REŞİT DOĞAN
Mersin’in Tarsus ilçesinde hayvan severler örgütlenerek tek çatı altında toplandı. Tarsus Hayvanların Yaşam Hakları İnisiyatifi’ni (Tarsus Hay- Hak İnisiyatifi) kuran hayvan severler düzenledikleri basın toplantısı ile hedeflerini anlattı.
“HAYVAN HAKLARINI YASALLAŞTIRMAKLA İNSANLAR SADECE ZATEN VAR OLANIN FARKINA VARMAKTADIR”
İnisiyatif adına basın açıklamasını yapan Sibel Gelbul, hayvan hakları kavramının insan bilinç ve dil düzeyinde tartışılıyor olmasının, bu hakların insanlar tarafından bahsedilmiş haklar olduğu anlamına gelmediğine dikkat çekti.
“Hayvan haklarını yasallaştırmakla insanlar sadece zaten var olanın farkına varmaktadır” diyen Gelbul, “Böylelikle hayvanlara hak vermek değil var olan haklarını çiğnememeyi yasallaştırmaktadır. Diğer bir deyişle, hayvan hakları, aslında insanlar tarafından çiğnenen haklarının önüne geçme çabasıdır. İnsanlar, haklarını tanısa da, tanımasa da varoluştan gelen hakları vardır ve yine insanlar değerini fark etmese de değerleri vardır. Değer kendisindedir.
Bir çok aydın ve düşünürün kurduğu bu düşünsel temeller üzerinde hazırlanan Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi 15 Ekim 1978'de Paris'te ilan edilmiştir. Bu bildirgeye göre bütün hayvanlar, yaşam önünde eşit doğarlar ve dolayısıyla var olma hakkına sahiptirler. Diğer bir ifadeyle söz konusu Bildirge, bütün türlerin doğal denge içinde yaşama hakkına sahip olduğunu kabul etmiştir.
“TÜRK CEZA KANUNU'NDA HAYVANLAR BİR CANLIDAN ÇOK BİR İNSANA AİT BİR EŞYA GİBİ DEĞERLENDİRİLMEKTE”
1978 yılında ilan edilmiş olan ve Türkiye'nin de imzaladığı Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi hayvanların da insanlar gibi birer canlı olduklarını, hissedebildiklerini, bazı duyguları insanlar gibi yaşayabildiklerini, kısmen de olsa bilinçli varlıklar olduklarını ve en önemlisi de hayvanların hakları olduğunu belirten ilk uluslararası belgedir.
Çağımız düşününde geline aşama insan hakları evrensel bildirisinde artık dördüncü kuşak hakların kabul görmesidir. İlk kez ‘ekosistem’, ‘doğmamış nesillerin hakkı’ gibi haklar yer almaktadır. Bunlar arasında ekosistem hakkı, doğmamış nesillerin hakları olması çok önemlidir. Zira ilk kez hakkın öznesi insanın kendisi değildir. Yani insan merkezli bir anlayıştan çevre merkezli yaklaşıma geçilmektedir.
Türk Ceza Kanunu'nda hayvanlarla ilgili olarak yapılan sınırlı sayıdaki düzenlemelerde ise hayvanlar nesneleştirilmiş ve hakları olan bir canlıdan çok bir insana ait bir eşya gibi değerlendirilmiştir.
“TARSUS'TA ÖRGÜTLÜ OLARAK DAHA BAŞARILI İŞLER YAPMAK ADINA BİR ARAYA GELDİK”
Türkiye'de çıkan yasa ve hayvan severlerin konumu buraya yönetmelikle ilgili bir eleştiri cümlesi koymak iyi olur kanımca...
Ne gariptir ki ülkemizde özellikle son zamanlarda hayvan severler zaman zaman küçümseniyor. Oysa biz devletin boşluğunu dolduran iyi yurttaşlarız. Bir çok insan duyarsız olduğu için omzumuza fazlaca yük almak zorunda kalıyoruz. Hayvan sever insanlar çok müstesna kıymette, hassas ve gerçek insanlardır. Zira onlar görmenin de bir etiği olduğunu bilirler. Herkes okuyup bir meslek öğrenebilir. Ancak hayvan severlik herkesin ulaşamayacağı bir yüksek mertebedir. Zira ruhuyla da görebilen göz ister. Yaşam bilgeliği ister. İncelmiş bir ruh ve empati yapabilecek güzel yürek ister.
Özellikle son yasadan sonra çok üzüldük, çok ezildik ve her gün ülkenin bir yerinden gelen barınak haberleriyle, toplu ölümlerle manevi olarak acı çektik. Sonunda Tarsus'ta örgütlü olarak daha başarılı işler yapmak adına bir araya geldik” dedi.
“DUYARLI YURTTAŞLAR OLARAK TAŞIN ALTINA ELİMİZİ KOYDUK”
Tarsus Hayvanların Yaşam Hakları İnisiyatifi’nin çalışmaları hakkında da bilgi veren Sibel Gelbul, “Biz; Tarsus'ta hayvanların yaşam haklarının korunması, toplumsal farkındalık oluşturulması, resmi kurumların yasal olarak kendilerine verilmiş olan görevleri yapmaları için güç birliği yapmak üzere bir araya gelen, ülkemizi, şehrimizi, insanımızı ve hayvanlarımızı seven duyarlı bir ekibiz.
Aramızda her siyasi düşünceden insan olabilir. Bunu sormuyoruz dahi. ‘Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’ sloganı ile ortak amaçlar etrafında kenetlendik.
Amacımız: Tarsus'ta başta belediye olmak üzere ilgili tüm resmi kurumların görevlerini yapmaları, sahipsiz hayvan sorununun çözümünde Tarsus Belediyesinin tıbbi ve etik koşullarda kısırlaştırma yapması ve bakımevini yaşam hakkına uygun bakım düzeyinde olması, belediye ile iletişim içinde vatandaşların da bakımevine desteğinin sağlanması ana amacımızdır.
Ayrıca Milli Eğitim Müdürlüğü'nce veya işbirliği ile okullarda hayvan sevgisi eğitimi verilmesi gibi yaşamsal önem taşıyan ve toplumun artık şiddete dönüşmüş yapısında merhamet duygularının yeniden yeşertilmesi de amaçlarımızdan birisidir.
Kentte yaşamaya çalışan sokak hayvanlarının sorunları için gönüllüler ile işbirliği içinde projeler geliştirilmesi yine amaçlarımız arasındadır.
Demokrasinin temel taşlarından gördüğümüz yerel basına ulaşarak, amaç ve hedeflerimizin kitlelere ulaşması için basın ilişkileri, kentte var olan tüm ilgili kurumlar açısından LOBİ çalışmaları, eğitim çalışmaları, başta muhtarlıklar olmak üzere toplumsal dinamiklere ulaşma çalışmaları izleyeceğimiz yol olacaktır.
Bizler öğretmen, eczacı, akademisyen, işadamı, yönetici, işçi, emekli, siyaset bilimci gibi farklı meslek dallarına mensup, aktif çalışan, işlerinde başarılı duyarlı yurttaşlar olarak taşın altına elimizi koyduk.
Birkaç örnek verecek olursak 1 milyonu aşan takipçisi ile Toros Üniversitesi sosyal medya öğrenci topluluğu, Mersin Üniversitesi Ahbap Topluluğu, Çağ Üniversitesi hayvan ve doğa haklarına ilişkin topluluklar bizi gönülden destekliyorlar. Biz büyük bir aileyiz...
“TARSUS'UN HAYVANLARININ TARSUS'UN UTANCI DEĞİL YÜZÜNÜN AKI OLMASI İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPALIM”
Buradan: Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası başkanına, Organize Sanayi Yönetimine, Tarsus Üniversitesi rektörlüğüne ve öğrenci topluluklarına, Tarsus Amerikan Kolejine ve imkanı olan tüm okul yönetimlerine, kaymakamlığa sesleniyoruz. Ve her şeyden önce işin esas sahibi olan Tarsus Belediyemize sesleniyoruz.
Kimsenin olmadığına göre hepinizin olan, Yunan’ın İngiliz’in değil Tarsus'un hayvanlarının Tarsus'un utancı değil yüzünün akı olması için işbirliği yapalım. Hem barınak, hem sokak hayvanları için projeler üretelim. Gerekirse OSB yönetimi gibi bu konuda bir kent dayanışması yönetimi kuralım.
Sizlerin zenginliği aç çocuklar ve perişan hayvanlar varken ne kadar anlamlı olabilir?
Sizlerin gücü en zayıflara yardım edemezse gerçekten güç sayılabilir mi?
Hayvanlara altın kafes değil, özgür alan, beslenme ve sevgi lazım. Kuşa uçma denemeyeceği gibi kediye koşma, köpeğe çok sevdiğin insandan tecrit ol demek olmaz. Onların besin kadar ihtiyacı olan ilgiyi ve özeni verebilecek olan gönüllüleri dışlamak yerine başınızın üstünde taşımanız gerekir.
Dünyanın en güzel barınaklarından Berlin'i tamamen dernek ve halk yönetmektedir. Finansı için son derece güzel çözümler üretmişlerdir.
BELEDİYE BAŞKANINA RANDEVU TALEBİ YİNELENDİ
Öncelikle Belediye Başkanı Ali Boltaç'tan istediğimiz randevu talebimizi buradan yineliyorum. Bizler son tartışmaların parçası olmadık ancak elbette takipçisiyiz. Barınakta yapılan kimi tadilatları biliyoruz ancak tedavi merkezinin en azından bir Yenişehir Belediyesi gibi modern ve sağlıklı fiziki koşullar taşımadığını da belirtmek zorundayız. İyi niyetin uygulamada somutlaşması beklentimiz. Hangi görüşten olursak olalım belediye hepimizin. Biz de kentimizin belediyesinin iyi çalışmasından gurur duymak istiyoruz.
Bize çalıştay düzenleyen ve oradaki bildiriyi imzalayıp ‘ben sizin evladınızım, bana güvenin’ diyen belediye başkanına güvenmekten vazgeçmedik” diye konuştu.