Kadın cinayetlerinde Türkiye 7’incisi olan Mersin’de kadınların eşitlik mücadelesini güçlendirmek faaliyet gösteren Mimoza Kadın Derneği, kuruluşunun 4’üncü yılını, “Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın mücadelemiz” şiarıyla kutluyor.
HEDİYE EROĞLU
Mersin’de kadın dayanışması ve mücadelesini güçlendirmek için 19 Ekim 2020'de kurulan Mimoza Kadın Derneği, kuruluşunun 4’üncü yılını kutluyor.
Dernek binasında düzenlenen buluşmaya siyasi partilerden ve çeşitli emek ve demokrasi örgütlerinden de katılım sağlandı. Etkinlikte bir de kuruluş yıldönümü pastası kesen kadınlar, örgütlenmeyi güçlendirme mesajları verdi.
KADINLARIN EŞİTLİK MÜCADELESİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN YOLA ÇIKTI
Etkinlikte konuşan Mimoza Kadın Derneği Başkanı Çiğdem Göksoy, kadınların eşitlik mücadelesine ve toplumsal yaşamdaki güçlenme sürecine katkı sunmak için çıktıkları bu yolculukta, bugün 4’üncü yıllarını kutladıklarını söyledi.
“Mimoza Kadın Derneği olarak, adil, eşit ve dayanışma dolu bir toplum hayalini büyütmek için her geçen gün daha çok çalışıyor, daha fazla kadına ulaşıyor ve daha güçlü bir ses çıkarıyoruz” diyen Göksoy, “Bu 4 yıl, sadece bir tarihin geçişi değil; emekle, umutla ve kararlılıkla örülmüş bir dayanışma hikayesidir. Kadınların hakkı olan eşit fırsatlara erişimi, şiddetten korunmaları, toplumsal hayatta daha fazla yer almaları için verdiğimiz mücadelede yanımızda olan herkese teşekkür ederiz. Her attığımız adımda, bizimle birlikte yürüyen tüm kadınların, destekçilerimizin ve gönüllülerimizin emeği var.
Geriye dönüp baktığımızda, gerçekleştirdiğimiz çalışmalarda, başardığımız farkındalık kampanyaları, sağladığımız eğitimler ve kadınlara sunduğumuz dayanışma imkanlarıyla ne kadar yol aldığımızı görmek bizleri hem gururlandırıyor hem de geleceğe dair umutlarımızı pekiştiriyor.
“DAHA YAPILACAK ÇOK İŞ, SÖYLENECEK ÇOK SÖZ, ATILACAK ÇOK ADIM VAR”
Ancak biliyoruz ki mücadelemiz henüz bitmedi. Eşitlik ve adalet için yürüdüğümüz bu yolda daha yapılacak çok iş, söylenecek çok söz, atılacak çok adım var. Bugüne kadar gösterdiğimiz çaba, bundan sonraki yolculuğumuzun sadece bir başlangıcıdır.
Bu özel günümüzde, Mimoza Kadın Derneği ailesinin bir parçası olan herkese en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Kadınların gücüyle değişen dünyada, birlikte daha özgür ve eşit yarınlar yaratacağımıza olan inancımız tam.
MERSİN KADIN CİNAYETLERİ SIRALAMASINDA İLK 7’DE
Ne yazık ki, Mersin'de ve ülkemizin pek çok şehrinde artan kadın cinayetleri, bu mücadelenin ne denli hayati ve acil olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Sadece geçtiğim ilk 9 ay da 12 kadın yakınları tarafından katledildi 1 kadın da şüpheli ölüm olarak toplam 13 kadın Mersin’de y en temel insani hakkı olan yaşama hakkı ihlal edilerek elinden alındı. En çok kadın cinayetlerinin olduğu illerin nüfus yoğunluğuna göre ilk 10 büyük şehir göz önüne alındığında Mersin kadın cinayetleri sıralamasında ilk 7’inci sırada ne yazık ki yer almaktadır. Türkiye genelinde ise, kadına yönelik şiddet ve cinayet oranları endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Her yıl yüzlerce kadın, eşleri, partnerleri, yakınları yada hiç tanımadıkları birileri tarafından katlediliyor. Türkiye de ilk 10 ayda 296 kadın cinayeti 184 kadın da şüpheli bir şekilde toplam 480 kadın katledildi” dedi.
