HEDİYE EROĞLU
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, 30 Mart 1972 tarihinde gerçekleşen Kızıldere Katliamı’nda hayatını kaybedenleri andı. Özgür Çocuk Parkı’nda yapılan açıklamada Platform Dönem Sözcüsü Kemal Göçmen, “30 Mart 1972 Kızıldereyi Unutmadık Unutmayacağız” diye seslendi.
Göçmen, 30 Mart 1972’de, on devrimci yoldaş; Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nihat Yılmaz ve Ahmet Atasoy, Niksar’ın Kızıldere köyünde kuşatıldıkları kerpiç bir evde öldürüldüğünü anımsattı.
“DENİZ GEZMİŞ, HÜSEYİN İNAN VE YUSUF ASLAN’IN İDAMINI ENGELLEMEK İSTEMİŞLERDİ”
“30 Kasım 1971’de Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçan Mahir Çayan’ın önderlik ettiği yoldaşları ile birlikte, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamını engellemek için NATO’nun Ünye Radar Üssü’nde görevli 3 NATO personelini kaçırmışlardı” diyen Kemal Göçmen, “Zırhlı araçlar ve ağır silahlarla donatılmış binlerce asker ve polisin kuşattığı devrimciler, ‘teslim olmalarına’ dönük çağrılara, emperyalizme ve faşizme karşı öfkelerini ifade eden sloganlar ve marşlarla yanıt verdiler. Ve katledildiler. Katliamın ilk sahnesi, kuşatma güçlerinin konuşmak üzere evin çatısına çıkardıkları devrimcileri öldürmeleriyle başladı. Katliamın son sahnesinde, tank ve bazuka ateşiyle yıktıkları kerpiç evin kalıntıları içinde sağ kalan devrimcilerin kurşuna dizilişi vardı.
“ONLAR, TÜRKİYE TOPLUMUNA BAŞ EĞMEZ BİR DEVRİMCİLİK KÜLTÜRÜNÜN YERLEŞMESİNİN BUGÜNE DEK YAŞAYAN SEMBOLLERİ OLDULAR”
1971’de ‘emperyalizmin tahakkümüne ve karşı devrimin şiddetine karşı mücadele eden devrimciler, Türkiye halkları için eşitsizliğe, sömürüye, emperyalist uşaklığına karşı başkaldırının en parlak sembolleri oldular. Onları imha ederek devrimci hareketi yok edebileceklerini iddia eden faşist kontrgerilla merkezleri, Türkiye’yi bir kan denizine, bir işkence ve baskı üssüne dönüştürdüler. Ama bu katliamdan sonra istedikleri olmadı. Devrimci hareket On’ların öldürülmelerinin üzerinden iki yıl geçmeden onların anısıyla çok daha büyük bir güç kazanarak yeniden yeşerdi. Mahir Çayan’ın “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!” sözleri 1970 sonrasının Devrimci Gençliği için faşizme karşı direniş parolasına dönüştü. Onlar, Türkiye toplumuna baş eğmez bir devrimcilik kültürünün yerleşmesinin bugüne dek yaşayan sembolleri oldular. Onlar, 1960’lı yılların Devrimci Gençlik hareketleri ve 12 Mart faşizmine karşı mücadelenin direnişin ifade ettiği değer ve ilkelerin en parlak temsilcileri olarak sonraki kuşakların hafızasına kazındılar. Bu değer ve ilkeler sonraki yıllarda, Türkiye devrimci hareketinin yeni devrimci bir temel üzerinde yeniden şekillenmesine damgasını vurdu. Türkiye halkı 53 yıldır onlarla gurur duydu; sonsuza kadar da gurur duyacak.
“KIZILDERE BİR DEVRİMCİ KARDEŞLİK DESTANIDIR”
Bu nedenle; Kızıldere bir devrimci kardeşlik destanıdır. Niksar’ın Kızıldere köyünde kuşatılan on devrimcinin sağ olarak yakalama durumu varken ne pahasına olursa olsun imha etme kararı almış ve uygulamıştı. Kararın altında, Süleyman Demirel’in, İsmet İnönü’nün, Org. Memduh Tağmaç’ın imzaları vardı. Operasyonu, daha sonra 12 Eylül darbesinin başında yer alan dönemin MİT Müsteşarı Korg. Nurettin Ersin yönetti. 70’li yılların iç savaşını tezgahlayan kilit isimlerden MİT’çi Mehmet Eymür infaz timinin başındakilerdendi. Bu saldırı NATO eli ile ülkemizde ki gladyo yapılanmasıyla gerçekleştirilmiştir. Bugüne kadar ülkemizde gerçekleştirilen tüm kirli operasyonlar bu tertibat tarafından yapılmıştır. Bugün ülkemizde ki yeşil zulümün temelleri de o dönem atılmıştır. Ve günümüze kadar devam etmektedir. Bu topraklardan NATO’nun Gladyo’nun ve iş birlikçilerinin ülkemizden defolup gideceği günler ve gelecek aydınlık günler için halkların eşit kardeşçe yaşamı için mücadelemiz devam ediyor ve edecek. Zafer baskılara ve zulme karşı direnen halkların olacak” diye konuştu.