Haber Merkezi
Üreme sağlığı ve kadınlara yönelik ‘doğurganlık’ açıklamaları hekimleri isyan ettirdi. Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu, bu yöndeki açıklamaları sert bir dille eleştirdi.
Konuyla ilgili yapılan yazılı basın açıklamasında, Sağlık Bakanı ve cumhurbaşkanı tarafından; üreme sağlığı, kadın doğurganlığı, aile planlanması gibi konularda değişik zamanlarda yapılan açıklamalar yapay gündem yaratma araçları olarak tanımlandı. “Kamuoyunun dikkatini başka yönlere çekmek için olduğunu düşünsek de hekim sorumluluğumuz gereği kamuoyunu bilgilendirmek için açıklama yapma gereği duyduk” denilen açıklamada, “Bugün burada kadına annelik üzerinden değer biçip, her ne nedenle olursa olsun anne olmamış kadınları eksik, yarım diye niteleyerek kadınları değersizleştiren zihniyeti değerlendirmeyi halkımızın vicdanına ve aklına bırakıyoruz.
AİLE PLANLAMASI, ANNE VE BEBEK ÖLÜMLERİNİ AZALTTI
Biz öncelikle uygulanan doğurganlık politikaları sonucu kadın ve çocuk sağlığı açısından yaşanacak olumsuzluklara bir kez daha dikkat çekeceğiz.
Ülkemizde 80'li yıllardan başlayarak gebelik ve doğuma bağlı anne ve bebek ölümlerinin azalmış olmasında en temel etken, etkin aile planlaması hizmetleriyle istenmeyen gebeliklerin önlenmiş olması ve kürtajın yasal düzenlemeyle kamusal bir hizmet olarak sunulması olduğunu bir kez daha vurgulayacağız.
Aile planlaması, doğum kontrolü kavramlarının artık tarihe karıştığını, moda terimin üreme sağlığı olduğunu dillendirerek kafaları karıştırmaya çalışanlar çok iyi biliyorlar ki; üreme sağlığı hizmetlerini aile planlamasını da kapsayacak şekilde herkese sağlanma görevi devletin anayasal görevidir. Anayasanın 41'inci maddesinde “Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar’ denilmektedir.
AİLELER KORUNMAK İSTİYOR!
Hal böyle iken Türkiye 2013 Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre Türkiye'de ailelerin yüzde 32'si gebelikten korunmak istedikleri halde ya yöntem kullanmıyor ya da ‘modern-etkili bir yönteme ulaşamıyor’. Yani aile planlamasında karşılanamayan bir hizmet gereksinimi söz konusudur.
Bugün buradan 1994 yılında toplanan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda tanımlanan ‘çocuk sahibi olup olmama veya ne zaman olacağına karar verme hakkı’ maddesini birkez daha hatırlatmakta yarar görüyoruz. Buna göre; ‘Her insan güvenilir ve etkin aile planlaması yöntemlerine ulaşma hakkına sahiptir. Kadın ya da erkek her insan, istediği çocuk sayısını belirleme ve hangi aralıklarla çocuk sahibi olacağına karar verme hakkına sahiptir. Çocuk sayısına özgürce ve sorumluluklar göz önünde bulundurularak karar verilmelidir. Çocukların yaşam kalitesi için en iyi yaşam koşullarının sağlanması düşünülmelidir’.
Ülkemizde kadına yönelik şiddetten, çocuklara uygulanan cinsel istismara kadar canımızı yakan pek çok soruna çözüm getirmek yerine, dönüp dolaşıp üç çocuk - beş çocuk, yarım kadın- tam kadın gibi, kadın bedeni üzerinden siyaset yapılmasını yadırgıyor ve çok tehlikeli buluyoruz ve yetkilileri anayasal görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz” denildi.