YUSUFCAN GÜDÜK
Emekçilerin tasarruf tedbirleri adı altında kazanılmış haklarına yönelik kısıtlamalara tepkisi sürüyor. KESK Mersin Şubeler Platformu, Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması yaparak, tasarruf tedbirlerine tepki gösterdi.
“EMEĞE VE EMEKÇİLERE SALDIRI, SERMAYEYE YENİ KAYNAK PAKETİDİR”
Burada bir basın açıklaması yapan Eğitim Sen Şube Başkanı ve KESK Dönem Sözcüsü Mahmut Sümbül, ülkenin emekçileri, üretenleri, bütçenin temel gelir kalemi olan dolaylı ve dolaysız vergileri en çok ödeyenleri olarak yeni bir saldırı paketi ile karşı karşıya olduklarını söyledi. “Açlık ve yoksulluk sınırları içerisinde yaşamamız yetmiyormuş gibi şimdi yeni bir saldırı dalgası ile cendere altına alınmak isteniyoruz” diyen Sümbül, “Bu paketin IMF’in hazırladığı kemer sıkma paketlerinin bir kopyası olması dışında yeni hiçbir tarafının olmadığını çok iyi biliyoruz. Kamusal hizmetlerin şirketlere devredilerek kamunun tasfiyesinin amaçlandığı neo liberal politikaların devamı niteliğindedir. Bu tasarruf değil daha fazla yoksulluk, daha fazla işsizlik, daha fazla güvencesizlik, daha fazla angarya çalışma paketidir. Emeğe ve emekçilere saldırı, sermayeye yeni kaynak paketidir.
Saldırı dalgasının daha büyük olduğu ve saldırının yeni paketlerle devam edeceğini ulusal ve uluslararası sermayenin sözcülerinden Hazine ve Maliye Bakanı Bakanının açıklamalarından anlıyoruz. Nitekim tasarruf paketinin açıklanmasının üzerinden bir hafta geçmeden bu kez de kamuda güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmaya yönelik, ‘Devlet Memurlarının Esnek Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik Taslağı’ çalışmalarına hız verildiğini öğrenmiş bulunuyoruz” dedi.
“KIYAKLARA SON VERİN”
Paketin içeriğine bakıldığında emekçilerin haklılığının görüleceğini söyleyen Mahmut Sümbül, “Bu paket ile ne kadar tasarruf edileceğine dair net bir rakam telaffuz edilmese de 100-200 milyar TL arası olacağı tahmin edilmektedir. Bütçede sermayeden almaktan vazgeçtikleri, yani kıyak yaptıkları miktara bakıyoruz tam 2 trilyon 200 milyar TL! Neredeyse 20 paket büyüklüğünde bir miktar! KÖİ projeleri ve AVM tarzı inşa edilen, Sayıştay raporlarına da konu olan Şehir Hastanelerinin bütçeye çok ciddi bir yükü olmasına rağmen, pakette bu alana ilişkin her hangi bir tasarruf tedbiri yoktur.
Bırakalım tasarruf tedbiri alınmasını daha kısa süre önce buralardan alınan sağlık hizmetlerine yüzde 60'a varan zamlar yapıldı. Öte yandan 2024 bütçesinden şirketlere Kamu Özel İşbirliği projeleri nedeniyle 162 milyar 400 milyon garanti ödemesi yapılacak. Yani bu pakette toplanması öngörülen miktardan fazla bir ödeme yapılacak.
“PAKETTE SAVUNMA VE GÜVENLİK HARCAMALARI TAMAMEN İSTİSNA OLARAK TUTULDU”
Tasarruf paketi üç yılı kapsıyor. Bu üç yılda bütçelerden faize ayrılan miktarlara baktığımızda daha vahim bir tablo ile karşılaşıyoruz. 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nde faiz ödemeleri için 1 trilyon 254 milyar TL'lik, 2025 için 1 trilyon 809 milyar TL'lik ve 2026 için 2 trilyon 295 milyar TL'lik bir kaynak ayrıldı. Yani 2024-2026 dönemini kapsayan üç yıllık süreçte faiz için bütçeden 5 trilyon 358 milyar TL ödeme yapılacak ve böylece faiz giderlerinin bütçedeki payı yüzde 10,5'ten yüzde 14,3'e çıkacak.
