Hediye Eroğlu
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, Arap Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Akdeniz ilçesi Kazanlı Mahallesinde, Karacailyas, Musalı, Kazanlı, Karaduvar halkının geniş katılımla “Suriye’de Alevi katliamını durdurun” sloganıyla miting düzenlendi.
DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, Arap Alevileri kanaat önderlerinden Necdet Kurtuluş’un da katıldığı mitingde, özellikle Türkiye’ye yönelik katliama karşı harekete geçme çağrıları öne çıktı.
“Suriye’de yaşanan insanlık dışı katliamı lanetliyoruz” pankartı açılan eylemde Suriye’de Katliama Dur De Platformu adına söz alan Kemal Dama, “Süreci sürdüreceğiz. Bu süreç Büyük Ortadoğu Projesinin bir parçası ama ondan önce bugün 21 Mart çok özel bir gün, bugün Nevroz. Nevroz; direniştir, mücadeledir. Özgürlüktür, eşitliktir. Hepinizin Nevrozunu kutluyorum. Suriye’de gerçekleşen katliam sadece oradaki Alevilere dönük değildir. Aslında insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Dolayısıyla burada bulunan tüm insanlar oradaki insanlık dramına karşı bir araya gelmiştir” dedi.
Eylemde daha sonra dini lider Mahmut Kurtuluş söz aldı. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına Dönem Sözcüsü Kemal Göçmen, “Bugün burada olmamızın nedeni Akdeniz’in şirin kabasındaki Arap halkının Suriye’de bulunan soydaşlarının eli kanlı cihatçı çeteler tarafından katledilmesini protesto etmek için buradayız. Bu eli kanlı katillerden uluslar arası hesap sorulması için buradayız” dedi.
SURİYE DE İNSANLIK KATLEDİLİYOR!
HTŞ’nin Suriye’de artan katliamları ve azınlıklara yönelik saldırılarının derhal durdurulmasını isteyen Göçmen, “Suriye’de Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) iktidarı ele geçirmesinin ardından, Aleviler başta olmak üzere azınlık gruplara yönelik saldırılar ve katliamlar endişe verici şekilde artmıştır. Son on beş gün içerisinde, HTŞ teröristlerin başta Alevi köyleri olmak üzere kendileri gibi inanmayan ve düşünmeyen tüm halklara vahşice katliamlar uygulamaktadır. Bu katliamlar sonucunda birçok masum sivil hayatını kaybetmiş, pek çoğu zorla yerinden edilmiş ve kaçırılarak akıbetlerinin ne olduğu bilinmemektedir.
Bu gruplar, emperyalist güçlerin desteğiyle ayakta kalmakta ve bu destek sayesinde bölgede etnik ve mezhepsel yapıyı değiştirmeyi hedeflemektedir. Suriye de 8 aralık 2024 tarihinde rejimin devrilmesiyle iktidarı ele geçiren barbar HTŞ yönetimi, Alevilerin ve çeşitli inançlara sahip halkların kutsal mekanlarını tahrip ve yağmalayarak kendi inançları dışında hiçbir inanç gruplarına yaşam hakkı tanımamaktadır.
Alevi toplumu yüzyıllardır barışın, kardeşliğin ve hoşgörünün temsilcisi olmuştur. Bunun en büyük örneği 2011 de Suriye de savaşın başlamasıyla beraber savaştan bölgemize kaçan sığınmacıların etnik kökenine din, dil, ırk ayrımı yapmadan ev sahipliği yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz.
“HİÇBİR KATLİAMA SESSİZ KALMADIK VE KALMAYACAĞIZ”
AKP hükümeti ve ona yakın gazeteci tarafından Esad’ ın Alevi kimliğinden dolayı bizim harekete geçtiğimizi söylüyorlar. Oysa bizler yıllardır Filistin, Gazze ve Ortadoğu da yapılan hiçbir katliama sessiz kalmadık ve kalmayacağız.
AKP Hükümetinin ve emperyalist güçler tarafından desteklenen Cihatçı çetelerin yakın geçmişte ele geçirdikleri bölgelerde farklı inanç gruplarına zorla din değiştirme, köleleştirme, infaz, kadınlara yönelik sistematik şiddet ve sürgün gibi insanlık suçları işledikleri bilinmektedir. Bu suçların en bilinen örnekleri, geçmişte İdlib ve çevresindeki Alevi köylerine yapılan saldırılar, Ezidi kadınların köleleştirilmesi ve Hristiyan nüfusun zorla yerlerinden edinmesi olmuştur. Son on beş gün içerisin de yoğunlaşan yeni saldırılar HTŞ ve bağlı grupların cihat çağrıları eşliğinde katliamlarını sürdürmekte kararlı olduklarını göstermektedir.
“TEPKİSİZ KALMAK, ZULMÜN VE ADALETSİZLİĞİN SÜRMESİNE ORTAK OLMAK ANLAMINA GELMEKTEDİR”
Bu insanlık dışı saldırılar karşısında uluslararası kuruluşları, insan hakları örgütlerini ve tüm yetkilileri katliamları durdurmaya ve daha etkin rol almasını talep ediyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki insan hakları savunucuları, sivil toplum kuruluşları ve bireyler, Suriye’deki azınlıklarla dayanışma içinde olmak zorundadır. Bölgede yaşanan kitlesel zulme karşı ortak bir duruş sergilemek, mağdurların sesi olmak ve adalet talep etmek insanlık görevidir.
Suriye’de yaşanan trajediye karşı sessiz ve tepkisiz kalmak, zulmün ve adaletsizliğin sürmesine ortak olmak anlamına gelmektedir. Suriye’yi ve bölgeyi yeni gerilim ve çatışmalara sürükleyen, etnik ayrımları derinleştiren, katliamlara yol açan, sivil halkı tehdit eden katliamcı, ayrıştırıcı, tehditkâr politikalara derhal son verilmelidir.
“YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ”
Katliamların yaşandığı bölgelerde özellikle Laskiye ve Tartus kırsalında binlerce insan açlık, susuzluk ve tıbbi yardımsızlık nedeni ile ölümle karşı karşıya bırakılıyor. Bölgede temel ihtiyaçlara erişim tamamen kesilmiş durumda. Sivillerin korunması ve felaketin önüne geçilmesi için acilen insani yardım koridoru açılmalıdır. Kaçırılan tüm sivillerin akıbeti açıklanmalı ve kurtarılmaları için uluslararası girişimler başlatılmalıdır. Bu insanlık suçlarını işleyenler yargılanmalı ve hesap vermelidir.
Suriye de insan hak ve özgürlüklerinin tanındığı, tüm halklara ve inançlara saygılı demokratik bir anayasa ile yönetilmesini istiyoruz. Yaşasın halkların kardeşliği diyerek sözlerimize son veriyoruz” diye konuştu.