HEDİYE EROĞLU
11 ili etkileyen Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilan ettiği olağanüstü hal (OHAL) kapsamında yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararnamesi'yle deprem bölgesindeki ormanlar ve meralar yapılaşmaya açıldı.
OHAL kapsamında yayımlanan Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne göre, genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul edilen yerlerde, afetten etkilenenlerin geçici veya kesin iskân alanları; fay hattına mesafesi, zeminin elverişliliği, yerleşim merkezine yakınlığı gibi kriterler gözetilerek, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca resen belirlenerek ilgili kurumlara bildirilecek. İhtiyaç olması halinde, mera alanları ve orman alanları da kullanılabilecek. Bu durumda, orman vasfı dışına çıkarılan alanların iki katından az olmamak üzere hazine taşınmazı, orman tesis edilmek üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilecek. Köy yerleşme alanları dâhil belirlenen kesin iskân alanlarında ve mevcut kentsel alanlarda, bakanlıkça onaylanacak plan ve imar uygulamaları beklenmeksizin, jeolojik etüt raporu ve zemin etüt raporu doğrultusunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nca onaylanacak vaziyet planına ve düzenlenecek yapı ruhsatına göre uygulama yapılacak.
MERA KANUNU DEFALARCA DELİNDİ
Ancak mera ve orman arazilerinin yapılaşmaya açılarak betona teslim edilmesine tepkiler dinmek bilmiyor. Tarım Orkam Sen Mersin Şube Başkanı Ömer Hatip Özden, Türkiye’de geçmişten beri Mera Kanunu hiçe sayılarak bir gecede çıkartılan KHK’ler, cumhurbaşkanı kararnameleri veya torba kanunlara iliştirilen kanun değişiklikleri gibi mevzuat değişiklikleriyle defalarca kez mevcut çayır ve mera alanlarının imara açıldığını anımsattı.
“Bilindiği üzere hayvancılığa önem verilen ve hayvancılığın geliştiği ülkelerde çayır ve mera alanlarının korunması, geliştirilmesi ve ıslahına büyük önem verilmektedir” diyen Özden, “Tarım ülkesi olduğunu iddia eden bir ülkede ise bu alanların her seferinde inşaat gibi tüketime dayalı sektörlere heba edilmesinin amacını iyi anlamak gerekmektedir. Benzer amaçlarla yok edilen tarım ve orman arazilerinde olduğu gibi neo-liberal politikalar izlenerek, sürdürülebilir tarım ve ekoloji uygulamalarındansa karlılığı esas alan bu gibi sektörlere yönelmesi bize temel hedefin rant olduğunu adeta kanıtlamaktadır.
4342 Sayılı Mera Kanunu çıkartılırken mera, yaylak ve kışlakların belirlenen kurallara uygun kullanımın sağlanması, mera alanlarının bakım ve ıslahlarının yapılarak, verimliliklerinin artırılması, kullanımlarının denetlenmesi amaçlanmıştır. İlk Çıkan Mera Yönetmeliği ile de mera ve otlakların ihtiyaç dışı olan kısımlarını sadece hayvancılık yapan köy sakinlerine kiralanmasını şart koşmuş mera ve otlak alanlarının amacı dışında kullanmasını engellenerek rant uğruna yok edilmesinin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Fakat daha sonra yapılan yasal düzenlemelerle meraların yok edilmesinin önü resmen açılmıştır.
MERALAAR OT YERİNE GÖKDELEN DİKİLMESİNE GÖZ YUMULDU
30 Ekim 2015’de sessiz sedasız yürürlüğe giren mera yönetmeliğiyle mera ve yaylaklarda TOKİ projelerinin önü açılarak, eski yönetmeliğin meraların tahsisini düzenleyen 8. Maddesine eklemeler yapılarak 20 yıllık ot geliri karşılığı tahsis amacının valiliklerce değiştirilebilmesi meralarda ot yerine gökdelenlerin dikilmesinin önü açılmıştır.
Keza Ağustos 2011 tarihinde yayınlanan KHK ile İmar Kanununun 27. Maddesi değiştirilerek köy yerleşik alan sınırı içerisinde Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri uygulanamaz hükmü getirilmiş ve Köylerde Konut Projeleri ve Turistik tesislerin önü açılmıştır.
OTELLER YÜKSELDİ
Bugün özellikle kıyı kesiminde kurulan bir çok turistik otel bu kanun sonrası kurulmuştur. Yani Tarım ve hayvancılık önemsenmeyince ve mera alanlarına bakış açısı rant eksenli olunca, yapılan yasal düzenlemeler de buna uygun olmuştur.
Meralarda artık gökdelenlerin, sitelerin yükseldiğini görebiliriz. ‘Mera Yasasının’ meraların amaç dışı kullanılmamasını öngördüğünü, Torba Kanun ile bir darbe daha vurularak daha da vahim bir hale gelmiştir” dedi.
“VERİMSİZ HALE GETİRİLEREK, KILIF HAZIRLANDI”
Meraların ranta açılmasının sadece mevzuat değişiklikleri ile olmadığını söyleyen Özden, mevcut iktidar boyunca mera ıslahı ile ilgili hiçbir uygulama veya bilimsel tabanlı bir araştırma ve geliştirme yapılmadığını da anımsattı. “Meralar verimsiz araziler haline getirilmiştir” diyen Özden, “Hayvancılığın temel girdisi olan yem maliyetlerini düşürmek için kaliteli mera ve otlaklar yaratılması gerekirken mevcut meralar kaderine terk edilerek verimsiz araziler haline getirilmiş imara açılması için adeta kılıf bulunmuştur.
“SAMAN VE KABA YEM İTHAL ETMEK ZORUNDA KALACAĞIZ”
Meralar gözden çıkarıldığında saman ve kaba yem ithal etmek zorunda kalacağımız öngörüden ziyade bir gerçektir. Memlekette doğru düzgün mera bırakılmadı ama yasayla meralar tamamen elden çıkarılacak. Meraları elden çıkardığınızda hayvancılığa çok büyük darbe vurmuş olursunuz. Nitekim son yıllardaki kırmızı et ve süt ürünlerinde ki zamlardan çıkarılan sonuç bile uygulanan politikaların ne denli yanlış olduğunun göstergesidir. Çok geçmişe gitmeden sadece son 6 ayda kırmızı et ve süt ürünlerinde %25-30 a varan zamlarla karşı karşıya kaldık. Buna bağlı olarak da yapılan araştırmalarla girdi fiyatlarının artmasından kaynaklı son 1 yılda özellikle süt üretiminin %10 azaldığını söyleyebiliriz.
Kırmızı et ve süt üretiminde yem maliyetleri toplam girdilerin % 30 ile %50 sini oluşturmaktadır. Türkiye kaba yem ve kesif yem ihtiyacının çok küçük bir kısmını üretimle karşılamaktadır.
Döviz kurunun artması yüksek enflasyon oranları ile birlikte maliyetler her geçen gün katlanarak artmaktadır bu soruna verilebilecek en güzel cevap mevcut Mera ve otlakların Islah edilerek korunması ve böylece dışa bağımlı olduğumuz bu sektörde maliyetlerin daha da azaltılması olacaktır. Maalesef mevcut politikalar üretimi değil ithalatı desteklemektedir.
MERSİN’DE DE DURUM FARKLI DEĞİL
Son olarak ülkemizde yaşanan ve binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem felaketiyle birlikte yayınlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi meraları ve orman arazilerini yapılaşmaya açmış. üretim için ihtiyacımız olan alanlar felaketin nedeni olan betonlaşmaya, geri dönüşümsüz bir şekilde heba edilmiştir.
Ülke olarak yaşadığımız doğal felaketler, ekonomik krizler ve gıda krizine karşı Neo liberal politikaların dayattığı daha fazla beton ve daha fazla tüketimi mi tercih etmemiz gerekecek yoksa sürdürülebilir ekolojik tarımsal üretimi mi? Mevcut iktidar buna hakkaniyetli ve her şeyden önce vicdani bir cevap vermek zorundadır. Mersin’in de durumu, ülke genelinden çok fraklı değil. Aynı tehlikeler Mersin için de söz konusu” diye konuştu.