Hekimlik değerleri yargılanamaz


 

Mersin’de sağlıkçılar STK’lar ve siyasi parti temsilcileri, TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınarak yerine kayyum atanmasına tepki gösterdi. Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nesanır, TTB’ye yapılan saldırıların ne ilk olduğunu ne de son olacağını ifade ederek, “Mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.

BARIŞ ÇOBAN

 

Mersin Tabip Odası ve Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, Mersin Tabip Odası önünde toplanarak, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi'nin görevden alınması ve yerine kayyum atanmasına tepki gösterdi. Siyasi parti ve STK temsilcilerinin de destek verdiği basın açıklamasını Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır okudu. Açıklamada, “TTB hekimlerin, toplum sağlığının güvencesidir. Hekimler yargılanamaz. TTB susturulamaz” yazılı pankart açıldı.

 

KARAR HUKUKSUZ

Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Nasır Nesanır, kararın hukuksuz olduğunu belirterek,“30 Kasım 2023 Perşembe günü akşam saatlerinde TTB Merkez Konseyi'nin görevden alınması talebiyle açılan davanın 7'nci duruşmasında Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’ni görevden alarak Konya, Erzurum, Malatya, Samsun, Denizli oda başkanlarından oluşan 5 kişilik bir heyet atamıştır. Bu karar Anayasa’ya, uluslararası bildirgelere, hukukun temel ilkelerine aykırıdır. Anayasa’da var olan ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin özünü yok sayan, demokratik toplum düzenine aykırı, ölçüsüz, meşruiyeti tartışmalı, mesleki özerkliği yok sayan siyasi bir karardır. Hukukun araçsallaştırıldığı ülkemizde bu kararla amaç; emek ve demokrasi mücadelesinin önemli bir bileşeni olan TTB’yi işlevsiz hale getirmek,  diğer emek-demokrasi güçlerine gözdağı vermektir. Herkes şunu görmelidir ki; Anayasa Mahkemesine müdahaleyi takiben TTB kararı  ile başlayan süreç, siyasal iktidarın hedeflediği ülkede tüm demokratik güçlere yönelik kurumsuzlaştırma ve Anayasa’yı yok sayma sürecinin ilk adımıdır” açıklamasında bulundu.

 

“TTB ÜZERİNDE YÜRÜTÜLEN BU SALDIRILAR TESADÜF DEĞİLDİR”

TTB tarihinde yargı eliyle TTB’nin işlevsizleştirilmeye çalışılmasının ne ilk ne de son olduğunu söyleyen Dr. Nesanır, şöyle devam etti: “TTB bu süreçlerden iyi hekimlik, demokrasi, mesleğin etik değerleri ve halkın sağlık hakkını, meslektaşlarının özlük haklarını savunarak daha güçlü çıkmıştır. Siyasi iktidarın üst düzey sözcüleri, TTB ile ilgili her demeçlerinde; TTB’yi itibarsızlaştırma, yok sayma, hedef tahtasına koymayı bir ritüel haline getirmişlerdir. Esas amacın, siyasi iktidara bağlı, iktidarın tüm söylem ve eylemini alkışlayan, üyelerinin ve toplumun yararını umursamadan gücün yanında yer alan, akıl ve bilimin yanında olmayı değil de otoriter iktidardan aldığı emirle yol almayı seçen Sağlık Bakanlığı’na bağlı yandaş TTB büroları kurmak olduğu açıktır.

TTB üzerinde yürütülen bu saldırılar tesadüf değildir.

 

ÇÜNKÜ TTB: HEKİMLİĞİ TİCARET DEĞİL BİR SANAT OLARAK GÖRÜR

Çünkü TTB; Sağlığı fiziksel, sosyal, ruhsal ve siyasal iyilik hali olarak savunur. Hekimliği ticaret değil bir sanat olarak görür. Hekimlik sanatının Bertolt Brecht’un deyimiyle “en büyük sanat olan yaşama sanatına katkıda bulunmak, ona hizmet etmek için var” olduğuna inanır. 

Çünkü TTB; Kendisini iyi hekimlik değerleri üzerinden tanımlar.

Çünkü TTB; Hekimi yalnızca sağlık hizmeti veren kişi değil, aynı zamanda toplumun demokratikleşmesi doğrultusunda aydın sorumlulukları olan birey olarak görür.

