Birkaç günlüğüne şehir dışına çıktım. Tatil denemez aslında hem ziyaretlerde bulundum hem de uzaktan çalıştım. Ama tabi tekmili mekanda ferahlık vardır. Bu tür değişimler içiresinde bulunduğunuz ortama, durumlara uzaktan bakmanızı sağlar.
Ancak yokluğum fırsat bilenler yaptığım haberlere ilişkin tebligatlar gönderip, şikayetçi olarak ifadeye çağrılmamı sağlamışlar.
Adalet arayışı elbette haktır!
Ve hepimiz için geçerlidir.
Sorun adalet arayışının gazetecilik mesleği üzerinde baskı ve sansüre dönüşme tehlikesidir!
Demokles’in kılıcı gibi tepemizde sallanan yargı, ceza, baskı ve sansür ile ne derece doğruların peşinden koşabileceğimizdir sorun.
Gerçeği aramak için çıktığımız yolda gazetecilik etik ve ilkelerine bağlı kalmayı görev bilerek halkı yani kamuyu bilgilendirmek adına yaptığımız Gazetecilik Suç Değildir1
Ama ne yazı ki ülkemizde bu tür davalar, yargılanmalar, baskılar artık gazeteciler için mesleki onur haline gelmiştir!
Artık işini iyi yapan gazeteci böyle ayırt edilmektedir!
Elimizden alınan ise gazetecilik özgürlüğüdür!
Yani halkın bilgi edinme hakkı!
Korkarak, gelecek kaygısıyla, işinden olma tehlikesiyle yanlışa yanlış diyemeyen gazeteci kimin işine yarar?
Kim ister böyle gazeteciyi?
Ne nasıl geçinir, ne yapar böyle gazeteci?
Ben bilmem…
Zaten bilmediğim için buradayım!
Hoş bilmekte istemedim hiçbir zaman…
Ben gazetecilik yapmayı çok sevdim.
Gazeteciliğin bir meslek değil duruş, yaşam biçimi olduğuna inanarak yaşadım ve yaşamaya da devam edeceğim.
Elbette korkacağım
Belki farkına olmadan kendime oto sansür uygulayacağım.
Ama mücadeleden, gerçeği aramaktan vazgeçmeyeceğim.
Yılmayacağım.
Ülkemin, halkımın, insanlığın bir adım daha ileriye, iyiye, refaha, huzura ulaşmasına katkı sağlayacak çaba ve gayretimi bilinçli, sorumlu bir insan vazifesiyle elimden geldiğince, dilim döndüğünce Gazetecilik yaparak yerine getireceğim.
Ve tabiki gazetecilerin gerçeği yazmasını istemeyenler de var olmaya devam edecek. Mesele onlara karşı ne kadar bir adada durabildiğimiz?