Yıllardır aynı sözleri duyuyoruz:
“Havalimanı açıldı, artık turist gelecek!”
“Kıbrıs seferleri başladı, turizm canlanacak!”
“MTSO üyeleri yurt dışında stantlar açtı, tanıtım yaptık, döner dönmez turist akacak!”
Ancak gelin görün ki...
Ne gelen var ne de giden.
Mersin, Türkiye’nin eşsiz doğasına, tarihi mirasına ve Akdeniz’in en güzel koylarına sahip olmasına rağmen bir türlü turizmde hak ettiği noktaya gelemiyor.
Neden mi?
Havalimanı açıldı evet, ama sadece pist yetmiyor.
Antalya’yı örnek alın.
Havalimanı, sadece turistin inip bindiği bir yer değil; adeta bir ilk temas noktası, bir deneyim başlangıcı.
Mersin’de ise "biz de varız" demekten öteye geçilemiyor.
5 yıldızlı otellerimiz var ama kaç tanesi gerçekten uluslararası kaliteye sahip?
Kaç tanesi sadece yıldız sayısıyla övünmek yerine hizmet kalitesine odaklanıyor?
Turiste sadece yatak sunmakla olmuyor bu iş.
Bir de etkinlik meselesi var…
Otellerde sahne alan sanatçılar, yapılan organizasyonlar ne yazık ki heyecansız.
Sırf “bir şey yapmış olmak için yapılan” etkinliklerle, “biz de varız” diye bağırmakla turizm gelişmez.
Antalya’ya bakın, sahne alan sanatçılardan tutun da festivallere kadar hepsi dünya çapında.
Mersin’deyse işler günü kurtarmaya odaklı.
Yerli turistten medet umuluyor, sezon başında yapılan birkaç gösterişli tanıtım sonrası, gerisi Allah kerim...
Oysa turizm sadece “tanıtım” değil, aynı zamanda bir vizyon işidir.
Yani mesele sadece "mavi bayrak" almakta değil, o bayrağın hakkını verecek bir anlayışa sahip olmakta.
Evet, doğamız var, denizimiz var, tarihimiz var.
Ama ne yazık ki turizm vizyonumuz yok.
Ve vizyon olmadan gelen turist de, dönen para da, kalıcı başarı da olmaz.
Mersin turizmde ayağa kalkmak istiyorsa önce şu soruyu samimiyetle sormalı:
“Gerçekten turizm şehri olmak istiyor muyuz, yoksa öyle görünmek mi yetiyor bize?"