Pakette savunma ve güvenlik harcamaları tamamen istisna olarak tutulmuştur. Oysa son yıllarda bu alanlara devasa kaynak aktarımı söz konusudur. Önümüzdeki üç yılda savunma ve kamu düzeni/güvenlik harcamalarına bütçeden ayrılan pay yüzde 11,2'den yüzde 11,8'e yükselecek olup silahlanma harcamalarında dünyada ilk sıralara doğru hızla yükselmekteyiz. 2024-2026 yıllarını kapsayan üç yılda bu harcamalar için bütçeden toplam 4 trilyon 869 milyar TL ödenek ayrılmıştır. Üstelik bu harcamalara Savunma Sanayi Destekleme Fonu'nun (SSDF) kaynakları dâhil değildir.
Barışa en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, biz emekçiler daha da yoksullaşırken silah fabrikaları sahibi damatlar en zenginler listesinde giderek ön sıralarda yer almaktadır!
“PAKET İLE KAMU YATIRIMLARI DAHA DA AZALTILIYOR”
Paket ile kamu yatırımları daha da azaltılıyor. Oysa mevcut durumda kamu hizmetleri alanı ve kamu yatırımları özelleştirme politikalarıyla piyasaya açılması nedeniyle zaten alabildiğine sınırlanmış durumdadır.
2006 bütçesinde bütçe giderlerinden genel kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 39,5 iken bu oran her yıl düşürülerek 6 Şubat depremi gibi büyük bir yıkıma rağmen 2024 bütçesinde kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 29’a kadar inmiştir.
2016 yılı bütçesinden eğitim hizmetlerine ayrılan pay yüzde 17,8 iken 2023 bütçesinde yüzde 11,2 ile dip seviyeyi görmüştür.
Bütçe verilerinden de anlaşılacağı üzere kamu hizmetlerine yapılan harcamalar, yatırımlar zaten yıldan yıla alabildiğine kısıtlanmış durumdadır.
Kaldı ki, kamu hizmetlerine bütçeden ayrılan payın yüzde 80’ni personel maaşı ve SKG gideri gibi zorunlu harcamalardan oluşmaktadır. Yani kamu yatırımı yok denecek kadar sınırlı hale getirilmiş durumdadır. Buna rağmen paketle ‘bunu da kaldıracağız, yeni hastane, okul gibi toplumun ihtiyaç duyduğu kamu yatırımlarını dahi kısıtlayacağız” denilerek tüm toplumsal kesimlerin sağlığını, eğitimini, ulaşımını, kısacası kamusal hizmetlerden yararlanma düzeyini etkileyecek bir durum yaratılmaktadır.
“BU TEDBİRLER; GENÇLERİN UMUTLARINI SÖNDÜRMEK, ÇARESİZLİĞE SEVK ETMEKTİR”
IMF kemer sıkma programlarının tipik özelliklerinden biri kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, bütçelerden ayrılan payın düşürülmesi ise bir diğer özelliği de çalışan sayısından azaltmaya gidilmesi, maaşların düşürülmesi ya da enflasyona sabitlenmesidir. Bu paketin özünde de bunlar bulunmaktadır.
Paket ile kamuya personel alımı emekli olanlarla sınırlanmakta, destek personel sayısı ise kademeli olarak azaltılmaktadır.
TÜİK’in tüm Ali Cengiz oyunlarına rağmen açıkladığı verilere göre dahi işsizliğin devasa boyutlara vardığı günümüzde ‘üç yıl daha bekleyin’ demek en başta da gençlerin umutlarını söndürmek, çaresizliğe sevk etmektir.
2024 yılı itibariyle Kamuda kamu emekçileri artı ve kamu işçileri toplamda 5 milyon 200 bin kamu personeli bulunmaktadır ve bu personel zaten toplam nüfusa hizmet verme açısından sayısal olarak oldukça yetersizdir. Kamu personelinin toplam istihdama oranı OECD ortalaması yüzde 18 iken Türkiye’de ise bu oran yüzde 13’tür. Başta sağlık ve büro hizmetleri alanı olmak üzere kamu personeli istihdamı yetersiz olduğu için iki personelin hatta bazen 3 personelin işini 1 personel yapmaktadır. Bu nedenle anayasadaki angarya çalışma yasağına rağmen birçok kamu işyerinde angarya çalışma oldukça yaygınlaşmıştır.
“KAMU EMEKÇİLERİ ÇALIŞMAYA DEVAM ETMEK ZORUNDA KALIYOR”
Öte yandan Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre, resmi öğretmen açığı 68 bindir ve acilen 100 bin öğretmenin istihdam edilmesi gerekmektedir. 90 bine yakın ücretli öğretmen, günlük yevmiye usulü ile asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırılmaktadır. 700 binden fazla öğretmenin ataması yapılmamaktadır.
