Mersin’i geleceğe hazırlamak için özellikle tarım ve lojistik sektörlerinin ihtiyaçlarına cevap verilmesi gerektiğine dikkat çeken Başkan Deniz, Türkiye’nin yeni bir ‘Marmara Bölgesi’ne ihtiyaç duyduğunu, bunun için en ideal bölgenin ise Çukurova olduğunu dile getirdi.
HEDİYE EROĞLU – MEHMET NABİ BATUK
Mersin’in geleceğinin şekillenmesinde önemli rol oynayan ve kuruluşunun 25’inci yılını kutlayan Mersin Sanayici ve İş İnsanları Derneği’nin (MESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Deniz, kente ortak akılda buluşarak, tarım için seferberlik çağrısı yaptı.
Çalışmalarını ve hedeflerini gazetemize anlatan Başkan Deniz, Adana-Mersin çekişmesinin de sonlandırılması gerektiğini söyleyerek, Türkiye’nin yeni bir ‘Marmara Bölgesi’ne ihtiyaç duyduğunu, bunun için en ideal bölgenin ise Çukurova olduğunu dile getirdi. Mersin ve Adana’nın içinde bulunduğu bölgenin rekabet gücünün 10 yıl öncesine göre büyük gerile içinde olduğunu işaret eden Deniz, geleceğe hazırlanarak bu gidişatın durdurulabileceğini söyledi.
İşte Mehmet Deniz’in çarpıcı açıklamaları…
“KONUŞULANLARIN GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLIYORUZ”
SORU: MESİAD kuruluşunun 25. yıldönümünü kutluyor. Bu kutlamalarda alın terini akıtan, emeği geçenler nedeniyle bir ödül töreni düzenlediniz. Süreci anlatabilir misiniz?
M.DENİZ: MESİAD 25 yıl önce 1991 yılı Mart ayında kuruldu. Temel hedefimiz; Mersin’de konuşulan ancak hayata geçirilmeyen yatırımların hayata geçirilmesini sağlamak, organize sanayi bölgelerini geliştirebilmek, yeni alanları yatırımcılarımızın hizmetine sunmaktır.
Her yıl bu düşüncelerini sürekli ayakta tutan ve Mersin’e değer katmaya çalışan insanları da ödüllendiriyoruz.
Yılın iş adamı ödül töreni çok sabırlı ve zorlu bir iş olup hazırlıklarımız yaklaşık 4 ay sürdü. Bu yıl çok daha adaletli olunması için jürimizi daha bağımsız hale getirdik. Jüri Başkanlığını Toros Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yusuf Zeren yaptı. Ayrıca Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, Mersin-Tarsus OSB Başkanı Sabri Tekli gibi önemli isimlerde jüri de yer aldı. Anamur’dan Tarsus’a kadar bölgemizde proje ve yatırım avına çıktık. Kamu kurumlarına, sivil toplum örgütlerine, belediyelere ve üyelerimize yazı göndererek görüş istedik. Değerlendirmeler sonucunda da emeği ile alın teri ile yatırım yapanlar, en çok ihracat gerçekleştirenler, en çok istihdam sağlayanlar ve en vazgeçilmez kriterimiz olanı en çevreci yatırımlar ödüllendirildi. Bu arada yılın iş adamı ödülünü alan Teknopanel Genel Müdürü Orhan Kahveci’yi de bir kez daha tebrik ediyorum.
“İLK 10’LARDAN 60’LARA GERİLEDİK”
SORU: Bizim böyle insanlara Mersin olarak çok ihtiyacımız var. Mersin sanayicilerini ve kent ekonomisini nasıl görüyorsunuz?
M.DENİZ: Mersin hinterlant olarak daha çok doğuya bağlı bir il durumunda. Tabi bir transit merkezi olması dolayısıyla da neredeyse Uzakdoğu ve Kuzey Asya’ya gönderilen malların taşımasının yapıldığı bir il. Oralarda ekonomi bozulunca bizde de ekonomi bozuluyor.
