BARIŞ ÇOBAN
Türkiye genelinde olduğu gibi yıl da 104’üncü yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanacak 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı öncesi Mersinlilere kutlama törenine katılma çağrısı geldi.
ADD Mersin Şubesi, ÇYDD Mersin Şubesi, Eğitim İş Mersin Şubesi, 29 Ekim Kadınlar Derneği Mersin Şubesi ve YKKED Mersin Şubesi, Mersinlilere, bayram kutlama törenine katılmaya çağrısı yaptı.
“ATATÜRK VE ARKADAŞLARI YENİ BİR UMUDU DA ANADOLU’YA TAŞIDI”
Konuyla ilgili Mersin Gazeteciler Cemiyetinde yapılan basın açıklamasını okuyan ADD Mersin Şube Başkanı Serdar Erkan, “Milletin bağımsızlığını ve geleceğini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” dedi.
16 Mayıs 1919 da İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Bandırma vapuruyla Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, İngilizler tarafından işgal edilen İstanbul’dan Anadolu’ya Bandırma vapuru ile geçerken içlerinde yeni bir umudu da Anadolu’ya taşıdığını söyleyen Demir, ‘Nitekim bu umudu, 19 Mayıs 1919 da Samsun’da karaya ayak bastıktan sonra önce Havza, sonra Amasya’ya geçtikten sonra tarihi Amasya Bildirisi ile Anadolu’ya taşıdılar. Bu bildiride “1-Vatanın bütünlüğü tehlikededir. 2-İstanbul hükümeti üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu durum ise milletimizi yokmuş gibi göstermektedir. 3-Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek tüm Anadolu halkına duyurdular.
Bu tarihi bildiri, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkma gerekçesinin en somut belgesidir. Nitekim, Mustafa Kemal ve arkadaşları, 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi, 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi, 23 Nisan 1920 TBMM Açılışı, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Meydan Muharebesi Zaferi, 9 Eylül 1922 de İzmir’in Kurtuluşu, 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkes Anlaşması, bu yıl 100. Yılını kutlayacağımız, 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Anlaşması ve 29 Ekim 1923’ de Ankara’da Cumhuriyetin Kuruluşunun ilanına kadar Amasya Bildirisinde yer alan temel saptamalar çerçevesinde hareket etmişlerdir.
Cumhuriyetin ilanından sonra, savaşlar ve salgın hastalıklar sonrası, azalan nüfus ve sanayisiz bir ekonomi ve yoksulluk ortamında gerçekleştirilen ‘arasız devrimlerle’, önce 1 Kasım 1922 Saltanatın kaldırılması, 3 Mart 1924 Devrim yasaları ile hilafetin kaldırılması, 17 Şubat 1926 tarihinde, kadınlara eşit miras ve tek eşli evliliği içeren Medeni Yasanın kabulü,, okur yazarlığın artması için 1 Kasım 1928 Harf Devrimi, 19 Şubat 1934 tarihinde Halkevlerinin açılması, 5 Aralık 1934 Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkının verilen yasanın kabulü, köylerin ve köylünün kalkınması için 17 Nisan 1940 Köy Enstitüleri yasasının kabulü ile hem sosyal ve kültürel kalkınma ve modernleşme, hem de halkçı, planlı kalkınma anlayışıyla bağımsız ekonominin inşası sağlanmıştır.
“CUMHURİYETİMİZİ MAHVETMEK İSTİYORLAR”
Ancak, 10 Kasım 1938 den buyana, Cumhuriyetimizi mahvetmek isteyen emperyalizmin ve gerici ve bölücü yerli işbirlikçilerinin, geçmişte ekonomik, askeri ve sivil darbeler ve müdahaleleriyle örtülü, bugün FETÖ, PKK/PYD terör örgütlerinin açık askeri saldırıları, devam etmektedir.
Güneyimizde Suriye, kuzeyimizde Ukrayna Savaşları, içine girdiğimiz çok kutuplu Dünya’da Atatürk’ün bizzat yürüttüğü dış politika ile 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalanması, 1939 da Hatay’ın anavatana katılması diplomatik ve jeopolitik kazanımların önemi ortaya çıkarmıştır. Bu kazanımların sağladığı ülkemizin eşsiz jeopolitik üstünlüğü sayesinde, bugün Cumhuriyetimiz bölgesinde savaşan tarafları birbirleriyle buluşturabilen, tahıl koridoru anlaşmalarıyla, bölgesinde bir barış adasıdır. Bir taraftan çok kutuplu dünya barışına katkıda bulunurken, diğer yandan, mavi vatanımız ve Anadolu üzerindeki yeni Sevr ve BOP dayatmalarına karşı koymaktadır” dedi..
“GÜÇLER AYRILIĞINA DAYANAN DEMOKRASİ ANLAYIŞI TERK EDİLMİŞ”
Öte yandan, 16 Nisan 2017’de OHAL şartlarında yapılan anayasa referandumu sonucu geçiş yapılması ile yeni Cumhurbaşkanı yönetim sistemine geçildiğini anımsatan Erkan, güçler ayrılığına dayanan demokrasi anlayışının terk edildiğini anımsattı.
