Türkiye'de sporun yalnızca büyük şehirlerin imtiyazı olmadığını gösteren örnekler artıyor. Bu örneklerin en dikkat çekicilerinden biri ise geçtiğimiz yıl kurulan ve henüz ilk sezonunda Türkiye Voleybol 1. Ligi’ne yükselmeyi başaran Yücelen Anamurspor.
Takımın kurucusu, aynı zamanda Yücelen Group’un Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr. Ali Yücelen, bu projeye sadece sportif bir yatırım olarak değil, stratejik bir gençlik politikası olarak yaklaşıyor. Zira kulübün temel amacı, Anamur’da yaşayan gençleri voleybolla tanıştırmak, onları sahaya çekmek ve sporu yaşamlarının merkezine yerleştirmek.
Bu hedef, Türkiye’de uzun süredir ihtiyaç duyulan yerel kalkınma ve gençlik odaklı spor politikalarının da küçük çaplı ama etkili bir uygulamasıdır. Yücelen Anamurspor, bir ilçe takımının kısa sürede nasıl doğru planlama ve kararlılıkla yükselebileceğinin somut bir örneği olmuştur.
Yeni sezonun başlamasına sayılı günler kala, takım transfer çalışmalarını büyük ölçüde tamamlamış durumda. 28 Eylül’de ligin ilk haftasında, Türk voleybolunun en köklü kulüplerinden biri olan Fenerbahçe’yi ağırlayacak olmaları ise sadece sportif açıdan değil, psikolojik açıdan da bir eşik noktası olacaktır. Bu karşılaşma, hem oyuncular hem de kulüp yönetimi için önemli bir test niteliği taşıyor.
Yücelen Anamurspor’un kısa vadede hedefi ligde kalıcı olmak; ancak orta ve uzun vadede daha büyük projeler hayata geçirmeyi planladıkları da açıkça görülüyor. Özellikle altyapı çalışmaları, yerel spor okullarıyla yapılacak iş birlikleri ve genç oyuncu gelişimi gibi başlıklarda atılacak adımlar, bu vizyonun sürdürülebilirliğini belirleyecek.
Anamur’un sadece tarım ya da turizmle değil, sporla da anılması; gençlerin sadece göç eden değil, bulundukları yerde kök salan bireyler olarak gelişmeleri Türkiye için hayati öneme sahip. Bu anlamda Yücelen Anamurspor’un ortaya koyduğu model, dikkatle izlenmeli ve desteklenmelidir.
Sonuç olarak, bir spor kulübünden daha fazlasını inşa etmek mümkün. Yücelen Anamurspor bunun ilk adımını attı. Bundan sonrası hem Anamur’un hem de Türk voleybol kamuoyunun bu çabayı ne kadar sahiplenebileceğine bağlıdır.