Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mersin İl Koordinasyon Kurulu üyeleri 3 Mart 1992’de Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamına mal olan kazanın ardından ilan “3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” etkinlikleri kapsamında Elektrik Mühendisleri Odası Mersin Şubesi’nde bir basın açıklaması yaptı. Kurul adına açıklamayı gerçekleştiren TMMOB Mersin İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Seyfettin Atar, iş cinayetleri ve kazalarının giderek arttığını belirtti.
“GEREKLİ ÇALIŞMALAR YAPILMIYOR”
İş cinayetlerinin ve kazalarının önlenmesi, meslek hastalıklarını ortaya çıkaran etkenlerin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmaların yapılmadığını savunan Atar, yapılması gereken çalışmaların, maliyet ve işgücü mazeret gösterilerek geçiştirildiğini ve emekçilerin can güvenliği hiçe sayıldığını dile getirdi. İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gidişatın olumsuz yönde ilerlediğini sözlerine ekleyen Atar, “Yasalar ile koruma altına alınacağı söylenen işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geçtiğimiz her gün ülkemiz daha da geriye gidiyor. Hafızalarımızda henüz tazeliğini koruyan Soma, Ermenek, Torunlar ve en son Şirvan’da yaşanan işçi katliamları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlükteyken meydana gelmiştir. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve kanun çerçevesinde bu güne kadar yapılan düzenlemeler problemlidir. Bununla birlikte, 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan ‘telafi çalışması’, ‘denkleştirme’, ‘çağrı üzerine çalışma’, ‘kısmi süreli çalışma’, ‘asıl işveren-alt işveren ilişkisi’ başta olmak üzere kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemeler bir anlam ifade etmeyecektir. İş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önü alınamazken, emekçilerin sendikal hakları ve grev hakları OHAL veya milli güvenlik gerekçe gösterilerek bir bir ellerinden alınmaktadır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır” dedi.
“İŞÇİLERİN SOSYAL HAKLARI GERİYE GİDİYOR”
Emekçilerin uygulamaya konulan özel istihdam büroları ile kiralık işçi haline dönüştürüldüğünü, zorunlu bireysel emeklilik sistemi kesintileri ile de sosyal hakları daha da geriye çekildiğinin altını çizen Atar, “Güvencesizliğin neden olduğu esnek çalışma, işsiz kalma korkusu, işçilerin sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Tüm bunların yanında en önemli konulardan birisi de kamu kurumları ve 50 kişiden az işçi çalıştırılan, az tehlikeli iş yerlerinde uzman ve hekim çalıştırma zorunluluğunun 1 Temmuz 2017 tarihine ertelenmesidir. İş cinayetlerinin önlenmesi, iş güvenliğinin sağlanması ve meslek hastalıklarının tespit edilebilmesi için bu iki unsurun tüm işyerlerinde görev yapması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
“15 YILDA 20 BİN İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ”
Sorunların çözümü için bir dizi çözüm ve önerilerde bulunan Atar şöyle konuştu: “İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının öncelikle devletin ve işverenin görevi olduğu unutulmamalıdır. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev verilen mühendis, mimarların işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır. İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ticari kuruluşların kar alanı olmaktan çıkartılmalıdır. Dün Soma’da, Ermenek’te Torunlar’da, Şirvan’da yaşanan iş cinayetlerinde 350 işçi hayatını kaybetti. 2002 yılından 2017 yılının başına kadar iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçilerin sayısının 20.000’e ulaştığını üzüntüyle görüyoruz. Bunun için bizler; İş cinayetlerinde büyük bir artışa neden olan OHAL uygulamasına HAYIR diyoruz! İş cinayetlerinin, meslek hastalıklarının, denetimsizliğin önünü açacak tüm düzenlemelere HAYIR diyoruz! İş cinayetlerinde devletin ve işverenlerin suçunun, uzman olarak görev yapan teknik elemanların sorumlu tutulmasına HAYIR diyoruz! Özel istihdam bürolarına ve zorunlu bireysel emeklilik sigortasına HAYIR diyoruz! Güvencesiz çalışmaya HAYIR diyoruz! İş cinayeti davalarındaki hukuksuzluğa HAYIR diyoruz! İş cinayetlerinin kader, fıtrat olarak nitelendirilmesine HAYIR diyoruz!” (bülten)