Garabet işler ülkesi olduk.
Kimse kimseyi dinlemiyor.
Dinlese de anlamıyor.
Kim aslında ak diyor, kim kara demeye çalışıyor belli değil, anlamakta mümkün değil.
Asında dinleme niyetleri de yok, anlama çabaları da.
Varmış gibi yapıyorlar.
Sevgi yok.
Saygı yok.
Sabır yok.
Anlayış yok.
Tencere dibin kara muhabbeti bile bizim ellerde tavsadı, önemini de geçerliliğini de kaybetti.
Spor sahalarında yaşananlara şaşırıyor gibi yapıyoruz.
Aslında şaşırmıyoruz.
İçten içe bizlerde hevesleniyoruz.
Bizim heveslenip de yapamadıklarımızı yapanları ise ortamda eleştiriyor, iç dünyamızda alkışlıyoruz.
Bazı gerçekleri kendi iç dünyamızda bile reddetme gibi bir huy peydahladık son zamanlarda.
“El alem ne der” diye kendimizi frenleme mekanizması vardı içimizde bir zamanlar.
Mazide bıraktık.
Şimdiki mekanizma;
“Bizimkiler ne der” oldu.
Karşımızdaki herkesi artık “onlar” kampına koyduk.
“Ben” olduk;
“Biz’i” kaybettik!.
Kaybede, kaybede tükeniyoruz benim gördüğüm.
Hepten umutsuz değilim ama;
Umudu yeşertecek hiçbir alan bırakmamış olacağımızdan da korkuyorum.
Karamsar olmamın sebebi çok.
Örneklerde öyle.
Mesela;
Bir günlük alış veriş boykotundan “yıkım” üretenlerde çıktı, işi ihanet derecesine taşımak isteyenlerde.
Vatandaşın bir tarafının anayasal hak gördüğüne vatandaşın geri kalanı itiraz ediyor.
Anlaması zor.
“Haydi alışverişe” kampanyası başlatılsa bu itirazcı arkadaşlar ne derlerdi acaba diye düşünmeden edemiyorum.
Hal böyleyken;
“Boykot” çağrısı yapan siyasi kanadın bir belediyesi ise boykota birkaç gün kala “bayram sofrası” adı altında koca bir kente ziyafet çekiyor.
Halka “para harcama” diyenzeka; halkın parasını devasa bir “sofra” ile kafasına göre harcamakta bir sıkıntı görmüyor.
Yabancı değil; Tarsus Belediyesi sözünü ettiğim sofranın ağası.
Lafın Türkçesi şudur;
Paralar sizden.
Ağalık benden.
Aynı ağa birkaç gün sonra belediyesinin meclisinde emekçilere verilen yüksek maaşlardan, mesai ücretlerinden yakınıyor.
“Bu işe son vereceğiz” mealinde anladığımız“halkın parasını” koruyacak adımlar atacağız lafları ederek halkı ne kadar çokl düşündüğünün mesajlarını vermeye çalışıyor.
Üç gün önceki sofra ağası birden bire ekonomisi zayıf bir belediyenin başkanı oluveriyor.
Mülk satacağız” diyor.
“Herkes yapıyor, bizde yapacağız” mazeretini ekliyor ardından.
Yine ağalık tarafı tutmuş olmalı ki; “Mülk” dediği taşınmazların Tarsus Halkı’nın mülkü olduğunu unutuyor.
Bizde “ne olacak bu memleketin hali” diye dertleniyoruz.
Herkes kirlilikten şikayetçi.
Ama;
Kapısının önünü süpüren yok.
Niyetlenen de yok!.
**
Sevdiğim Laflar:
“DÜNYA ÖLÜMLÜ, GÜN AŞIMLI…”