Türkiye tarihinin en büyük direniş hareketlerinden biri olan Gezi Parkı direnişinin üzerinden 4 yılın geçtiğini söyleyen Atıcı, bu direnişin, Türkiye’nin farklı bölgelerinden, farklı kesimlerinden, farklı dünya görüşlerinden yurttaşları ortak taleplerle bir araya getiren bir direniş olarak tarihe geçtiğini söyledi.
Gezi Direnişi’ndeki talepleri de gündeme yeniden taşıyan Atıcı, “Neydi bu talepler? Yurttaşlarımız giderek artan baskıcı ve hukuksuz düzene karşı daha fazla demokrasi, özgürlük ve barış taleplerini dile getirdiler.
Bir ağaç için başlayan bu hareket herkesi birleştirerek demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, kent hakları, çevre hakları ve doğaya duyarlı yurttaşlarımızı bir araya getirdi. Gezi ruhu tüm Türkiye’ye yayıldı. Ama en çok da gençlerimizin sahiplendiği, onların yürüttüğü, her türlü baskıya rağmen en yaratıcı ve en şakacı şekilde demokrasi ve özgürlük özlemlerini haykırdıkları bir hareket olarak devam etti. Gençler, yeni teknolojileri, sosyal medyayı en etkin şekilde kullanarak Gezi ruhunu yaygınlaştırmaya devam ettiler.
İKTİDARIN EN BÜYÜK KORKULU RÜYASI
Bugün Gezi ruhunun etkilerini halen yaşıyoruz. Tam dört yıl önce gençlerin, ‘özgürlük, barış ve demokrasi’ özlemlerini haykırdıkları o ruh, bugün iktidarın en büyük korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Başta AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar mensuplarının son günlerdeki açıklamaları Gezi ruhunun, Gezi’den doğan taleplerin, Gezi’nin bir araya getirici etkisinin hala iktidarda büyük bir tedirginlik yarattığını gösteriyor.
Bugün olağanüstü halin hukuksuz uygulamaları sonucu işinden ihraç edilen yüz binlerce insanın ortak taleplerine ses olan ve "işimi istiyorum" diyerek hak arama mücadelesi veren akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça'nın açlık grevlerinin 75. gününde gözaltına alınarak tutuklamalarının tek gerekçesi ‘Gezi ruhu’nun yaşattığı korkudur.
Cam işçilerinin, insanca yaşayacakları bir ücret ve toplu sözleşme talepleri ile anayasal haklarını kullanarak başlatmak istedikleri grevin, AKP hükümeti tarafından ‘Milli Güvenliği Bozucu’ olduğu gerekçesiyle hukuksuz bir şekilde engellenmesinin tek gerekçesi "Gezi dayanışmasının" AKP'de yarattığı korkudur” diye konuştu.
“AKP KORKMAKTA HAKLI”
Gezi ruhunun bugün bariyerlerle çevrilerek ablukaya alınan İnsan Hakları Anıtı ve Gezi Parkı’nda; tüm sokaklarda, meydanlarda, parklarda, fabrikalarda, üniversitelerde yaşadığını söyleyen Milletvekili Atıcı, AKP’nin korkmakta haklı olduğunu kaydetti.
“AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın üç gün önce Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmada ‘15 Temmuz gecesi oraya gelenler Gezi Parkı'nın gençleri değildi’ sözü bile başlı başına bu korkunun, bu tedirginliğin en güçlü göstergesi” diyen Aytuğ Atıcı, “Sayın Erdoğan ne diyor bu konuşmada? ‘Siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir”, diyor. 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidar olmalarına rağmen, hala sosyal ve kültürel iktidarları konusunda sıkıntıları olduğunu söylüyor. Bu ifade bile, kendi başına, Erdoğan’ın bilinçaltında Gezi gençliğine nasıl da özendiğini ve ondan korktuğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü Gezi gençliği, hem sosyal anlamda, hem kültürel anlamda, hem siyasi anlamda kendini son derece benzersiz ve yaratıcı bir şekilde ifade edebilen, tüm dünyanın gıptayla izlediği bir gençlik. Çünkü Gezi gençliği, her türlü şiddet ve baskıya karşı olduğu gibi, 15 Temmuz gecesi yaşananlara da karşı çıktı. Çünkü Gezi gençliği, sadece siyasal iktidarların baskılarına değil, askeri diktaların baskılarına da en güçlü şekilde direnen bir gençlik.
“GEZİ GENÇLİĞİ HİÇBİR ZAMAN ŞİDDETİ SAVUNMADI”
Gezi gençliği hiçbir zaman şiddeti savunmadı. Gezi gençliği hiçbir zaman şiddetin yanında yer almadı. Gezi gençliği bu ülkenin insanlarının, bu ülkenin gelecek nesillerinin kardeşlik temelinde yaşamaları için her türlü mücadeleyi cesurca sergiledi. Bu uğurda canlarını kaybedenler, sakat kalanlar olmasına rağmen, özgürlük hedeflerinden bir an olsun vazgeçmediler. AKP Genel Başkanı Erdoğan ve iktidar partisi mensupları, Türkiye gençliğini ayrıştırmaya değil, birleştirmeye; onların en temel sorunları olan işsizlik, eğitim, beceri ve teknoloji eksikliğini gidermek için çalışmalıdır.
Türkiye gençliğinin tek sorununu Osmanlıca öğrenmek olarak gören iktidar partisi, bu uğurda Taksim Meydanı’na, Gezi ruhundan korkularının da bir göstergesi olarak, okçu heykelleri yerleştiriyor. Sadece bu bile Gezi ruhunun simgesi olan Taksim Meydanı üzerinden ‘fetih’ çağrışımlarıyla yeni bir ayrıştırma politikası ürettiklerinin en önemli işareti.
Hükümetin uyguladığı OHAL politikaları bizi layık olduğumuz sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi refah düzeyine çıkarmak yerine, demokrasi ve özgürlükler anlamında her geçen gün geriye götürüyor. Bu yüzden biz CHP olarak Gezi’nin 4. yılında gençlerimizin ve milyonlarca yurttaşımızın özgürlük ve demokrasi talebini, bugünlerde daha da altını çizerek, daha da güçlü bir şekilde dile getiriyoruz. Gezi’ye ‘can’ veren Berkin Elvan’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı, Ahmet Atakan’ı, Ethem Sarısülük’ü, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Medeni Yıldırım’ı, Hasan Ferit Gedik'i ve bu uğurda bedel ödeyen demokrasi, özgürlük ve barış sevdalılarını bugün bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum. Gezi ruhunu ve Gezi dayanışmasını yaşatanlara selam olsun” dedi. (bülten)