Serbest ‘SÖMÜRÜ’ bölgesi!


 

Mersin Serbest Bölge işçileri, adeta ‘serbest sömürü bölgesi’nde çalıştırıldıklarını iddia ettiler. İşte o çarpıcı iddialar:

İsteğimiz dışında ücretsiz izne çıkartılıyoruz!

Maaşlar ve sigortalar tam yatırılmıyor!

Mobbinge maruz kalıyoruz!

Tek kullanımlık maskeler aylarca kullanılıyor!

Eldivensiz çalıştırılıyoruz!

Kuyu suyu içiyoruz!

Bayat ekmekler yediriliyor!

Yemekler sağlıksız!

Dava açarsak tehdit ediliyoruz!

Denetçiler önceden haber alınıyor!

SONER AYDIN

Mersin Serbest Bölgesi’nde tekstil sektöründe çalışan işçiler, yaşadıklarını gazetemize anlattı. Bölgede sık sık ücretsiz izne çıkartıldıklarını, izne çıkartıldıkları günlerde maaş ve sigorta kesintisi yaşadıklarını belirten işçiler, krizle ve işsizlikle tehdit edildiklerini dile getirdi. Sağlık açısından da sıkıntı yaşadıklarını anlatan işçiler, toz maskesi yerine kalitesiz maskeler kullandıklarını, kuyu suyu içtiklerini, steril olmayan ortamda çalıştıklarını söylediler.

“KRİZİN FATURASI İŞÇİLERE ÇIKARTILIYOR”

Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV-TEKSTİL) Çukurova Temsilcilisi Ahmet Subaşı, Mersin Serbest Bölgesi’nde tekstil sektöründe çalışan işçilerin çalışma şartlarına ve koşullarına değindi. Serbest Bölge’nin son günlerde çok ciddi sorunlar yaşandığını belirten Subaşı, sorunların başında ücretsiz izinlerin geldiğini kaydetti.

İşçilerin istekleri dışında izne çıkartıldıklarını Subaşı, “Serbest Bölge’de yaklaşık 10 firmada işçiler ücretsiz izne ayrılmış durumda. İşçiler izne çıkartıldıkları günlerin ücretlerini alamıyor ve o günlerin sigortası yatmıyor. Diğer yandan yaklaşık 2-3 aydır paralarını alamayan işçi arkadaşlarımız var. En önemlisi bir belirsizlik var. İşçi arkadaşlarımız dava açmak istediklerinde davayı kaybetmemek için isim değişikliğine gidiyorlar. Böylelikle işçiler o davayı kazansa bile isim ve unvan değişikliği olduğu için paralarını alamıyor. Serbest Bölge’de yaşananlar krize bağlanıyor ama 2015 yılının ilk 6 ayına bakıldığında bir önceki yıla oranla rekor kırmış durumda. Kriz var ya da yok bunu yaratan işçiler değil. Sorunun faturasını ödeyecek olan işçiler değil. Krizin sorumluluğu işçilere yüklenmemeli. İşçiler son zamanlarda krizle, işsizlikle tehdit ediliyor. Atölyelerde işçiler üzerinde çok fazla mobbing var” dedi.

“İŞÇİLER KUYU SUYU İÇİYOR”

Öte yandan işçilerin son güvensiz ve derece sağlıksız ortamlarda çalıştığını kaydeden Subaşı, “Serbest Bölge’de sadece ücret sorunu yaşanmıyor, sorunlar dağ gibi birikmiş durumda. Bunların başında da güvenceli, sağlıklı bir çalışma ortamının olmaması geliyor. Serbest bölgedeki arkadaşlarımız ya kuyu suyu içmek zorunda kalıyorlar ya da damacana su alıp içiyor. Ancak bu damacana su işçilerin parasından kesiliyor. Yemekler kalitesiz ve düzensiz. Tekstil tozundan, kimyasal ürünlerden kaynaklı ciddi sağlık sorunları var. İşçilerin sağlığını korumak için yeterli önlem alınmıyor. Örneğin, göstermelik toz maskeleri var. Kimi fabrikalarda işçilerin kendileri bu maskeleri alıyorlar. Kullanılan maskeler evde temizlik yaparken bir defaya mahsus kullanılabilecek maskeler. Yanı sıra işçi arkadaşlarımız her yıl 6 gün patrona bedava çalışıyor. 31 gün aylarda işçiler son günün maaşını alamıyorlar ve o gün patrona çalışmış oluyorlar. İşçilerin servis sorunları var. Servisler tıka basa dolu oluyor ve zaman zaman kazalar yaşanıyor. Denetimler yeterli değil. Göstermelik denetimler var. Gerek SGK’dan gerek firmaların anlaşmalı olduğu denetim şirketleri fabrikalarda hiçbir sorun yokmuş gibi gösteriliyor. Bölge içerisinde arka bölümler, koridorlar var. Denetim olduğu zaman işçileri o koridora sıkıştırıyorlar. Kaçak işçileri denetim geldiği zaman ya evlerine gönderiyorlar ya da bu koridorlara saklıyorlar. Denetim yapılıyormuş gibi gösteriyorlar” diye konuştu.

