Haber Merkezi
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, katıldığı bir televizyon programında önemli açıklamalar yaptı.
Türkiye’de sanayi ile de ticaretle ilgili değişik sorunları olduğunu söyleyen Çakır, bu sorunların Mersin için de geçerli oluğunu aktardı. “Yüksek enflasyon, finansmana erişim gibi bizim de sorunlarımız var. Ama Mersin ekonomisinin üretim çeşitliliğinden dolayı üretmeye devam ediyor. Dış ticaret kenti olduğumuz için üretimi ihracata entegre edebiliyoruz. Özellikle lojistik gücümüz Mersin’i avantajlı konuma getiriyor” dedi.
MERSİN İLK 9 AYDA 5 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT YAPTI
Türkiye’nin ihracatının ilk 9 ayda 187 milyar doyar civarında, geçen seneyle kıyaslandığında zaman ihracat rakamlarının aynı seyrettiğini belirten Hakan Sefa Çakır, “Mersin olarak; 2023 (Ocak- Eylül) ayları arasında - ilk 9 ayda- 5 milyar dolar ihracatı yakaladık, geçen seneye göre aynı dönemde %25 bir artış var yani 1 milyara $’a yakın bir artışımız var. Bu ihracat rakamlarıyla da Türkiye’nin ilk yedi ili arasında bulunuyoruz.
Mersin de, bu yılsonuna kadar da 8 milyar dolar ihracat hedefimiz var.
Mersin olarak; yaş meyve ve sebze, hububat, bakliyat başta olmak üzere gıda sektöründe çok iyi durumdayız. Çelik imalatı (çelik konstrüksiyon), kimya, orman ürünlerinde çok güçlüyüz. Pandemi sonrası fırsatları iyi kullandık. Tüm bu sektörlerde hem üretimde, hem de ihracatta artış yakaladık” diye konuştu.
“EĞİTİMİN ÜRETİME YÖNELİK OLMASI LAZIM. EĞİTİME ALTYAPI YATIRIMI YAPMAK GEREK”
Her alanda verimliliği gündeme aldıklarının altını çizen Başkan Çakır, “100 yılda her şey değişti ama eğitim sistemimiz değişmedi. Eğitim sistemimizi bilimsel, siyaset üstü bir reformla ele almalıyız. Eğitimin üretime yönelik olması lazım. Eğitime altyapı yatırımı yapmak gerek.
Güney Kore ve Vietnam’ın ekonomik başarı hikayesinde eğitim vardır. Bu ülkeler eğitime altyapı yatırımı yaparak, bilimsel eğitim ve teknik eğitime önem vermişlerdir. Bunları da ar-ge ile desteklemek gerekiyor ve desteklemişlerdir. 80’li yıllarda bizden geride olan bu ülkelerde ihracattaki yüksek teknoloji payı şu an %30’dur. Bizim yüksek teknoloji ürün ihracatımız sadece %3 tür.
Çok konuştuğumuz ama hayata geçiremediğimiz üniversite-sanayi işbirliğini artık hayata geçirmemiz gerekir. Slogandan kurtarmalıyız...
Eğitimle birlikte, dijital altyapının da güçlendirilmesi gerekiyor. Verimliliğin artması için ilk koşul teknoloji ve yapay zekanın iyi kullanılmasıdır. Öğrencilerimizi yetiştiren öğretmenlerin de iyi eğitilmesi ve haklarının verilmesi gerekir.
Sanayi 4.0 konuşulurken, eğitimde de Eğitim 4.0’ı konuşmak gerekir. Nitelikli eğitim olması lazım ki, nitelikli ekonomi olsun...
“MESLEK LİSELERİ ESKİ CAZİBESİNE KAVUŞMALI”
Daha önceleri meslek liselerine girmek öncelikli tercihlerdendi. Çok güzel eğitimler alınıyor, mezunlar iş bulabilme imkanları vardı, hatta şu anda organize sanayi bölgelerindeki bir çok fabrika sahibi meslek liselerinden yetişen iyi eğitimli öğrencilerdir. Meslek liseleri eski cazibesine kavuşmalıdır. Beceri edinme eğitimin temeli olmalıdır. Meslek liselerini teknolojiyle destekleyerek, yeni nesil meslek liseleri haline getirmemiz gerek. Buradan mezun olan öğrencilerin de, sektörün ihtiyacı olan eğitimleri aldıkları için direk işyerlerine yerleşme imkanı doğacaktır.
Üniversite öğrencileri eğitim esnasında ilgili işyerinde çalışmaları ve mezun olduklarında direkt bölümü ile ilgili ile işe girebilmesi gerekir. İki taraf içinde avantajlı ve verimliliği artırıcı bir durumdur.
“İHRACAT EN GÜÇLÜ OLMAMIZ GEREKEN BİR ALAN”
İhracat ülkemiz için hayati öneme sahip bir konu. İhracat en güçlü olmamız gereken bir alan. Şu an ki ekonomi bakanımız ve ekibi bu konuyu özellikle vurguluyor ve ihracat modeliyle büyümeyi seçtiklerini anlatıyor.
Biz Bakanlığımızın rasyonel politikalarını destekliyoruz. İhracatçıya verilen reeskont kredilerinin limitlerinin artırılması ve diğer krediye göre daha düşük oranda verilmesini dış ticaret şehri olarak çok olumlu buluyoruz.
Pandemi ile lojistik de yakaladığımız avantajı lojistik fiyatlarının düşmesi ile kaybettik. Kurdaki fiyat artışları enflasyonun altında kalarak rekabetçi kur avantajımız da kalmadı ve ihracatçının girdi maliyetlerinin yükselmesi bizim yurtdışı pazarlarında rekabette zorlanmamıza sebebiyet veriyor. Onun için reeskont kredileri bizim için önemlidir. Limit artışlarının ve oranların desteklenmeye devam etmesi sağlanmalıdır.
FİNANSA ERİŞİM, YAVAŞLAYAN SİPARİŞLER, MALİYET ARTIŞLARI İŞ DÜNYASINI BASKILIYOR
İş dünyasında üretimi baskılayan üç konu karşımıza çıkıyor: Birincisi finansa erişim, iki yavaşlayan siparişler, üçüncüsü maliyet artışları. Yüksek enflasyonun işletme sermayelerini büyük ölçüde erittiğini görüyoruz. Kredi hacmi enflasyon oranında artmadı, hatta azaldığı veya kesildiği için dış finans kullanımındaki sorunlar işletmelerimizi zora sokmuştur. Enflasyonla mücadelede krediler kısıtlanarak talep düşürülmesi sağlanıyor.
Kredi kısıtlaması, firmalarımızın çoğunun sermayesi düşük olan KOBİ olduğunu düşünürsek, üretim ayağını zora sokacaktır. Bizim üretimi, arzı arttırarak, firmalarımıza finans desteği vermemiz gerekir.
Yalnız bu destek verilirken, iyi firmaları, zombi dediğimiz kötü firmalardan ayırt etmemiz gerekir. Kamunun İthal ikame ürünlerde, üretene destek verilmesini çok olumlu karşılıyoruz.
Bu desteğin sonucu hemen görülmese de, bize çok katkı sağlayacaktır.
İleriki dönemlerde bu işletmeler devreye girene kadar ihracat hammaddesi sağlayan ithalatçıya desteğe devam etmemiz gerekir” şeklinde konuştu.