“ANNELİK VE EV İÇİ ROLLER DAHA FAZLA ÖNE ÇIKARILIYOR”
Bu verilerin, bir kez daha kadınların sadece toplumsal hayatta değil, kendi evlerinde bile güvende olmadığını, kadınların varoluş mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini söyleyen Başkan Göksoy, Mimoza Kadın Derneği olarak, her kadının güvenle ve onurla yaşayacağı bir dünya yaratmak için daha fazla sorumluluk aldığını aktardı. “Şiddetle mücadelemizde, kadınların sesi olmaktan bir an bile geri durmayacak, bu acı gerçekleri değiştirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz” diyen Çiğdem Göksoy, “Mevcut iktidarın söylemleri, toplumsal cinsiyet rollerinin daha geleneksel bir çerçevede şekillendirilmesine yol açıyor. Kadınların iş yaşamında ve toplumsal alanda aktif rol alması gerektiğine dair vurgular yerine, annelik ve ev içi roller daha fazla öne çıkarılıyor. Bu durumu, toplumsal cinsiyet eşitliği adına önemli bir geri adım olarak değerlendiriyoruz.
“BU CİNAYETLER BİREYSEL DEĞİL, POLİTİKTİR VE BU POLİTİKALARIN SONUÇLARIDIR”
İstanbul'da yaşanan vahşet sadece iki kadının canına kıyılmasından ibaret değil, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin nasıl sistematik hale geldiğinin kanıtıdır. Kadınların öldürülme yöntemlerinin gittikçe daha da canileşmesi, öldürülme yöntemlerine göre cinayetlerin normalleştirilmesine sebep oluyor. Bu durum şiddetin en uç noktalarına ulaştığını göstermektedir. Sadece suçluların değil, kadınları korumayan, şiddeti besleyen politikalara imza atan iktidarın da suçudur. Bu cinayetler bireysel değil, politiktir ve bu politikaların sonuçlarıdır.
Yıllardır kadın cinayetlerine karşı önlem almayan, şiddet yasalarını etkili şekilde uygulamayan, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek kadına yönelik şiddeti artıran bir iktidarın bu suçlardan kaçacak hiçbir yeri yoktur! Devletin görevi kadınları korumak değilse, nedir? Kadınlar sokak ortasında katledilirken, iktidar neden sessiz? Bu sessizlik, bu şiddetin sorumluluğunu üzerinize yükler!
Şunu açıkça ifade ediyoruz: İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmekle, şiddet faillerini cesaretlendirdiniz. Cezasızlık politikalarıyla, kadına yönelik şiddetin yaygınlaşmasına neden oldunuz. Kadınların hayatlarını hiçe sayarak sadece aileyi yücelten, toplumsal cinsiyet eşitliğini görmezden gelen politikalarınız, kadınların ölüm fermanını imzalamak anlamına gelmektedir. Bu politikalarınızla kadınların kanı sizin ellerinize bulaştı!
“BU YALNIZCA BİZİM DEĞİL, TÜM TOPLUMUN MÜCADELESİ OLMALIDIR”
Mevcut iktidarın kadına bakış açısı, geleneksel değerlerle şekillenen, kadını çoğunlukla aile ve annelik rolleriyle tanımlayan bir anlayışı barındırıyor. Kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasi yaşamda daha fazla yer alması gerektiğine dair söylemler bulunmakla birlikte, uygulamalar ve politikalar bu hedefi destekleyecek nitelikte olmaktan uzak. Bu da toplumsal cinsiyet eşitliği adına ilerleme kaydedilmesi gereken önemli alanlar olduğunu göstermektedir. Ancak biliyoruz ki, bu yalnızca bizim değil, tüm toplumun mücadelesi olmalıdır. Her bireyin, her kurumun kadına yönelik şiddetle mücadelede sorumluluğu vardır. Biz, Mimoza Kadın Derneği olarak, bu sorumluluğu yüreğimizde taşıyor ve bu doğrultuda her geçen gün daha fazla kadına ulaşmak, onların sesi olmak için savunuculuk yapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz ve kadın kırımına karşı mücadelemizi büyütmekten de asla vazgeçmeyeceğiz. Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın mücadelemiz” diye konuştu.