“TEK KULLANIMLIK MASKELER AYLARCA KULLANILIYOR”

Serbest Bölge’de 5 yıldır tekstil sektöründe çalışan Y.G isimli işçi ise, işçilerin kullanması gereken C belgeli toz maskesi yerine, hastanelerde kullanılan normal beyaz normal ağızlığın kullandıklarını belirtti. Maskenin kötü olması mide rahatsızlığına, astıma, bronşite neden oluyor. Eldiven bazen dağıtılıyor bazen dağıtılmıyor. Eldivensiz çalışmak deride döküntüye neden oluyor. Sonuçta kimyasal kaynaklı ürünlerle çalışıyoruz. Bölgede genel olarak bir yemek listesi belirleniyor ve o liste her ay dönüyor. Firmanın kendi aşçısı yemek yapıyor. Mutfağa ne kadar gider ayrıldıysa o limiti aşmamak kaydıyla yemek çıkartıyor. İşçinin kalori, vitamin ihtiyacını karşılayacak kadar sağlıklı yemek çıkmıyor. Her gün sabah taze ekmek gelmesi gerekirken önceki günden kalan ekmekler ısıtılıp tekrar bayat olarak geliyor. Yılda 12 ay aynı liste geliyor. Su ihtiyacımız olduğu zaman firmalar damacana su alıp getiriyor ama onun parasını bizden kesiyorlar. Çoğu firmada böyle oluyor” ifadelerini kullandı.

“MAAŞIMIZ ASGARİ ÜCRETİN ALTINA DÜŞÜYOR”

Çalıştığı atölyede yaklaşık 150 işçinin olduğunu ve işçilerin sırayla ücretsiz izne çıkartıldığını anlatan Y.G; “Eğer izne gitmediyseniz bin 300 lira maaş alıyorsunuz, eğer izne gönderildiyseniz işe gitmediğiniz gün kadar eksik maaş alıyorsunuz ve o günlerin sigortası da yatmıyor. Ancak eksik maaşın ve sigortanın bahanesi olarak ne yazıyorlar bilmiyoruz. Cevap olarak da ülkenin içinde mevcut durumu dile getiriyorlar. Yada işin temin edilememesinden, malzemenin temin edilememesinden bahsediyorlar. Örneğin, Çarşamba günü bir işi bitirdiyseniz ‘haftaya Çarşamba’ya kadar iş yok diyorlar’. Şuan zaten açlık sınırındayız, bir de ücretsiz izne çıktığımızda elimize bin 100-bin 200 geçiyor. Sürekli her şeye zam geliyor, gıda fiyatları artıyor. Kirada oturuyoruz. Çocuklarımız var. Bizi açlığa mahkum ediyorlar” şeklinde konuştu.