Çünkü TTB; Bireylerin ve toplumların sağlık düzeyinin, sadece sunulan sağlık hizmetleri ile değil sağlığın belirleyicileri olan toplumsal sınıf, eğitim, genetik, beslenme, barınma, çalışma ve çevre koşulları gibi pek çok etmene bağlı olduğuna inanır. 

Çünkü TTB; Demokrasi bütün kuralları ile işlemedikçe herkes için sağlıklı ve insanca bir yaşam ve sosyal yönden tam iyilik hali sağlanamayacağını, sağlıklı yaşam hakkını toplumsal bir sorumluluk doğurduğunu bilir ve sağlıksızlık koşullarına karşı eşitlikçi sağlık politikalarını, barışı ve demokrasiyi savunur. Çünkü TTB; Sağlığın piyasalaşmasını açıkça hekimliğin varoluşsal temeline müdahale olarak gördüğünden, Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile birlikte yaygın biçimde uygulanan piyasacı politikalara, hasta hekim ilişkisini müşteri-hekim ilişkisine indirgeyen sağlık sistemine ve sağlık işletmelerine karşı durmuştur.

Çünkü TTB; Altyapısız, plansız açılan tıp fakültelerine, kalitesiz, niteliksiz tıp eğitimine karşı susmamıştır. Çünkü TTB; Koruyucu hekimliği öncelemeyen birinci basamak sağlık hizmetlerine göz yummamıştır.  Çünkü TTB;

Sağlık Bakanlığı’nın zaten yetersiz olan bütçesinin, çok yanlış kurgulanmış şehir hastanelerine akıtılmasına onay vermemiştir.

Çünkü TTB; Kışkırtılmış sağlık talebinin sağlıkta şiddeti olağanlaştırdığını söyler. Sağlıkta şiddeti besleyen çalışma koşullarını, gelecek umudu tükenmiş genç hekimlerin ülkeden ayrılmaya neden olan sağlık politikalarını her ortamda siyasi iktidarın yüzüne haykırmıştır.

Çünkü TTB; Karanlığa karşı önlüğümüzün beyazını, özlük haklarını, halkın sağlık hakkını savunmaya devam etmiştir. “Emek bizim söz bizim” diyerek hekimlerin ve sağlık çalışanlarının özlük hakları mücadelesinin yanında olmuştur.

Çünkü TTB; Olağandışı koşullarda  ‘depremlerde, sellerde, yangınlarda’ sağlık hizmeti vererek toplumsal sorumluluğunu yerine getirmiştir.  Madenlerin için ormanların yok edilmesine, doğal yaşam alanlarının ve çevremizin talan edilmesine göz yummamıştır.

Çünkü TTB; Barışı, özgürlüğü, demokrasiyi savunan bir örgüttür.

Çünkü TTB; Kamucu sağlık sistemini savunmuştur.

Çünkü TTB biziz. Biz TTB’yiz. Biz haklıyız. TTB-MK görevinin ve sorumluğunun bilincindedir, görevinin başındadır. Kavgamızın, mücadelemizin örgütü TTB’nin yanındayız. Bizler Hipokrat yeminimizde olduğu gibisanatımızıvicdanımızın buyrukları doğrultusunda dikkat ve özenle yerine getireceğiz.

 

MÜCADELE ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Bizler hekimler olarak, Tabip Odaları olarak, TTB olarak sadece görevimizi yaptık. Bu kararın siyasi iktidar ve ortaklarının, gösterdiği hedef doğrultusunda alındığına inanıyoruz.  Susmadık, susmayacağız. Korkmadık, korkmayacağız. İyi hekimlik değerlerini savunmaya, halkın sağlık hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Darbenin yasasına da, yargının darbesine de teslim olmayacağız.  Anayasal düzeni tanımayan siyasi iktidara direnmek meşru bir haktır. Bizler gücümüzü haklılığımızdan, hekimlerden ve hekimlerin meslek örgütü olan tabip odalarından alıyoruz. Bu süreçte yanımızda olan dayanışma gösteren tüm emek-demokrasi güçleriyle birlikte mücadelemizi sürdüreceğiz.”

 


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA