Yaklaşık olarak nüfusu 2 milyona dayanmış bir kent Mersin, ülkenin hatırı sayılır yoğunlukta olan şehirleri arasında. Şüphesiz yerlisini barındırdığından çok yabancılara da kucak açmış durumda. Yabancı ifadesi de komik kaldı tabi, kendi şehrimizin sokaklarında Türkçe tabelaya hasret kalıyor bazı semtlerde bu gözler. Misafirlerdi, baş üstünde ağırladık şimdi ev sahibi onlar, misafir biz olduk ne yaman çelişkidir ki...
Sonra mesele yeni gündemlere bıraktı yerini. Pahalılıktı, enflasyondu derken bir cenderenin içinde bulduk kendimizi.
Bir yandan artan-azalan fiyatları açıklayan kurumumuz, bir yandan pazarda manavda cüzdan yakan fiyatlar bir türlü anlamadık bizi kandıran kimdir?
Tarımın turizmin başkenti sayılabilecek potansiyelimiz varken, domatesi 10 liraya yediren ne ola ki bize? Ya da şu ağustosun sıcağında Akdeniz’in sularına kendimizi bırakma düşüncesinin hayallerde kalmasına sebep?
Neye güvendik de aylar, yıllar harcayıp çoluk çocuğumuzdan çalıp, kendimizi unutup, sabahlara kadar dirsek çürütüp ömür boyu garanti yaşamaya heves edip sınav çalıştık mesela?
Nerden bilebilirdik ki onun da çalınacağını.. tıpkı cüzdanımızdan, hayallerimizden, geleceğimizden çalındığı gibi...