image
Metin ALTIOK

Tarih : 17.04.2019  E-Mail : metinaltiok2001@yahoo.com


POSTMODERN MASAL

Geçtiğimiz haftasonu Kültürhane güzel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. “Müşterekler Okulu: Siyasetin ve Ekolojinin Krizi, Müştereklerin Vaadi” başlıklı temayı tartışmaya açtı. Yapılan etkinlik birkaç açıdan çok kıymetliydi. Etkinliği tanıtıcı bir yazıyı yazmak için televizyonun başından kalkmak üzereydim ki, ulusal kanalların çoğunda yayınlanan bir “tanıtıcı reklam”ın görüntüleriyle irkildim. İrkiltici olan ekrandaki gencecik erkek ve kadınların, çocukların ağzından dökülen sözlerdi. İnanmış bir yüz ifadesiyle; “özgür gelecek için benim özgür seçimim”, “biz bir takımız” ve “çatışma yerine uzlaşma ve dayanışma” diyorlardı.

Son zamanlarda ekonomi, politik ve felsefi düşüncelerin büyük bir bölümünü aldatan bir masal dolaşıyor ortalıkta. Anlatılan bu masal bizi “boş zaman”, toplumsal yapılarda “serbestlik” ve “esneklik” çağına girdiğimize inandırmaya çalışıyor. ‘Sanayi sonrası toplum’ adıyla kurgulaştırılan bu masal, Andre Gorz’un “Elveda Proleterya” kitabında anlattığı üzere, özellikle sanayi çağının çalışan ve tüketen kitlelerinden orta sınıfların çağına geçtiğimizi iddia ederek, sosyal demokratları ve sivil toplumcuları geniş ölçüde etkilemeye, proletaryanın giderek yok olacağını öngörmeye götürmüştü.

Ancak eldeki verilere göre, proletarya önemini korumakla kalmamış, memurları, ev kadınlarını işsizleri vb. de kendilerini mesleki bilgi ve inisiyatiflerden yoksun bırakan sistemin köleleri olarak büyük ölçüde proleterleştiğinden daha da büyümüştür. Aynı şekilde orta sınıfı da güvencesizleştirerek ve mülksüzleştirilerek giderek yoksullaştırmıştır. Dolayısıyla günümüzde ‘boş zaman’dan, ‘serbestlik’ten ve ‘esneklik’ten söz etmenin hiçbir gerçekliği kalmamıştır, çünkü boş zamanın işlevi bireyin bireysel zamanını özgürleştirmek değil, kişiliğini iyice yok etmek amacıyla onu denetim altına almıştır. Gerçekte, “boş zaman heyulası” yeni bir gönüllü köleliğin aracı olmuştur.

Dönemin belirgin özelliği, bireyciliğin egemenliği olmaktan öte, bireyin kaybı ve davranışları ile çoğunluğa uygun karakterin, aynılığın egemenliği biçimine bürünmüştür. Yani “yalnızlaşan-aynılaşan birey”. Nasıl ki 19.yüzyılda alet ve makinelerin boyunduruğu altına girmiş işçinin, yaşadığı yabancılaşma yetenek ve becerisini, dolayısıyla bireyselliğini yitirmesine ve böylece proleter koşullara indirgenmesine yol açmış ise, şimdilerde de istek/arzularının yapay üretimi ve biçimlendirmesiyle standartlaşmış tüketici olarak ‘serbest yaşam’ ve ‘özgür seçim’ yapma olanaklarını yitirmesine sebep olmuştur. Bu durum, birey olarak tüketicinin zorlanımlı ve taklide dayalı davranışını tüm insanal etkinliklerine yayan “boş zaman” kavramı içinde geçerli kılınmıştır. Buna göre, artık “her şey tüketilebilir” olmalıdır. Deterjan, çiklet vb. kadar, eğitim, kültür, sağlık, adalet ve güvenlik ve savunma hizmetlerinin yanı sıra suların, parkların, sahillerin ve ormanların da. Bu etkinlikler dünya çapında gerçekleştirildiğinden, dünya çapında ekonomileri hayata geçirmek ve kapitalizmin süregelen uzun erimli krizini gidermek amacıyla da ileri teknolojilerle, bireyin davranışlarını denetlemek ve homojenleştirmek gerekir. “Yaşasın sosyal medya/sanal ağlar”.

Ülkemizde de giderek yayılan iktidarın ve sermayenin belli ki bireyin sadece emek gücünü değil, ruhlarını da satın aldığı bir dünya sözkonusudur. Nasıl ki, 20.yüzyıl, üretim ve yatırımın denetimi için bilgisayar ve enformasyon teknolojileri, tüketim ve toplumsal davranışların denetimi için de iletişim teknolojileriyle üretim ve tüketim koşullarını iyileştirdi ise bugün de bilişsel teknolojilerle bu denetim daha da pekiştirilmektedir. Örneğin bir giysiyi ve/veya ev eşyasını alan kişinin, aynı giysi ve/veya ev eşyasını alan diğer kişilerin beğendiği ve aldığı diğer ürünleri almaya veya bir kitabın okurlarını, aynı kitabın diğer okurları tarafından okunan başka kitapları okumaya teşvik eden pazarlama (marketing) servisleri ya da en fazla başvurulan referansları öne çıkaran ve herkesi aynı kalıplar içinde düşündürmeye götüren ve şekillendiren arama motorları. Böylece bu yolla sermayenin bireyin davranışlarını kitleselleştirmesi ölçüsünde, arzularını da kitleselleştirmesi ve bireyleri sürüleştirmesi gerekir ki bu denetimi ve homojenleşmeyi gerçekleştirebilsin.

Dünya çapında adaletsizlik, yoksulluk, işsizlik, iş gününün uzatılması, emek gücünün değerinin altında ücretlendirilmesi, yoğunlaştırılmış ve kuralsızlaştırılmış iş/emek/üretim süreçleri, emek yağması, özelleştirme, güvencesizleştirme, mülksüzleştirme proleterleşmeyi arttıran bir olgu olarak yerini almıştır. Dolayısıyla günümüzde tanık olunan emeğin baskı ve zora dayalı olarak denetim altına alındığı, her şeyin şiddetle yok edildiği ve savaş/terörizm gibi olguların, kapitalizmin yeniden üretimini ve sermaye sınıfı için sermaye birikimini hızlandıran araçlar olarak kapitalizmin krizini gidermeye yönelik vazgeçilmez gündem maddeleri olarak karşımızda durduğunu söyleyebiliriz. Üstelik sermaye sınıfı bunu da Türkiye dâhil dünyanın birçok yerinde savaşlara sebep olan affedilmez günah içindeki kapitalizmi koruma arzusunda olduğu ve süreklilik taşıdığı için yapmaktadır.




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz          :

Güvenlik Kodu     : Güvenlik Kodu
Kod                        :

 



  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA