YUSUFCAN GÜDÜK
Mersin’de eğitim emekçileri MESEM ve ÇEDES projelerine karşı İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaptı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Mersin Şubesi: “Çocukların geleceğinin ‘MESEM’ ve ‘ÇEDES’ üzerinden karartılmasına izin vermeyelim” diyerek, ses yükseltti.
“ÖĞRENCİLERİ TESLİM ETMEYECEĞİZ”
Burada basın açıklamasını okuyan Sendika Şube Başkanı Mahmut Sümbül, öğrencileri pedagojik ilkelere, hukuka, laik ve bilimsel eğitime, evrensel insan haklarına aykırı ÇEDES'e; patronların kâr hırsına, çocukların emeğinin sömürülmesine, MESEM'e teslim etmeyeceklerini vurguladı.
Türkiye’de uzun süredir eğitim sisteminde ve okullarda iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda piyasacı ve dinci bir kuşatmanın yaşandığını ifade eden Sümbül, “Millî Eğitim Bakanlığı’nın patronlara ucuz iş gücü sağlamak için gündeme getirdiği Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) ve eğitim sistemini büyük ölçüde dinselleştirmeyi hedefleyen ÇEDES projesinin sonuçları, öğrencilerimizin ve çocuklarımızın nasıl tehlikeli bir kuşatmayla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
MESEM İLE ÖĞRENCİLER UCUZ İŞ GÜCÜ OLDU
‘Bir gün okul, dört gün iş’ sloganıyla hayata geçirilen MESEM uygulaması öğrencilerin patronlara ucuz iş gücü olarak sunulmasının önünü açmıştır. MESEM projesiyle 300 bini çocuk olmak üzere, 1 buçuk milyonun üzerinde insanın emeği patronların hizmetine sunulurken, yüzbinlerce çocuk ve gencimiz MESEM’in çarkları arasında acımasızca öğütülmektedir. Yüzbinlerce çocuk ve gencimiz ‘çırak’ ya da ‘stajyer’ kimliğiyle işçi gibi çalıştırılıp emek sömürüsünün sınırları zorlanmaktadır.
Son yıllarda iktidar eliyle derinleştirilen ağır ekonomik ve toplumsal sorunlar MESEM’leri bir tercih olmaktan çok, yüzbinlerce çocuk ve genç için adeta bir zorunluluk haline getirilmiştir. Ülkede en düşük emekli aylığının 10 bin lira olduğu koşullarda MESEM kapsamında çalıştırılan yoksul ailelerin çocukları, okumak yerine zorunlu olarak çalışmaya zorlanmaktadır. Ekonomik sorunlarla ve ağır borç yüküyle boğuşan yoksul emekçi aileleri, asgari ücretin yüzde 30’u ila yüzde 50’si arasında ücret ödenmesi nedeniyle MESEM gibi uygulamalara mecbur bırakılmıştır.
ÇOCUKLAR / GENÇLER İŞ CİNAYETLERİNDE YAŞAMINI YİTİRİYOR
Çocukların yasal olarak tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalıştırılması yasak olmasına rağmen, MESEM bünyesinde çalıştırılan çocuklar / gençler iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam etmektedir. Çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırılması anlamı taşıyan MESEM bu haliyle uygulaması nedeniyle sadece son bir yıl içinde en az 8 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. Oysaki MESEM uygulaması çocukları güvencesiz çalışma ortamlarından kurtaran, gençleri işverenin insafsızlığına bırakmayan iş sağlığı güvenliğine uygun biçimde yeniden yapılandırılmalıdır.
MESEM öğrencilere mesleki eğitim verilen ya da iddia edildiği gibi staj üzerinden beceri kazandıran bir uygulama değil, patronlara kaynak aktarmak amacıyla oluşturulmuş bir teşvik sistemidir. Var olan sorunların çözülemediği Mesleki Eğitim Merkezlerinde 150.000 olan öğrenci sayısı Mesleki Teknik Anadolu liselerinde açılan MESEM programlarıyla da desteklenerek 1,5 milyonu aşmış ve çocuk işçi ölümlerinin önüne geçilemez olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğunu üzerinden atmak için ivedilikle yeni iş güvenliği genelgeleri yayımlayarak artan iş yeri kazalarında yaralanan, sakatlanan ve hayatını kaybeden çocuklarımızın sorumluluğunu kısmen işletmelere, kısmen de bu okullarımızda görev yapan koordinatör öğretmenlerine yüklemeye çalışmaktadır. Bu durum asla kabul edilebilir bir durum değildir. 12 yıllık zorunlu eğitim süresini fiilen 8 yıla indiren ve devlet eliyle ucuz işçiliği özendiren MESEM uygulaması daha fazla can almadan çocuklarımızın can güvenliğini sağlayan, emek sömürüsünü ortadan kaldıran, iş sağlığı güvenliği / sosyal güvenlik haklarını tanıyan, patronları değil öğrencileri merkeze alan nitelikli bir mesleki eğitim politikası yeniden dizayn edilmelidir” dedi.
“ÇEDES İLE LAİKLİK KARŞITI ADIMLAR ATILIYOR”
Başkan Sümbül, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun nesiller yetiştirme hedefi tüm topluma yönelik fiili bir dayatma haline geldiğini de söyleyerek, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı iş birliğinde yürütülmekte olan ÇEDES Projesi kapsamında atılan adımlara tepki gösterdi. Bu adımların laik eğitim ve laik yaşama açıktan meydan okuma anlamına geldiğini belirten Mahmüt Sümbül, “Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı dinselleşme uygulaması olarak karşımıza çıkan ÇEDES Projesi, çocukların zihinsel gelişim süreçlerine ve pedagoji bilimine tamamen aykırı bir içerikte hazırlanmış ve 81 ildeki bütün okullarda uygulanmaya başlamıştır.
“ÇOCUKLARIN ZİHİNSEL GELİŞİMİ AÇISINDAN SAKINCALI”
Okullarda sadece öğretmenlerin eğitim öğretim hizmeti verebileceği gerçeği ortada dururken, ÇEDES projesi ile okullarımızda imamlar, vaizler ve Diyanet’e bağlı memurlar “manevi danışman” olarak görevlendirilmekte ve yasa dışı bir şekilde fiilen eğitim öğretim hizmeti vermektedir. Okul içinde ve dışında yapılan dini içerikli etkinlikler, özellikle toplu namaz etkinlikleri ve öğrencilere mezarlık temizletilmesi gibi etkinlikler çocukların zihinsel gelişimi açısından sakıncalıdır. Sınıflarda dini içerikli etkinlikler (sınıflarda Kâbe ve mezar maketleriyle yapılan etkinlikler) laik eğitime ve eğitim-öğretimin amaçlarına temelden aykırıdır.
Devletin, sadece bir dinin ve mezhebin öğretilerini, sadece belli bir inanca özgü değerleri tüm okullarda ‘tek doğru’ olarak öğretmeye çalışması farklı inançtan öğrencilere yönelik açık bir dayatma ve ayrımcılık anlamına gelmektedir.
Öğrencilerimizin iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda okul içinde ve dışındaki katılmasına izin verilmesi çocuğun üstün yararı ilkesine aykırıdır ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre doğrudan çocuk istismarı anlamına gelmektedir. Eğitim sisteminin belli bir dinin ve belli bir mezhebin kurallara göre biçimlendirilmek istenmesi, çocuklarımızın dini etkinlikler üzerinden istismar edilmesi kabul edilemez bir durumdur. Bu nedenle eğitim kurumları dini içerikli faaliyet ve etkinliklerin değil, laik ve bilimsel eğitimin mekânları olmak zorundadır.
Hiçbir toplum birbirinin aynı olan, aynı düşünen ve aynı inanç ve düşünceden insanlardan oluşmaz. Laiklik ve laik eğitim, toplumda ve okulda farklılıkların bir arada yaşamasının temel güvencesidir. Laik eğitim, toplumdaki farklı inanç ve mezheplerin bir arada özgürce ve barış içinde yaşayabilmeleri için son derece önemlidir.
“TEMEL HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLERE TEMELDEN AYKIRIDIR VE DERHAL DURDURULMALIDIR”
Eğitim Sen, toplumun bütün bireylerinin, temel insan hakları ve özgürlükleri doğrultusunda, herkesin kendi anadilinde, cins ayrımcı olmayan, eşit demokratik, laik, bilimsel, parasız ve kamusal nitelikli eğitim görmesini savunmaktadır. MESEM ve ÇEDES projeleri uluslararası sözleşmelerde yer alan çocukların hakları ve eğitimi ile ilgili temel haklar ve özgürlüklere temelden aykırıdır ve derhal durdurulmalıdır.
Çocuklarımızın ve öğrencilerimizin siyasi iktidarın kendi siyasal-ideolojik hedeflerine ulaşmak için hayata geçirilen MESEM, ÇEDES ve benzeri projelerin parçası haline getirilmesine sessiz ve tepkisiz kalmayacağımız bilinmelidir. Bu konuda eğitim ve bilim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu MESEM ve ÇEDES uygulamalarına karşı birlikte tutum almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz.
Eğitim Sen olarak okullarımızın piyasa odaklı ve dini içerikli faaliyet ve etkinliklerin değil, laik ve bilimsel eğitimin mekânları olması için bütün gücümüzle mücadele edecek, iktidar eliyle hayata geçirilen MESEM ve ÇEDES dayatmasına karşı bütün gücümüzle mücadele etmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.