SONER AYDIN
Suriye’de yaşanan iç savaşın ardından Mersin’e göç eden ve sayıları yüz binleri bulan Suriyelilerin mağduriyetleri her geçen gün artıyor. Açlık, yoksulluk, barınma, eğitim, taciz, tecavüz sorunları ile boğuşan Suriyelilerin bu defa bebekleri aşı sorunu yaşıyor.
“HALK SAĞLIĞI TEHDİT ALTINDA”
Tabip Odası Başkanı Ful Uğurhan, önceki gün Adanalıoğlu’ndaki çadır kentte yaptıkları incelemenin ardından bazı bebeklerin çeşitli sebeplerden dolayı aşılarının yapılamadığını ve bu çocukların aramıza karıştığını belirtti. Uğurhan, “Halk sağlığı ekipleri 15 günde bir gidip bebekleri aşılayabiliyor ama sonra tekrar gittiklerinde bebekler olmayınca aşı devamı sağlanamamış oluyor. Aramızda aşısı olmayan bir nüfus var ve bu nüfus halkın sağlığını tehdit ediyor. Aşısız çocukların olması hem çocuk sağlığı hem de halk sağlığı açısından problem” dedi.
“BEBEKLER SAĞLIK EKİPLERİ DENK GELİRSE AŞILANIYOR”
İnceleme yaptıkları Adanalıoğlu’ndaki çadır kentte karşılaştıkları vakaların ardından ilgili birimleri aradığını dile getiren Uğurhan, halk sağlığı ekiplerinin her 15 günde bir çadır alanlarını gezdiği ve tespit edebildikleri bebekleri aşıladıkları yanıtını aldığını söyledi. Ancak aşılama durumunun, ailelerin çok sık yer değiştirmesinden dolayı zaman zaman gerçekleşemediğini dile getiren Uğurhan, “Yani bebekli aileler çadırını 15-20 gün içinde başka yere taşımış olabilir, annesi bebeğini kontrolün olduğu gün tarlaya götürmüş olabilir. Ya da kontrol yapıldıktan birkaç gün sonra doğmuş olabiliyor. Böylece bu çocuklar aşıları yapılmadan hayatına devam ediyor” ifadelerini kullandı.
“AŞI DEVAMI SAĞLANAMIYOR”
Bu sorunun kalıcı olmadıklarından dolayı yıllardır geçici tarım işçilerinin yaşandığı her bölgede yaşandığını hatırlatan Uğurhan, “Bu insanların hiçbir yerde kalıcı olmadıkları için eğitimleri, barınmaları, beslenmeleri, aşılamaları, sağlık hizmetleri sorun. Biz zaten mevcut geçici tarım işçilerine sağlık hizmetini sunma yolları ararken, dil sorunu ile karşılaştığımız, anlaşamadığımız bu insanlara da sağlık hizmeti götürmek zorunda kaldık. Yani bunların gezici olması ve dil sorunu nedeniyle problem aşılamaz hale geldi. Halk sağlığı ekipleri 15 günde bir gidip bebekleri aşılayabiliyor ama sonra tekrar gittiklerinde bebekler olmayınca aşı devamı sağlanamamış oluyor” diye konuştu.