Ancak üst çatı kuruluşumuz Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun son yayınladığı ‘Türkiye’deki İllerin Rekabet Endeksleri’ raporuna göre Mersin ve Adana’da durum kötü. 10 endeksten oluşan rapora göre Mersin ve Adana; 2008’den buyana çok gerilemiş. O yıllarda ilk 10’larda olan Mersin 50’lere 60’lara gelmiş. Sadece Mersin’de değil Adana ile birlikte bölgemiz gerilemiş.
Fakat bu coğrafyanın çok ciddi imkânları var. Allah bu bölgeye verebileceği şeylerin en güzelini vermiş. İnanıyorum ki bu bölgenin insanları bir el atsa, ortak akılda buluşabilsek çok çabuk bu gerilemeden çıkabiliriz. Tekrar eskiden sahip olduğumuz hakları elde edebileceğiz diye düşünüyorum.
“ORTAK AKILDA BULUŞMANIN ÖNÜ TIKANIYOR”
SORU: Mersin’in tam olarak neye ihtiyacı var?
M.DENİZ: Bence biz bir miktar yanlış yere odaklanıyoruz. Yani havaalanı eninde sonunda olacak. Geç kalabilir ama olacaktır. Ancak özellikle kaynaşmayı güçlendirmeliyiz. Göçle gelenler ötekileştirmemeliyiz. ‘Memleketlim, hemşerim’ gibi dışlayıcı tavırlar sergiliyoruz. Bundan vazgeçmeliyiz. Artık buranın havasını soluyor, ekmeğini yiyor, suyunu içiyoruz. Doğduğumuz yeri unutmaya biliriz ama yaşadığımız ve doyduğumuz yeri sevmemiz gerekiyor. Ama insanlar hala birbirine ‘nerelisin’ diye soruyor. Bu çok dışlayıcı ve öteliyici bir dil, bundan vazgeçmeliyiz. Gelişen illere baktığımızda öncelikle ortak aklın olduğunu görüyoruz. Burada bu yok. Bir takım kuruluşlar veya insanlar kendi liderliğinde ve kendi becerebileceği kadar olursa ortak akılda buluşuyor, olmazsa önünü tıkıyorlar.
Biz kenetlenir, ne istediğimiz de netleştirebilirsek kaderimizi hızla değiştirebiliriz.
Yaklaşık 20 önce Avrupa Birliği’nin tasarladığı iki dev proje var. Bunlardan biri Marco Polo Projesidir. Hollanda’nın Rotterdam Limanı’ndan başlar, Doğu Akdeniz’de Mersin ve İskenderun’da biter. Bundan sonrada kara ve hava yolu devam eder ve Asya’dan Çin’e kadar Japonya’ya kadar kapsar. Bir diğeri de kuzey projesi diye tanımlanan Viking projesidir. Oda Adriyatik denizinden gelir Akdeniz’e iner. Buradan gemilerle Samsun Limanı’na oradan da kuzey güney koridorundan Mersin’e gelir. Yani Mersin bu projelerin kavuşma yeridir. Bu projelerin Avrupa ayağı tamamlanmış durumdadır. Şuanda Türkiye’nin kendi içindeki yapıları ve projeleri bitirmek üzeredir. Bu bittiği zaman bu girdaptan, bu ateş çemberinden çıktığımız zaman Mersin’de yaşadığımıza, çocuklarımızın Mersinli olduğuna çok sevineceğiz.
“MERSİN GELECEĞE HAZIRLANMALI”
SORU: Peki Mersin geleceğe hazırlanıyor mu? Örneğin Marco Polo ve Viking Projeleri için Mersin’de bir çalışma var mı?
M.DENİZ: Devlet ve Mersin’in Marco Polo ve Viking Projelerinin kavşak noktası olan Mersin’i hazırlamak zorundadır. Örneğin 1 / 100 binlik Mersin Çevre Düzeni Planı onaylanmadan önce bu konteynır limanı plandan çıkarılmıştı. Ancak bizlerin ve yöneticilerin çabaları ile bu proje plana yeniden eklendi. Çünkü bu liman bizi geleceğe hazırlayacak. Bu liman neredeyse İstanbul 3. Havalimanına benzer büyüklükte bir yatırımdır.
