Çiftçi banka borçları için yapılandırma istiyor


 

Kış aylarında doğal afetlerin vurması sonucu borç batağına düşen ve arazilerine el konularak satışa çıkartılan çiftçiler, özel bankalara olan borçlarının yapılandırılmasını istiyor.

Ayrıca sigorta kapsamının genişletilmesini isteyen üretici, gelir kaybına karşı da sigortacılık hizmeti verilmesi için yetkilileri harekete geçmeye çağırıyor.

HEDİYE EROĞLU - M. NABİ BATUK

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Köylü milletin efendisidir” dediği çiftçi, bugün borç batağında!... Türkiye’de çeşitli etkinliklerle kutlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) öncülüğünde Ankara’da buluşan 81 ilden gelen çiftçiler, destek çağrısı yapsa da hükümete seslerini yeteri kadar duyuramadı.

Tarım ülkesi Türkiye’de plansız üretim, mevzuat ve yetersiz destekler çiftçinin belini bükerken, Mersin’de doğal afetlerin ardından gelinen yaz aylarında üreticiler bankalarca el konulan arazilerini kurtarmak için çabalıyor.

Tarım sektörün sorunlarını gazetemize anlatan Mersin Ziraat Odası Başkanı Cengiz Gökçel, Rusya krizinden Ortadoğu’ya, desteklemelerden zararlılar ile mücadeleye pek çok alanda yaşadıkları sorunları ve çözüm önerilerini içtenlikle anlattı.

“ANKARA’YA SESİMİZİ DUYURDUK”

SORU: Çiftçiler Ankara’da buluşarak, sorunlarını ve taleplerini hükümete duyurmaya çalıştı. Sizce bu organizasyon verimli oldu mu?

C. GÖKÇEL: Türkiye Ziraat Odaları Birliğimizin organizasyonu ile 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü vesilesiyle yaşadığımız sıkıntıları dile getirebilmek, moral ve motivasyonu yükseltebilmek amacıyla bir araya geldik. Uzun bir süredir böyle bir etkinlik yapmıyorduk, dolayısıyla bizler için çok anlamlı oldu.

Birlik Başkanımız Şemsi Bayraktar, tarımda yaşanan sorunları çok doğru ve genel bir şekilde ortaya koydu. Yaşanan sorunların ve sıkıntıların çözümü ile ilgili de çiftçinin ziraat odalarının talepleri ve görüşlerini direkt olarak kamuoyunun bilgisine sundu. Bu anlamda etkinlik bizce verimli oldu. Çünkü mesajlar ilgili yerlere doğrudan verildi.

Aslında bir bakıma etkinliğin Ankara’da gerçekleştirilmesi çok başarılı sonuçlar doğurdu. Çünkü tarımda olumlu veya olumsuz sonuçlar doğuran yasaları yapan hükümet yetkililerinin bulunduğu bir kente bu organizasyonu yaptık.  Bu anlamda Ankara’da yapılması çok önemliydi. Benim şahsen önemli bulduğum nokta ise hububat ve bakliyat üretimi yapılan merkezlere yakın olması önemli? Çünkü ülkemizde son yıllarda özellikle hububatta rekolte ve ürünlerde büyük kayıplar oluştu. Bakliyatta ise son günlerde yıllardır yurtdışına ihracat yaptığımız ürün çeşitleri maalesef ithal etmeye başladık. Bu anlamda yerinde mesajlar vererek, ilgililere doğrudan ulaştık.

 

ÇİFTÇİ BAKLİYAT ÜRETİMİNDEN VAZGEÇİYOR

SORU: Mersin Ticaret Borsası da bakliyat üretimi ile ilgili olarak geçtiğimiz günlere ‘Artık kantarın topuzu kaçtı’ açıklamasını yaptı. Siz bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

C. GÖKÇEL: Onlarında bu tespiti bizim için çok önemlidir. Çünkü borsamız bakliyatın işleyişi noktasında değim yerindeyse bu sektörün kalbidir. Onlarında böyle bir serzenişte bulunması açıkçası dikkate alınması gereken bir durum diye düşünüyorum. Buğday/mısır üretimimizde kayıplar var. Çiftçilerimiz buradan kazanç elde edemediği için artık bu ürünleri üretmekten vazgeçiyor.

 

“RUSYA İLE İLİŞKİMİZ; BİR DARGIN BİR BARIŞIK”

SORU: Gözümüz ve kulağımızda bir yandan Rusya ile olan son ihracat görüşmelerindeydi. Rusya’ya tarımsal ürün ihracatında son durumumuz nedir?

C. GÖKÇEL: Rusya, yaş meyve ve sebze pazarının değim yerindeyse kalbidir. Rusya, ülkemizde üretilen yaş sebze ve meyvenin en fazla ihraç edildiği bir ülkedir. Narenciye ve diğer yaş meyve sebze ürünleri zaten başlı başına Çukurova'nın en önemli ve en fazla üretilen geçim kaynaklarından birisidir. Ancak son yıllarda Ortadoğu’nun kendi içindeki özel durumları, İran ile olan ilişkilerimiz, Avrupa ile geldiğimiz bir takım durumlar bu ürünlerin üretim fazlasının yurt dışına satılabilmesini olumsuz yönde etki ediyor.

Bu anlamda Rusya pazarı bizim için çok önem arz ediyor. Çünkü Rusya’nın Türk tarım ürünleri ile alakalı ile uyguladığı politikalar çiftçiyi direkt olarak etkiliyor.

Çiftçimizin ürünlerini söz konusu problemler nedeniyle sadece Rusya’ya ihraç edebiliyoruz. Diğer ülkelerle maalesef ihracat noktasında sıkıntılarımız var.

Rusya ile hala şunu anlamış değiliz. Biz gerçekten tam anlaşmalarla Rusya’ya ürünlerimizi satabiliyor muyuz? Rusya’dan ne alıyoruz? Nasıl bir ticaret yapabiliyoruz, nasıl bir ilişkimiz var, çözmüş değiliz. Hani derler ya bir dargın bir barışık. Sonuç olarak hala flu bir durum var. Narenciyenin de hassas dönemi yaklaşıyor. Ama bir bakıyorsunuz Rusya o ürüne de yasak getiriyor. Hasat dönemine yakın ihracat yasağı açıklamaları fiyatları çiftçinin zarar edeceği şekillere getiriyor. Çiftçi bu pazar açılırsa ürününü iyi satacağını biliyor. Ama Rusya’dan böyle bir çelişkili açıklama geldiğinde iş farklı olgulara dönüşüyor. Çiftçilerimiz zarar edeceğini düşünerek hasat öncesinde mallarını yok pahasına elinden çıkarmaya çalışıyor. Bu durumda çiftçilerimizin ürünlerini gereğinden az fiyata pazarlamasına neden oluyor. Dolayısıyla Rusya tarımsal ürünlerimizin pazarlanması noktasında çok önemli bir ülkedir ve bu pazarın açık kalması tüm çiftçiler için çok önem arz ediyor.

 

“DOMATESTE ÜRETİCİLER ÜZERİNE OYUN OYNANIYOR”

SORU: Domates yasağını nasıl değerlendiriyorsunuz?

C. GÖKÇEL: Bu konuyla ilgili son günlerde yaşadığımız bir durumu tespiti ile örnek vermek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımızın son Rusya ziyaretinde tüm tarım ürünlerinin alınabileceği ancak domates ile ilgili ambargo yasağının devam edeceği açıklandı. Rusya’nın domatesi almayacağını o toplantılarda söylemenin ne anlamı var? Ben olsaydım şahsen; sorumluluk duyar ve bunu basınla direkt olarak paylaşmazdım. O görüşmenin ardından belki 15 gün geçti ama domates fiyatları ile üreticiler çok kötü yerlere geldi. Ogünlerde çiftçiler 3 liraya domates satarken şuanda 1,5 liraya domates satabiliyor. Burada kim kar elde etti? Onu da bilmek mümkün değil. Burada sanki üreticilerimiz üzerine bir oyun oynanıyor.

 

“ÜRETİCİ İLE TÜKETİCİ ARASINDAKİ ZİNCİR BELİRLENMELİ”

SORU: Tarım ürünleri çok yüksek fiyatlara satılırken, üreticiler bu durumdan yetirince kazanç sağlayamıyor. Bu haksız kazancı nasıl önleyeceğiz? Bunun yolu nedir?

C. GÖKÇEL: Ben pratik çözümlerden yanayım. Tüketicilerin ürünü aldıkları yerlerde 10 TL’lik etiketler koyulmuş. Bu sorunu anlamak istersek ben olsam 10 TL’den başlarım; sen nereden, kaç liraya aldın diye sormaya. Sonra bu zincirin halkalarını ortaya çıkartırım. Ondan sonra zincirde maliyetleri kim ve nereden arttırmış, nasıl kaynaklanmış bunu çözerim. Eğer sorumlu bir yöneticiysem bunları çözerim ve bu sorunları ortadan kaldıracak uygulamalar başlatırım.

