Hediye Eroğlu
Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirme yükümlülüğü, 1 Temmuz 2016'dan 1 Temmuz 2017'ye uzatıldı.
Mersin İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanları Derneği (MERİSGUD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hadra, şuan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta faaliyet gösteren işyerlerinin tamamı ile az tehlikeli sınıfta faaliyet gösteren çalışan sayısı 50 kişinin üstündeki işyerlerinin hali hazırda hizmet almakta olduğunu anımsattı.
1 Temmuz’dan itibaren ise kamu kurumları dahil Türkiye’de tüm işyerlerinde, çalışan sayısı 1 kişi dahi olsa iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almanın zorunlu olacağını anımsatan Hadra, ancak erteleme ile bu düzenlemenin 1 Temmuz 2017’ye ertelendiğini söyledi.
İŞ KAZALARINDA AVRUPA BİRİNCİSİ, DÜNYA 3’ÜNCÜSÜYÜZ
Ancak iş sağlığı ve güvenliğinin Türkiye’nin gündemine çok geç giren bir konu olduğunu ve iş dünyasını resmi erteleme rağmen geçiş işlemleri için yapmaları gerekenleri ertelememesi gerektiğini söyleyen Hadra, “Gelişmiş ülkelerde bu işler 1800 yıllarda başladı, günümüzde bu nedenle bu ülkelerde standartlar çok yüksek. Ancak biz çok gerideyiz.
Her ne kadar İş Kanunu’nda ki bazı uygulamalarla bir şeyler yapıldıysa da bu konu Türkiye’nin gündemine asıl 2013 yılında çıkan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile girdi. İlk defa bu alana özel bir kanun çıktı ve yönetmeliklerle desteklendi.
Türkiye bu konuyu önemsemediği için iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü oldu. Hayat kurtarmamız, iş kazalarını engelleyebilmemiz gerekiyor. Bu kanun çalışanın hayatını korumaya yönelik önlemlerin alınmasını sağlarken, işvereni de kayıplardan koruyor. Olası bir iş kazasında veya meslek hastalığında ilk ve en büyük sorumlu işverendir” dedi.
“TEDBİRSİZİZ, İHMALKÂRIZ”
Tedbirsizlik Türk milletinin kültürünün bir parçası olmuş durumda. Tedbirsiziz, ihmalkârız, kendimizi önemsemiyoruz. Bu durumu tersine çevirebilmek için iş sağlığı güvenliğine ilişkin toplumsal bir bilinçlendirme harekatı yapmalıyız. Yani sadece kanun çıkarmak yetmez. Okullarda çocuklar bu bilinci aşılamalıyız. Ayrıca öncelikle işverenleri eğitmeliyiz. İşveren kayıplarının neler olacağını anlar ise işçilerini daha iyi koruyabilir. Biz dernek olarak sivil toplum örgütleri başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerine şunu anlatıyoruz; bu eğitimler küçüklükten başlamalı. Nasıl evde öğrenilen kurallar vardır: ocağı yakma, sobaya yaklaşma, prize dokunma, balkondan sarkma gibi işte iş sağlığı ve güvenliği de böyle kültürümüzün bir parçası haline getirilmeli. Bu eğitimin ölene kadar devam etmesi lazım. Bunun için de bir zihniyet devrimi yaratmamız gerekiyor” diye konuştu.