Bizlerde çok kusurluyuz hatayı bazen kendimizde aramamız gerekir. Çünkü biz odaklanamıyoruz. Çok konuşan ama konuşmalarını eyleme dönüştürebilen bir il değiliz.
“LİMANA YATIRIM HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE YAPILMIYOR”
SORU: Mersin Limanı’ndaki yeni yatırımları nasıl görüyorsunuz? Sizce yeterli mi?
M.DENİZ: Mersin’e çivi çakan, değer kazandıran herkes bizim için değerlidir. Geçen gün İzmir’deki buluşmamızda Hamdi Akın ile bir araya geldik. Hemen etrafını sardık. Dedik ki ‘Mersin’den bir ev al, her şeyden önce bir Mersinli ol’. Ama o ‘ben bir dünyalıyım. Şuanda en büyük yatırımım Fidel Castro’nun memleketi Küba’dadır. Havana’ya devasa bir havaalanı yapıyorum. Biz orayı TAV olarak işleteceğiz. Ben eskiden Mersinliydim artık Havanalı oldum’ dedi. Dünyanın birçok yerinde bu şekilde yatırımları var. Bunlarda bizim göğsümüzü kabartıyor. Bir Türk’ün okyanus aşırı bir yerde yatırım yapmasından dolayı kendisinden beklentilerimiz var.
Mersin Limanı’nda yatırımların hak ettiği şekilde yapılmadığı kanaatindeyim. Valimizde Mersin’e yapılacak yatırımların takipçisidir. Limanın Mersin’e nasıl bir değer kattığını hepimiz iyi biliyoruz. Mersin’in ana gelir kaynaklarından biridir.
Bugün liman şehir merkezinde kalmış durumda. Öte yandan bugün dünyada etrafı park ile çevrili olan tek liman; Mersin Limanı’dır. Mersin Limanı’nın etrafı Atatürk Parkı ile çevrili olup şuan parkın her bir metrekaresi yaklaşık olarak 2 milyon dolardır. Ancak bu durum Mersin Limanı’nın büyümesini zorlaştırmaktadır. Limanın büyümesinin önü açılmalı, özellikle doğuya doğru genişlemesi sağlanmalıdır.
“MERSİN LİMANI ÇEVRECİ DEĞİL”
Ayrıca liman hala çevreci bir yapıya daha kavuşturulmamıştır. Limandan çok sayıda tren seferi yapılması sağlanmalı, böylelikle karbon salınımı azaltılmalıdır. Bu sayede liman etrafındaki kamyon hareketliliğinin yarattığı kaosta ortadan kalkacaktır.
Örneğin bugün Münih’e karbon salınımı yüksek bir araçla girmek mümkün değildir. Limana ve kent merkezine girecek araçların karbon salınımları düşürülmelidir. Bunun için de Euro 4’ten aşağıya kamyonları kabul etmememiz lazım. Karbon ağır metallerden oluşmakta olup, sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Bence burada yerel yönetimlerimize çok iş düşüyor.
“YOL YATIRIMLARI MEMNUNİYET VERİCİ”
SORU: Mersin’de ki karayolu ve demir yolu yatırımlarını nasıl buluyorsunuz?
M.DENİZ: Mersin ile Adana arasındaki yol yatırımları hızlandı. Şuanda demir yolu hatlarında yeni yatırımlar yapılıyor ve çok da modern olacak. Adana Mersin arasında ulaşım 25 – 30 dakikaya düşecek. Havaalanı da bitecek artık Mersin’de aracına binip Adana’ya gitmek zorunda kalınmayacak. Bu çok büyük bir nimettir. Şuanda D400 Adana - Mersin Karayolu’nda hızlı ve hummalı bir çalışma var. Projeler ile şehrin girişi çıkışı da düzene kavuşuyor. Serbest Bölge ve limana gelen bağlantı yolunun iki yakası lojistik bölge olarak kabul gördü. Bu da şu demektir; artık konteynırları çok uzaklara götürmenin gereği yok. Karbon salınımında da azalma olacak, maliyetler düşecek. Bu da Mersin’in daha çok tercih edilir bir kent haline gelmesine neden olacak. Ümit ediyorum ki bizlerde buna uyum sağlayabiliriz.
