31 Mart seçimlerinden önceydi.
Başıma bin türlü dert açacak bir burun kanaması olayıyla hastane kapılarını aşındırmaya başlamıştım.
Hasta olmak bir dertti güzel ülkemde.
Tedavi olabilmek ise dertlerin katmerlisiydi.
Sıkıntı içerisinde geçen üç beş günün ardından gecenin bir vakti telefonum çaldı.
Tanımadığım bir numaradan alo diyen ses kendini bir hastanemizin başhekimi olarak tanıttı.
Gazetemizde yayınlanan bir eleştiri yazısını cevaplama ve kendini ifade etmeye çalıştı bir süre.
Konuştuklarımızı yazmıyorum.
Ancak hastane olarak yaşadıkları sıkıntının temelini iki cümleyle özetledi bu başhekim.
“Hasta çok!..”
O günden bu güne sayın başhekimin bu özlü sözü aklımdan çıkmıyor desem abartmış olmam.
O konuşmamızın üzerinden dört saat sonra geçirdiğim şiddetli kalp kriziyle girdiğim şehir hastanesinde operasyon sonrası yoğun bakımda yatarken açtım gözlerimi.
Hasta sayısının artışına bende katkıda bulunmuştum böylece.
Sayı arttıkça hizmet kalitesinin düştüğü, tedavi ve rehabilite süresinin etkilendiği elbette ki gerçek.
Ancak çare bulup, çözmekte o işin sorumlularının görevi.
Konuyu burada bırakayım şimdilik.
Bu gerçek üzerinden aynı yöntemi seçmen sayımızdaki artışa da uygulamak ve bir sonuç çıkarmak mümkün.
Seçmen sayımız çok.
O yüzden herkes kafasına göre yorumluyor sonuçları.
Demokrasimizin bir türlü dikiş tutmamasının gerçek sebebi seçmen sayımızın hesaplanamaz biçimde artmasından kaynaklı olamaz mı mesela.
Demokrasiyi kısaca çoğulculuk sistemi olarak tanımlayanlar bu işin dezavantajlarını hiç düşünmüşlermidir bilemem.
Ama;
“Nerede çokluk, orada yokluk” özdeyişini hiç hesaba katmadıklarından adım gibi eminim.
Bizim sayın başhekimin yönetim biçimini ifade etmeye çalıştığı özgün özdeyişi ile zamanın maarif bakanı zatın “okullar olmasaydı” özdeyişi birbirini doğruluyor.
Hasta ve seçmen sayısını düşürürsek memleketi kurtarmış oluruz.
Maksat memlekete katkım olsun diye söylüyorum.
Çok ciddiye almayın ama bir deneyin.
Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması gibi.
Belki tutar.
**
Sevdiğim Laflar:
“TENCERE TAVA, HERKESTE AYRI HAVA!...”