GİZEM EKİCİ
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu ile Mersin Tabip Odası'nın ortaklaşa düzenlediği “Savaş ve Kadın” temalı; “4. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi” sona erdi. Kongrenin sonuç bildirgesi kadın hekimler tarafından Özgür Çocuk Parkı'nda; TTB Kadın Hakları Kadın Sorunları üyesi Prof. Dr. Nilay Etiler, Türk Tabipler Merkez Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Dr. Selma Güner, Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan ile kadın hekimlerin katılımıyla açıklandı.
Dr. Selma Güner, kongreyi savaşın yaralarını sarmak üzere planladıklarını ve burada karşılıklı fikir alış verişiyle önemli sonuçların ortaya çıktığını söyledi. Prof. Dr. Nilay Etiler ise düzenlenen kongrede konuşulmayan konuları gündeme getirdiklerini ve ele alınan konuların her boyutuyla tartışıldığını dile getirdi.
Hekimler olarak şiddetin her türlüsüne karşı olduklarını ifade eden Etiler, "Kongrede savaşın kadın ve sağlık boyutunu konuştuk. Biz hekimler her türlü şiddetle karşı karşıya gelen bir meslek grubuyuz. Şiddetin bireysel boyutundan, en üst düzeyine kadar karşıyız. Şiddetin her türlüsüne olduğu gibi savaşa da karşıyız. Kongrede zengin konuşmalar oldu. Alan çalışmaları tartışıldı" dedi.
KADIN HER TÜRLÜ ŞİDDETİN HEDEFİ
Mersin Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Dr. Ayşe Sıdıka Çöl ise, kongrenin sonuç bildirgesini açıkladı. Savaşın nedenleri, araçları, kadınlara ve kadın sağlığına etkilerini her boyutuyla konuştklarını söyleyen Dr. Çöl, şunları söyledi; “Savaşlar, insanların ayrıcalık oluşturmak ya da bunları korumak, iktidar olmak ya da yeryüzündeki kaynaklara el koymak için ürettikleri şiddetin en örgütlü biçimidir. Kapitalist sistem, kar etmek, karını artırmak ve yapısal krizini çözmek için zaman zaman savaşları araç olarak kullanmaktadır. Dünya üretiminin üçte birini oluşturan silah üretimi de, savaşları kışkırtan ve bitmesini engelleyen bir diğer etken durumundadır.
Kadınlar, savaşların öznesi olmadığı halde sıklıkla nesnesi olmakta, kadın bedenine yönelen şiddet savaş silahı olmakta, kadın bedeni fethedilmesi gereken topraklar gibi taciz, tecavüz ve her türlü şiddetin hedefi olmaktadır.
Ülke sınırların geçirgenliğinin artmasıyla gerek devlet gerekse toplumdaki insanlar düzeyinde siyasal, fiziksel ve düşünsel sınırlar güçlenmekte, duvarlar kalınlaşmaktadır. Bu sınırlar, ayrımcılık, ötekileştirme ve sömürü üretmektedir. Biz kadın hekimler, savaştan kaçan insanlar için yüreklerimizdeki ve zihinlerimizdeki sınırları kaldırıyoruz. Mülteci, sığınmacı, göçmen, yerinden edilmiş kadınlarla kucaklaştığımız daha sıkı bağlar kurma kararındayız. Çünkü “İnsanlar arasındaki duygusal bağları güçlendiren her şey savaşa karşıdır”. Bu bağlamda kongremiz aşağıdaki sonuçlara varmıştır.
“SAVAŞA KARŞIYIZ”
Savaşların son bulması tüm dünyada ırk, milliyet, dil, din, kültür farkı gözetmeden eşitler arasında, bir arada yaşamamızla mümkün olacaktır. Ama en önemlisi ilk ve en yaygın ve en eski ayrımcılık olarak cinsiyetçiliğin, patriarkanın son bulmasıdır. Kadınlar olarak bizler, sadece doğal olarak değil iradi olarak savaşa karşıyız. Biz kadın hekimler olarak hiç bir militarist söylemin yanında olmama hatta karşısında olma konusunda irademizi beyan ediyoruz. Sığınmacıların ayrımcılığa maruz kalması, daha çok sömürüye ve cinsel istismara maruz kalmaları kabul edilemez. Kapsamlı, insan haklarına saygılı, kültürel değerleri gözeten bir entegrasyon programı, en kısa sürede ulusal düzeyde hayata geçirilmelidir. Toplumların kültürel değerlerine saygılı olmakla birlikte, çocuk yaşta evlilikler “çocukların cinsel istismarı” olarak ele alınmalıdır. 18 yaş altındaki evliliklerin ulusal yasalar ve evrensel değerler doğrultusunda ele alınmalıdır. Savaşta zarar gören kadınlar ve çocuklar için önlemler alınması konusunda dünya kamuoyunu konuya duyarlı ve aktif olmaya çağırıyoruz. Türkiye’de de İstanbul Protokolü’nün uygulanarak savaştan zarar gören kadın ve çocukların özel olarak korunması sağlanmalıdır. Üreme sağlığı hizmetleri başta olmak üzere tüm sağlık hizmetlerinin çok dilli, kültüre duyarlı bir bakış açısıyla sunulması sağlanmalıdır. Bu kapsamda özellikle birinci basamak sağlık çalışanları, hizmet içi eğitimler ile desteklenmelidir. Suriye savaşına müdahil olan tüm tarafları Suriye’de savaşın bitmesi için acil adım atmaya çağırıyoruz. Ülkemizdeki sorunların çözümü için silahların kullanılmasına son verilmesini istiyor, barış talebimizde ısrar ediyoruz”.