Defalarca yazdık, yazmaya da devam edeceğiz.

Gözler görene, kulaklar duyana kadar yazmak boynumuzun borcu..

Ciddi, somut adımlar atılana kadar tekrar tekrar yazacağız..

Suyumuz tükeniyor.

Susuz günler kapıda.

Kim demiş “Mersin’in suyu bitmez” diye?

Bitiyor efendim bitiyor.

Kuraklık Risk Haritasında en riskli bölgelerin başında gelen Mersin’de susuz günler bizi bekliyor.

***

Şimdi bir de ‘Sıfır Günü Kuraklığı’ diye nur topu gibi bir sorunumuz oldu.

Nedir Sıfır Günü Kuraklığı?

Bir şehrin veya bölgenin içme suyu kaynağının tükendiği, musluklardan suyun akmadığı gün olarak tanımlanıyor Sıfır Günün Kuraklığı’..

Güney Kore’de yapılan bir araştırmanın sonuçları; Mersin’in ne denli büyük bir risk altında olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Güney Kore’deki Pusan Üniversitesinden bilim insanlarının yaptığı bir çalışma bu.

Tüm dünyada bölgelere göre değerlendirilmiş Sıfır Günü Kuraklığı.

Elbette iklim değişikliğinin sonucu insanlığı susuz günlere götürüyor..

Çalışmada buharlaşma, nehir akışı, su kıtlığı, barajların kuruması için geçen süre başta olmak üzere birçok parametre değerlendirilmiş.

Sonuç;

Benzeri görülmemiş şiddetli kuraklıklar ve bölgesel su kıtlığı tehditten öte artık bir gerçek.

Yaşadığımız yüzyılın en önemli sorunu artık su.

Çünkü su yoksa hayat da yoktur..

Bu kadar basit.

***

Gelelim bu araştırmanın bizi ilgilendiren bölümüne.

Çalışmanın yazarlarından Pusan Üniversitesi IBS İklim Fiziği Merkezi ve İklim Sistemi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Christian Franzke, AA muhabirine, Türkiye ile ilgili senaryoları anlatmış..

Buradaki en önemli nokta; suyun verimli kullanılması.

Franzke diyor ki;

“Türkiye'deki bazı bölgelerde kuraklık koşulları 2000'den bu yana artış gösteriyor. ABD merkezli yüksek emisyon senaryosuna göre Adana ve Mersin 2030'da, İstanbul ve Diyarbakır 2050'de Sıfır Günü Kuraklığı ile yüzleşebilir.”

Buraya dikkat lütfen:

“Adana ve Mersin 2030'da Sıfır Günü Kuraklığı ile yüzleşebilir.”

2025’i bitirmek üzereyiz.

Yani önümüzde sadece 5 yılımız var!

Önlem almazsak, gerekli adımları çok acil atmazsak 5 yıl sonra çeşmelerimizden sadece ‘tısss’ sesini duyacağız..

Sorun sadece içme suyu mu?

Tabi ki hayır!

Su kıtlığı, Çukurova’nın bereketli topraklarını da vuracak.

Tarımda ürün verimliliği azalacak.

Hatta artık yiyecek ürün bile bulamayacağız.

Su kıtlığı ve kuraklık el ele verip gıda güvenliğini tehdit edecek.

Sıfır Günü Kuraklığı ile içecek su bulamayacağız.

Bir kez daha altını çizeyim:

Su yoksa hayat da yok!

Korkutucu değil mi?

Korkmalıyız da zaten!..

Hem de çok korkmalıyız..

Korkmalıyız ki, hiç zaman yitirmeden gerekli adımları atalım.

Suyumuzu gözümüz gibi koruyalım.

Suyumuzu kaybetmemek için elimizden geleni değil gelmeyeni de yapalım.

Heeyyyy, duyuyor musunuz, gelmekte olanı görüyor musunuz?