“EŞİM TAZMİNAT DAVASI YÜZÜNDEN TEHDİT EDİLDİ”

Eşinin 3 yıl çalıştığı firmadan çıktıktan sonra tazminat için mahkemeye başvurduklarını aktaran sonrasında şirket sahipleri tarafından tehdit edildiklerini öne süren Y.G, “Mahkemeye başvurup dava açtık. Bunu yaparken de bütün süreçleri iş yerine bildirdik. Aradan geçen 3-4 gün sonra iş yerime gelip beni tehdit ettiler. Bir hafta sonra ise sabah eşimin yolunu kestiler. ‘Davadan vazgeçin, bütün alacağınızı verdik’ dediler. Bizde firma sahibine ‘eğer haklarımızı verdiyseniz mahkeme de bunu onaylarsa biz de haklarımızdan vazgeçeriz’ dedik. Şuan açtığımız iki dava var. Birisi tazminat davası, birisi ise tehdit ve hakaret davası. İki dava daha açacağız. Bunun dışında eşimin girdiği yeni iş yerini de arayarak eşimin işten çıkartılması talepleri olmuş. Bölgede bir iş yerinden çıkıp başka bir iş yerine girdiğinizde bile rahat bırakmıyorlar” diye belirtti.

“TAZMİNAT VERMEMEK İÇİN ŞİRKETİN ADI DEĞİŞTİRİLDİ”

E.Y isimli işçi ise 17 yıldır çalıştığı fabrikadan sağlık sorunları nedeniyle ayrılmak zorunda kalan eşiyle birlikte yaklaşık 3 yıldır tazminat mücadelesini verdiklerini dile getirdi. Eşinin 17 bin lira tazminat almaya hak kazandığını ancak şirketin tazminat vermemek için isim değişikliğine gittiğini anlatan işçi, “3 buçuk yıldır tekstil sektöründe çalışıyorum. Eşim aynı fabrikada 17 yıl çalıştıktan sonra sağlık sorunlarından kaynaklı işten çıkmak zorunda kaldı. Eşimin tedavisi için iş yerinden izin alması gerekiyordu ancak iş yeri izin vermedi. Biz sigortadan eşimin 3600 ek gösterge üzerinden çıkış yapmasını belgeleyip, getirdik. Patron tazminat vermemek için bahaneler uydurmaya başladı. 17 bin lira alacağımız vardı, bunun 3 bin lirasından feragat etmemizi, 4 bin lirasından da işsizlik maaşı alacağı için feragat etmemizi istedi. Kalan 10 bin liranın da 5 bin lirasını peşin, 5 bin lirasını ise belirli aralıklarla vereceğini söyledi. Bunu kabul etmeyip mahkemeye gittik. Mahkeme sırasında isim değişikliği yapıldı. Bunun yanında yalancı şahitlikle kendilerini haklı çıkartmaya çalıştılar. Dava 2 buçuk, üç sene önce sonuçlanmasına rağmen hakkımızı alamadık. Bin 300 lira maaş alıyorum. O maaşı da tam alamıyorum. Bazen bankada, postanede işimiz oluyor, bir gün izin aldığımızda iki günün maaşı kesiliyor. Eşim şuan çalışmıyor. Tedavi görüyor. Kirada oturuyoruz, Bakmak zorunda olduğumuz çocuklarımız var” dedi.

“YETERLİ DENETİM YAPILMIYOR”

Atölyelerde yeterli denetim yapılmadığını savunana R.A isimli başka bir işçi ise şunları söyledi; “Denetlemeye gelen yetkililer önceden işyerine haber veriyor. Sigortasız çalışan işçiler evlerine gönderiliyor, yerler temizleniyor ama onlar gittikten sonra her şey eskisi gibi oluyor. Zaten aldığımız ücretler bizi tatmin etmiyor. Çalıştığımız yerde normalde 200 kişinin çıkartması gereken işi 140 kişi ile çıkartmaya çalışıyorlar. Dakika, saniye ile çalışıyoruz. Çok yoğun bir tempo var. Çalıştığımız yerde önceden damacana suyu kullanıyorduk ancak masraflı oluyor diye iş yeri bunu kesti. Şimdi kuyu suyu içiyoruz. Çalıştığımız yer hijyenik değil. Örneğin, 3 tane lavabo var, üç lavaboyu 140 kişi kullanıyor. Yeri geliyor 2 gün 3 gün temizlenmiyor.  Soğutma yada ısıtma sistemleri yok. Yazın soğutma fanlarla yapılıyor. Ama bu fanlar içerideki havayı dışarıya, dışarıda ki havayı içeriye vermesi gerekirken vantilatör çalışıyor. Bazı atölyelerde salon tipi büyük klimalar var ama genelinde vantilatör var. Bunu dile getirdiğimizde maliyetli oluyor, biz bunun maliyetini karşılayamayız diyorlar.”


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA