Kavram olarak görsel şiir, çoğunlukla yanlış anlaşılarak yapıldı. Onu, yazı ile resim yapma olarak tanımlasaydık daha yerinde olurdu. Değilse görsel şiir, hat sanatından başka ne olabilir ki? Bu durum elbette yapılan şiirleri değersizleştirmiyor.
Aslında karmaşa, görmenin ne olduğuna dairdir. Görmenin ne olduğunu, önceden üzerinde uzlaşılmış bir bilgi gibi değerlendirseydik yine de bunun hareket kolaylığı edinmekten başka bir anlamı olmazdı ve yine bilimden daha çok sanata ihtiyaç duyardık. Bilişsel bilim ya da dilbilgisi, ya da psikoloji, sanat kuramlarından daha fazla görme üzerine değildir.
Neyse ki sinematografi, sinemasal görmenin, başta ışık olmak üzere bakışımın koşullarına bağlı olduğunu bilerek, bilimin ve diğer sanatların da yolunu aydınlatmaya aday gibi duruyor. En azından görmenin ne olduğuna dair somut bir durum yaratabiliyor. Görselliğin ilk ifadesini, Altamira Mağarası’nda yakalasak da bu durumun şiirle kopmaz bağı vardır. Aslında hakikatin ya da gerçekliğin basit yanları da vardır. Sadede duran estetiği yakalamak bunun için zor olsa gerek.Bu doğrultuda, görsel şiiri, imgeyle birlikte yeniden düşünmeliyiz. Belki de sanatsal var oluşun anlamını böylece ıskalamadan yakalayabiliriz.
…
Besteciler, birer görüntü yönetmeni olmalı; yani sinematograf, yani imge ustaları.
Özellikle Çaykovski’nin 1. Piyano Konçertosu’nu örnek göstermeliyim.İsmini Büyük Buhran’da bulan Şiirsel Gerçeklik, kuşkusuz tarihsel izleğini romantik dönemde oluşturarak kendine kadar getirir.
Çaykovski’nin 1. Piyano Konçertosu, üç bölümden oluşur ve daha çok, bazı Ukrayna, Rus ve Fransız halk şarkısı ezgileri üzerine yazılmış temalardır. Özellikle ilk bölümü, Kiev yakınlarında Kamenka isimli bir kasabada dilencilerin söylediği ezgiler üzerinedir. Tutku ve özlemlerini, ezgiler üzerinden bir söyleme dönüştüren Besteci, müziğin imgesel coşuma dönüştüğü, eşsiz bir başyapıt yaratmış.
Bu duruma, Fındıkkıran, Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel, gibi bale eserlerini de örnek gösterebilirdim. Fakat insanın dünyadalığa dair çektiği tüm sancılarının, üç bölüm, bir perde halinde böylesine tekrar ifade edilmesi mümkün mü acaba? Merak ediyorum, eser, bir koreograf tarafından sahneye taşınsaydı ilk halinin üzerine eklenecek ne olurdu?
Sesin görsel bir şölene dönüşmesinde bahsediyorum; Adorno, müzik ses ile düşünmektir, diyordu. Duygunun, düşüncenin, somut bir hal almasından bahsediyorum.
Bir söyleşisinde Besteci, "Tarifsiz bir melankoliyi sürekli içimde taşıyorum. Öyle bir duygu ki, kelimelerle açıklanamaz. Korkuyla karışık, ne olduğunu ancak şeytan bilebilir...”
…
İmgeden bahsetmek, görsel şiire de imkan veriyor.