Bu ağır tabloya rağmen kamuda istihdamın emekli olacaklarla sınırlandırılması 85 milyonun sağlığının, gençlerimizin geleceğinin karatılması anlamına gelmektedir.
Kaldı ki, düşen maaşlar, başta seyyanen ek ödeme olmak üzere taban aylığımıza yansıtılmayan kalemler, emekli aylığı bağlama oranlardaki çarpıcı düşüşler sonrası kamu emekçileri çalışmaya devam etmek zorunda kaldıklarından son sınır olan 65 yaşına gelene kadar emekli olmamaktadırlar. Çünkü emekli olsa bırakalım zaruri gıda harcamalarını kirasını dahi karşılayamayacaklardır.
“TÜM KAMU ÇALIŞANLARI ESNEK, UZAKTAN ÇALIŞMA İLE AYNI KOŞULLARA MAHKÛM EDİLMEK İSTENMEKTE”
Paket Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı’nda yer alan emek sömürüsünü derinleştirmeyi, güvencesizleştirmeyi yaygınlaştırmayı içeren esnek ve uzaktan çalışma modellerinin geliştirilmesini de hedeflemektedir.
Pandemide provası ve reklamı yapılan esnek ve uzaktan çalışma biçimi kamuda temel istihdam biçimi haline getirilmek istenmektedir.
Mevcut durumda 380 bine yakın kamu personeli sözleşmeli olarak çalıştırılmaktadır. Bunların yanı sıra 4/C’Lİ 4/B’liler dediğimiz personel, vekil hemşire, vekil ebe, İdari Hizmet Sözleşmeli (İHS’li), İstihdam Fazlası Personel (İFP’li) gibi onlarca farklı, güvencesiz istihdam tipi bulunmaktadır. Yani yüz binlerce kişi aynı işi yapmasına rağmen çok daha düşük ücretlerle, sosyal haklardan tamamen yoksun bir şekilde çalıştırılmaktadır. Tüm bunlara rağmen tüm kamu çalışanları esnek, uzaktan çalışma ile aynı koşullara mahkûm edilmek istenmektedir.
Hâlihazırda yeri güvencesiz istihdamda işaretlenen kadınlar açısından bu durumun kadınların istihdam olanaklarını daha da darlaştıracağı ve cinsiyetçi iş bölümünü pekiştireceği açıktır.
“SERVİS KALDIRILMAMALI”
Saldırı paketi ile savunma ve güvenlik hariç, en çok engellileri ve kadınları etkileyecek olan kamuda personel servis hizmeti toplu taşıma olan yerlerde kaldırılmaktadır.
Mevcutta kamu personelinin sınırlı bir bölümü, bakanlıklar, bağlı ve ilgili ve ilişkili kuruluşların merkez teşkilatında görev yapan personel servis hizmetinden yararlanmaktadır. Taşrada görev yapanlar, yine kamu emekçilerinin neredeyse yarısına denk gelen öğretmenler servisten yararlanamamaktadır. Mevcutta zaten kamu personelinin sınırlı bir bölümü, bakanlıklar, bağlı ve ilgili ve ilişkili kuruluşların merkez teşkilatında görev yapan personel servis hizmetinden yararlanabilmektedir. Taşrada görev yapanlar, yine sayı olarak kamu emekçilerinin neredeyse yarısına denk gelen öğretmenler servisten yararlanamamaktadır.
Oysa 7. Dönem toplu sözleşmesinde, hem servis hizmetinin devam etmesi hem de servis hizmetinin sağlanamadığı durumlarda personele mesai günleri 1 gidiş, 1 geliş esas alınarak, ihtiyaç halinde birer de aktarma ücreti ilave edilen aylık toplu taşıma kartı verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu Hakem Kurulu kararı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Saldırı paketi ile anayasaya aykırı olarak toplu sözleşme mutabakat metninde yer alan ilgili hüküm ortadan kaldırılmaktadır. Bu durum açık hukuksuzluktur ve konfederasyonumuz konuyu yargıya taşıyacaktır.
“MAAŞIN YARISINDAN FAZLASI LOJMAN KİRASINA GİDİYOR”
Pakette yer alan konulardan biri de, lojman kiraları ve sosyal tesis ücretlerinin rayiç bedel üzerinden, yani piyasa koşullarına göre arttırılacağı hususudur.
Bilindiği üzere iktidarın benzer politikalarının sonucu olarak kamuda daha çok idarecilerin kullanımında olan çok sınırlı lojman kalmış durumdadır.
Lojman kiraları her yıl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yayımlanan Milli Emlak Genel Tebliği ile belirlenmektedir. Buna göre kaloriferli 100 metre kare bir lojmanın kirası 13 bin TL civarındadır. Paket ile bu fiyat en az 20 bin TL civarında olacaktır. Bu durum, ortalama kamu emekçisi maaşının 37 Bin TL olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda maaşın yarısından fazlasının lojman kirasına gitmesi demektir.
İktidar aynı mantıkla savunma ve güvenlik hariç mevcut sosyal tesisleri de ekonomiye kazandırma adı altında yandaşlara, müteahhitlere yok pahasına satmayı hedeflemektedir.
İktidar bir yandan da paket ile muhalefetin kazandığı belediyelerin elini kolunu bağlayarak hizmet sunamaz, yatırım yapamaz, personel alamaz hale getirmeyi amaçlamaktadır. Böylelikle halkın tepkisini kendisi üzerinden muhalif belediye yönetimlerine yönelterek gelecek seçimlerde kazanmayı istemektedir.
“SALDIRI PAKETİNE MÜCADELEYİ YÜKSELTEREK KARŞI KOYACAĞIZ”
Özcesi ‘kamuda tasarruf ve verimlilik paketi’ diye sunulsa da adının aksine bir tasarruf paketi değil faturayı emekçilere çıkarmayı hedefleyen bir kemer sıkma paketidir. Dolayısıyla adı konmamış bir IMF programıdır. Bu niteliği istisna tuttuğu alanlar ve adil bir vergilendirme ayağının olmamasından da anlaşılmaktadır. Biliyoruz ki, saldırı sermayenin ve temsilcilerinin saldırısıdır. İtibardan, faizden, kamu özel işbirliği adı altında yandaş şirketlere garanti ödemelerinden, güvenlik harcamalarından, Saray harcamalarından vazgeçmeyen iktidar gözünü kamu hizmetlerine ve kamu emekçilerine dikmektedir!
Biz kamu emekçileri ve onların gerçek temsilcisi KESK olarak; saldırı paketine karşı bir mücadele hattı örme sorumluluğuyla hareket edeceğiz. Bunun için konfederasyonumuz öncelikle zaten yetersiz olan kamu yatırımlarının ve kamu personeli istihdamının kısılmasından, esnek ve uzaktan çalışma ile güvencesiz istihdamın arttırılmasına, angarya çalışmanın arttırılmasından ücretlerin düşürülmesine, lojmanların ve sosyal tesislerin satılmasından servis hizmetlerinin kaldırılmasına kadar uzanan ‘saldırı paketine’ karşı bir mücadele programı oluşturacaktır. İktidarın Varlık Fonu ve kamu bankaları kredileri ile bir anlamda paralel bütçe oluşturduğu gerçeğinden hareketle tüm bunlara karşı topyekûn bir mücadele hattına ihtiyaç olduğu açıktır. Bunun için mücadele programının tüm emek ve meslek örgütleri ile ortak bir program ve mücadele hattında buluşturulması için çabalarımız sürecektir.
Mücadele programımız kapsamında yapacağımız eylem ve etkinliklerimizi ‘yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik paketine hayır! Emekçiler tasarruf paketi altında yürütülen saldırı politikalarına sessiz kalmayacak!’ şiarı ile gerçekleştireceğiz. Saldırı paketine mücadeleyi yükselterek karşı koyacağız.
“EMEKLİLERE İNSANCA YAŞAYACAKLARI MAAŞ VERİLSİN”
Bu vesileyle bir kez daha belirtiyoruz: Kamudan tasarruf değil Saray harcamalarından tasarruf edilsin. Vergide adalet sağlansın, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınsın. Yandaşlara, “Beşli Çetelere” hazineden yapılan döviz garantili projelere, Kur korumalı mevduat soygununa son verilsin. Bir dakikalık masrafı 2 emekli maaşına, bir aylık gideri iki büyükşehir belediyesi giderine denk olan Saray ve bağlı harcamaları kısılsın. Kamu idarecilerinin kimi zaman özel gezileri için dahi kullandığı lüks uçak ve makam harcamalarına son verilsin. Üniversitelerdeki kaldırılan servisler tekrar hizmete alınsın. Personel eksikliği giderilsin, personel alımında liyakati ortadan kaldıran, torpilin kapısını sonuna kadar açan mülakata ve siyasal kadrolaşmaya son verilsin. Angarya çalışma yasaklansın, esnek ve uzaktan çalışma yönetmeliği hazırlıkları sonlandırılsın. Gerçek ve özgür toplu sözleşme koşulları sağlansın. Emeklilere insanca yaşayacakları maaş verilsin” diye konuştu.