“ÇEVRE SORUNU ÇOCUKLARI TEHDİT EDİYOR”
Bölgede korkunç bir çevre sorunu olduğunu dile getiren Uğurhan, “Atık suların oluşturduğu su birikintileri vardı. Bu su birikintileri sivrisineklerin üremesi için çok riskli bir ortam oluşturuyor. Bunun yanında oradaki atık sulara çocukların temas etmesi sonucu enfeksiyon hastalıklarının artması gibi bir şey söz konusu. Elektrik kaçak olduğu için elektrik çarpma riski var. Sağlıksız konutlarda kaldıkları için onlara bağlı sağlık sorunları ortaya çıkabiliyor. Aşı, aşı ile korunabilir hastalıklara yapıldığı zaman etkili oluyor. Çocuk felci, difteri, boğmaca, hepatit B, gibi hastalıklara karşı yapılıyor. Ama dizanterinin aşısı yok. O zaman orada buna karşı önlem alınması gerekiyor. Bir kere nüfusun mutlaka tespit edilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
“ÇADIR ALANINA KAYIT SİSTEMİ KURULMALI”
Çadır alanlarının olduğu bölgede mutlaka kayıt sistemlerinin kurulması gerektiğini vurgulayan Uğurhan şunları söyledi; “Kayıtlı olan kişilerin, gittiği yeri o bölgedeki en yakın sağlık birimine bildirmesi gerekir. En azından oradaki sağlık sistemi ile aşılama yapılabilir. Muhtarlıklar aracılığı ile çadırlar tespit edilip Valilik ya da kaymakamlık aracılığı ile oraya temiz su, tuvalet gibi hizmetler götürülebilir. Eğer gerekli önlem alınmazsa bunun zararını bölgedeki bütün halk görür.
“BESLENME BÜYÜK BİR SORUN”
Bölgede beslenmenin en büyük sorunlardan biri olduğunu aktaran Uğurhan, “Bir yerde yoksulluk varsa gıda sorunu da vardır. Yani dengeli beslenebilmek için, insanların et süt yumurta gibi tahılları belli miktarda alması gerekir. Ama bu yoksulluk karşısında elbette ki gıdaya ulaşmada büyük bir sorun var. Ben bir tek sütü alma imkanı olduğu çocukların şanslı olduğunu düşünüyorum. Beslenme açısında belki de en şanslı grup ilk 6 aydaki çocuklar. Çünkü onlar kendilerine yetecek gıdayı annelerinin memelerinden alabiliyorlar. Ama 6 aydan sonra ek gıdaya geçme döneminde erişme sorunu yaşadıkları için beslenme sorunu başlıyor. Biz inceleme gezilerimizde görüyoruz. Örneğin çevrede en kolay ne bulabiliyorlarsa onu pişirip yiyorlar. Bazı evlerde ekmek yapacak oklava bile yok. Çevrede buldukları odunlarla ya da elleri ile açıyorlar. Bu bile yoksulluğun boyutunu gösteriyor. Hem yemeği yapacak malzemeyi hem de onu pişirecek araç gereç bulamıyorlar” diye belirtti.
“KADINLAR VE ÇOCUKLAR SAVUNMASIZ”
Son günlerde kamuoyunda sıkça yer alan Suriyeli çocuklara ve kadınlara yönelik taciz ve tecavüz olaylarına da değinen Uğurhan, savaş durumlarında ilk başta kadınlara, çocuklara yönelik taciz ve tecavüzlerin arttığını dile getirdi. Binlerce Suriyelinin kaldığı çadır kentte herkes açıkta yaşadığını ve hiçbir güvenlik önleminin olmadığı bilgisini veren Uğurhan şunları kaydetti: “Güvenliğin olmadığı bir yerde çocukları ve kadınları koruyacak herhangi bir sistemin yoktur. Mahremiyet önlemleri olmadan bir yaşam tarzı geliştiği için bu tür vakalarla karşılaşıyoruz. Eril zihniyet tahakkümünü kendilerinden daha zayıf buldukları kişilerin kadın ya da çocuklar üzerinde kullanma hakkını buluyorlar. Bu kişiler için hadım etmek, ilaçla kısırlaştırmak gibi önlemler var. Biz buna şiddetle karşıyız. Bu cinsel istekleri çok yüksek ya da hasta oldukları için yapmıyorlar bunları. Bu uzun yıllardan beri gelen eril tahakkümden geliyor. Eğer toplum buna karşı kadınları ve diğer savunmasız grupları savunacak mekanizmalar işlese bu sorunlar olmaz. Bu sorunun tek çözümü bu savaşın bitmesi ve savaş mağdurlarının ülkelerine sağ salim dönmeleri. Başka bir çözüm olamaz. Yani bizim geçici yardımlarımız hiçbir şeye çözüm olmaz.”