 

ÜRETİCİ BİRLİKLERİ GÜÇLENDİRİLMELİ

Bize göre üretici ve tüketici arasındaki bu aracıların kaldırılabilmesi için mutlaka üretici birliklerinin ve kooperatiflerin devreye sokulması lazım. Üretici birliklerinin mutlaka ürün pazarlayabilecekleri, depolayabilecekleri, ihracatını gerçekleştirebilecekleri bir pozisyona getirilmesi gerekiyor. Bunun için idari yönden yasaların tekrar revize edilmesi, mali yönden de üretici birliklerinin güçlendirilmesi gerekiyor. Bunun için de bir an önce devlet desteklerinin üretici birliklerine verilmesi gerekiyor.

Ayrıca Tarım Kredi Kooperatifleri’nin bütçesi ve içinde barındırdığı elemanlar ile çok güçlü bir kuruluş olduğunu görüyoruz. Tarım Kredi Kooperatifi, üyelerinin ürünlerini pazarlama gibi bir reflekste bulunsa çok önemli mesafeler kat edebiliriz. Ama birlik genelde tedarik ile alakalı çiftçiye hizmet vermeye çalışıyor. Hatta bazen Tarım Kredi Kooperatifleri’nin sattığı ürünleri piyasada daha ucuza dahi bulabiliyoruz.

Aslında bu yapıyı; üreticilerin ürünlerini pazarlamasında kullanabiliriz. Bunu ben sık sık gündeme getiriyorum. Eğer üretici birliklerinin pozisyonunu düzeltemiyorsak, kurulacak üretici kooperatiflerinin pazarlama ayağını oluşturamıyorsak devletin Tarım Kredi Kooperatifleri var. Bunlar zaten hali hazırda kurulmuş bir sistemdir ve daha etkin kullanılabilir.

 

ÇİFTÇİ, ZİRAAT ODALARI’NA SAHİP ÇIKMALI

SORU: Tarım alanındaki sorunların kaynağının örgütsüzlük ve plansızlıktan geçtiğini söyleyebilir miyiz?

C. GÖKÇEL: Zamanında kötü örnekler olmuş olabilir. Eskiden ulaşılamayan konular olabilir ancak içinde olduğumuz çağ; her şeyin ulaşılabilir olduğu bir çağdır. İnsanlarında görevlerini gerçekten namusu ile yapabileceğini düşünsünler. Bugün çiftçiye sahip çıkacak tek kuruluş Ziraat Odalarıdır. Ziraat Odasına sahip çıkacak olan da çiftçilerdir. Burada bu kurum gerçektende çok hassas bir noktadır.

Bugün Ziraat Odaları sadece üyelerinden aldığı aidatlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Bu ekonomik darboğaz çiftçilerimize de yansıyor. örneğin Mersin Ziraat Odası olarak bölgemizde Akdeniz Meyve Sineği ile ilgili zararlılara karşı büyük bir mücadele başlattık. İlgili kurumlara, üniversitelere, belediyelere güçlerimizi birleştirmeyi önerdik ve harekete geçilmesini sağladık.

 

“TOPRAKLARIMIZI KAYBEDİYORUZ”

SORU: Çiftçilerin özel veya kamu bankalarına artan borç yükü ile ilgili özellikle Mersin’de tehlikeli bir süreç yaşanıyor, neler söyleyeceksiniz?

C. GÖKÇEL: Bu konu hem Mersin’de hem de Türkiye’de çiftçilerin en büyük problemlerinden bir tanesidir. Finansal problemler nedeniyle topraklarımızı kaybediyoruz. Çiftçilerimiz borç batağındadır. Bizim çiftçilerimizden bir tanesinin arazisi bir banka tarafından satışa çıkarılmıştı. Burada bankayı suçlamanın bir anlamı yok. Onlarda belirli yasalar ile belirli şartlar dahilin de çalışıyor.

Durum şu: çiftçimiz sera yapmak için kredi alıyor, serayı kuruyor, tam ürünü tarlaya dikeceği zaman bir doğal afet yaşıyor. Yaptığı bütün masraf çöpe gidiyor. Bu defe yeniden borç alıyor.