“DARALMA 2017’DE DE SÜRECEK”
SORU: Dolardaki artış ve ekonomideki daralma lojistik sektörünü nasıl etkiliyor? 2016’yı nasıl kapatacağız?
M.DENİZ: Lojistik sektörü için 2016, bir daralma yılıydı. 2017’nin de böyle devam edeceğine inanıyorum. Bunun nedeni bizler değiliz. Çünkü çalışma alanlarımız daralıyor. İnsanlar artık barınmak, beslenmek ve can güvenliğinden başka bir şey düşünmüyorlar. Çünkü canları tehlikede. En temel ihtiyaçlar karşılanamazken yatırıma yönelmiyorlar. Yapılan yatırımlarda tehlikeye giriyor. Dolayısıyla buraların düzelmesi gerekir. Bizim ülkemizde de terör belası çeşitlendi. Başta sadece PKK ile kavga ederken şimdi DHKPC’si, DAEŞ’i, FETÖ’SÜ çıktı. Ülkemiz üzerinde bir takım oyunlar oynanmaya devam ediyor. Ancak unutulmamalı ki; Anadolu en umutsuz olduğu anda Çanakkale’yi başarmıştır. Ben bunları çok çabuk bir şekilde aşıp, bu işten kenetlenerek çıkacağımıza inanıyorum.
“2017 TARIM YILI OLMALI”
SORU: Mersin’e, iş dünyasına yeni yılda çağrınız, önerileriniz nedir?
M.DENİZ: Bence Mersin en hızlı tarımsal alanda gelişebilir. Hani derler ya ‘Mersin ne şehridir?’ diye, Mersin öncelikle bir tarım şehridir. Eğer biz tarımı rehabilite edebilirsek, kendi ürünlerimizi Avrupa ülkeleri ile rekabet edebilir hale getirirsek şuna emin olun ki hayat standartlarımız hızla yükselecektir. Lojistikten dış ticarete kadar bütün alanlarda zenginlik sağlanacaktır. Yatırımlar artacak hayat standartlarımız yükselecektir.
Hiç değilse 2017 yılının tarım yılı ilan edilmesini istiyorum. Mersin’de tarım teknoloji bölgesi kuruluyor, ben şirketimle şahsımla ve derneğimizle bu merkezin içerisinde yer alıyorum. Biz tarımdan başlayarak geleceğimize şekil vermeliyiz. Örneğin narenciye alanında sadece gelişmemiş ülkelerde markayız. Avrupa ile rekabet edebiliyor muyuz? Hayır! 2017 yılı bu yüzden tarım yılı olarak ilan edilmeli. Bu yüzden tüm tarımsal arazileri, ürünleri kodlanmalı kayıt altına alınmalıyız. Zirai mücadele konusunu bir düzene kavuşturmalıyız. Kullanılan gübre ve ilaçların mutlaka laboratuardan geçirilmesini sağlamalıyız. Özellikle Narenciye Tanıtım Grubu’nun sahip olduğu devasa kaynağı kullanıp, denetim laboratuarları kurmak için harekete geçilmeli.
Biz kaliteli ürün ürettiğimiz zaman dünyanın her yeri bu ürünleri kabul eder. Tanıtım yapmamıza dahi gerek kalmaz. Bütün Çukurova’da 2017 yılını bir tarım yılı olarak ilan edelim. Adana - Mersin rekabetinden vazgeçelim. Bu iki kenti bir metropol olarak kabul edelim. Burayı ikinci Marmara havzasına yapabilirsek Türkiye’de en büyük başarıyı başarmış oluruz.