“Gazi Meclis’in (yasama) yetkileri kısıtlanmış, yargı bağımsızlığı fiilen ortadan kalkmıştır” diyen Serdar Erkan, “Çalınan sorular, adaletsiz mülakatlar, bir kısım şirketlere tanınan vergi afları ve muafiyetleri, üreten fabrikalarımızın özelleştirmelerle yabancıların eline geçmesi, tarımda ve sanayide üretim anlayışından uzaklaşılması, çiftçimizin yeteri kadar desteklenmemesi nedeniyle, köyden kente göç ile işsizlik ile ve yoksulluk artmıştır. Laik, bilimsel ve karma eğitim büyük bir erozyona uğramış, eğitim birliği yasası fiilen ihlal edilmektedir. Üniversite sayılarının artmasına rağmen, idari ve bilimsel özerkliğinin tamamen kalkması ile bilimsel üretim ve katkıları azalmıştır. Kadınlar ve çocuklar, alenen anayasaya aykırı şeriat isteyen tarikatların boy hedefi olmuştur. Bu gelişmeler, halkımızın ve özellikle adalete ve geleceğe olan güvenini sarsmıştır. Tüm bu nedenlerle, yapılan araştırmalar, sağlığımızın güvencesi olan doktorlarımızın ve gençlerimizin büyük bir çoğunluğunun geleceklerini yurtdışında aradığını göstermektedir.
“KÜLTÜREL VE SOSYAL TEHDİTLER KAYGI VERİCİ BOYUTTA”
Geçtiğimiz yıllarda, COVİD-19 salgın sürecinde aşıların gecikmesi, büyük orman yangınları ve olacağı önceden bilinen 6 ve 20 Şubat 2023 depremlerinde yaşanan gecikmelerle bugün on binlerce yurttaşımızı ve önemli bir ekonomik varlığımızı kaybetmiş durumdayız. Yaşanan düzensiz göçlerle sınırlarımızdan yüzbinlerce mülteci akını olmuş, 10 mlyona ulaştığı söylenen göçmenin yarattığı ekonomik yüklerine ilaveten geleceğimiz üzerinde yaratacağı kültürel ve sosyal tehditler kaygı verici boyuttadır.
“YAŞANANLAR CUMHURBAŞKANLIĞI YÖNETİM SİSTEMİNİN ZAAFLARINI ORTAYA KOYMAKTA”
Öte yandan geç ve yavaş hareket eden devlet kurumlarına ilave olarak, Cumhuriyetle birlikte kurulan Refik Saydam Hifzısıhha Enstitüsün kapatılması, Türk Hava Kurumu (THK) ve 150 yıllık Kızılay gibi gönüllü kurumların yaşadığımız salgın, yangın ve deprem felaketlerinde gecikmeleri, aciz kalması ve kuruluş amaçlarından uzaklaşması, yaşanılan skandallar ve istifalarla güven kaybı ve kan bağışının azalması, gönüllü ve kamu yararına çalışması gereken kurumlarda çürümenin boyutlarını göstermektedir. Ekonomideki kayıplarımız, gençlerimizin iş ve geçim kaygısı artmıştır. Tüm bu gelişmeler, cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin zaaflarını ortaya koymaktadır. Bu nedenle, toplumumuzda refahın ve adaletin sağlandığı, güçler ayrılığına dayanan bir demokrasiye olan talep yükselmektedir.
GÜÇLER AYRILIĞINA DAYANAN, GÜÇLÜ TBMM BUGÜN DAHA DA ÖNEM KAZANDI
Tüm bu nedenlerle, Cumhuriyetimizin 100. Yılına girerken, halkımızın üniter, tam bağımsız, laik, demokratik sosyal hukuk devletinde, yurtta barış, dünyada barış ilkesiyle yaşamak için, Atatürk’e ve cumhuriyetimizin devrim ve ilkelerine, toplumumuzun ve gençlerimizin ilgisi her geçen gün artmaktadır. Atatürk’ün güçler ayrılığına dayanan, güçlü TBMM (yasama) ile planlı karma ekonomi ve halkçı sosyal devlet anlayışı, her yaşadığımız felaket ve olumsuzluklar ile bugün daha da önem kazanmıştır.
Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ümitsiz durumlar yoktur, ümitsiz insanlar vardır. Türk milleti milli beraberlik ve dayanışma ruhu ile her türlü güçlüğün üstesinden gelmesini bilmiştir. Yaşadığımız felaketlerde, tüm Dünya’nın hayranlıkla izlediği bu dayanışma ruhunun ortaya çıktığını gördük. Ülkemizin sahip olduğu dayanışma ruhu, insan kaynağı ve maddi varlıklarıyla çağdaş ve güçlü demokrasi içinde çözemeyeceği sorun yoktur.
Tüm yurttaşlarımızı, özellikle kadınlarımızı ve gençlerimizi Cumhuriyetimizin 100. Yılına girerken daha yüksek katılımla bağımsızlık ve özgürlüklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Ayrıca, içinde bulunduğumuz, tarihi bir dönüm noktasında, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. Turunda demokratik haklarını ve oylarını mutlaka kullanarak, üniter, laik, demokratik sosyal devlete, Atatürk Devrim ve İlkelerine ve demokrasimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.
Her yaştan tüm Mersinlilerin bayramını kutluyor, yarın saat 08:30 da cumhuriyet meydanında bayraklarıyla ve coşkularıyla 19 Mayıs 1919 gençlik ve spor bayramını kutlamaya bekliyoruz” diye konuştu.