Ama ürünü para etmediği için borçlarını ödeyemiyor ve bu yükün altından kalkamıyor.

Hükümet özellikle bölgemizde yaşanılan son afetlerden sonra çiftçilerin, devlet bankalarının takibinde olan çiftçilerin borçlarını yapılandırdı.

Ancak çiftçilerimizin yüzde 90’ı özel bankalara borçlu. Bu yapılandırmanın belirli bir çerçevede özel bankalarca da yapılması sağlanmalı. Bunun için devletimizin devreye girmesi gerekiyor.

 

SORU: Bir çiftçimiz borçlarından dolayı intihar etmişti. Bu durum bir toplumsal bir cinnet haline dönüşür mü?

C. GÖKÇEL: Böyle bir durumu asla temenni etmiyoruz. Ama ne yazık ki bu yaşananlar toplumun zihin yapısını çok etkiliyor. Tüm bilim adamları şundan bahsediyor; Dünyada gelecekte bir kriz çıkacaksa o da bu ne enerjiden ne de başka bir etmenden çıkmayacak. Bu kriz tamamen gıdadan çıkacak. Bunu hep söylüyoruz: En büyük tehlike çiftçinin üretimi terk etmesidir. Gerek ekonomik gerekse sosyal açıdan insanları mutlaka üretimde tutmalıyız. Sorunları ortadan kaldırabilir, üreticiyi üretimde tutarsak daha müreffeh bir dünyada yaşayabiliriz.

SORU: Bilinçli çiftçi sayısı artıyor mu?

C. GÖKÇEL: Son yıllarda Tarım Bakanlığı’nın tebligatları ve talimatları ile ürünlerin yetiştirilmesinde çiftçilerimiz daha duyarlı durumdadır. Eskiye oranla daha kontrollü bir üretim yapılıyor. 3 -5 sene önceki pozisyondan çok ürünlerimiz daha sağlıklı üretiliyor. Çünkü kontrol mekanizması daha güçlendirildi. Dolayısıyla böyle bir sıkıntı burada kalmadı diyebiliriz. Tarım Kredi Kooperatifleri ile bu tür bir mekanizma kurulursa tüketiciler daha da güven duyarlar.

 

SERACILAR SİGORTA İSTİYOR

SORU: Kentimizde bu yıl doğal afetler nedeniyle çiftçilerimiz kötü bir dönemden geçti. Şuan durum nedir?

C. GÖKÇEL: Doğal afetler nedeniyle zirai üretim alanında çok büyük problemler yaşıyoruz. Özellikle Mersin bu sene çok sıkıntılar yaşıyor. TARSİM’den yararlanan çiftçilerimiz oldu. Ancak sigorta sisteminin henüz oturmamasından dolayı hala bazı mağduriyetler yaşanıyor.

Ama olumlu gelişmelerde yaşanıyor. Örneğin ilk defa Ziraat Odaları’nın talebi üzerine  hububat alanında kuraklığa ve bölgemizde kar kırılmasına karşı meyve ağaçları güvence altına alındı.

Kentimizde yaşanan sel afetinde en büyük zararı gören seracılarımızın da bu şekilde doğal afetlere karşı güvence altına alınabileceği düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

 

ÇİFTÇİNİN GELİR KAYBI DA SİGORTALANSIN

Sonraki zamanlarda Mersin Ziraat Odası olarak bu konuyla ilgili bazı çalışmalarımız var. 

Örneğin; Ben bir narenciye üreticisi olarak bir sigorta şirketine gidiyorum. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıt oldum, benim bütün tarımsal bilgilerim burada, ben bütün ürünlerimi sigorta yaptırmak istiyorum diyorum. Poliçeyi hazırlıyorlar. Ancak örneğin limon üreticisiysem poliçede şunu baz alıyorlar; ‘Limon geçen sene kilosu 1 TL’den satılıyor ise bu sene de 1 TL 20 kuruştan satılabilir’. Eğer doğal afetlere karşı sigorta yaptırılıyorsa gelir kayıplarına karşıda garanti altına alınabilmelidir. Doğal afet sigortasına karşı çiftçi sigortalanıyorsa fiyat düşüşlerine ve gelir kayıplarına karşıda çiftçiler sigorta altına alınmalıdır. Yani ürünün kilosu 1,2 TL’den aşağıya gittiği anda yaşanan gelir kaybı çiftçiye sigortadan geri ödenebilir.


   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA