yerinden edilemeyecek! Bunlar bizlerin ortak sözü ve kararıdır.
Yaşamı özgürleştirmek isteyen, yarını umut eden tüm politik ekoloji, kent, meslek ve emek örgütlerine, halklara, işçilere, çiftçilere, zanaatçılara, gençlere, kadınlara, LGBTI+, insan hakları örgütlerine, hayvan hakları savunucularına, adalet arayanlara çağrımızdır; umudu büyütmeye, dayanışmaya, birlikte politik tutum almaya davet ediyoruz.
Artık söz de karar da bizim! Yeşile boyadıkları yalanları, bu yalanlarını meşrulaştırmaya çalıştıkları yasaları, ulusal ve uluslararası kararları umurumuzda değil! Yarını bugünden başlayarak özgürleştirme kararımız kesindir. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” diye konuştu.