“BU KABUSA ‘DUR’ DEMELİYİZ!”
“CEVAPSIZ ÇOK SORU DOĞDU”
SOSYAL BİLGİLER VE İNKİLAP TARİHİ DERSLERİNE YENİ ‘TANIM’
“TÜRK DİLİ VE EDEBİYATINDAKİ ATATÜRKÇÜLÜĞÜN TASFİYESİ”
‘EVRİM’ VE ‘OLUŞUM’UN OLMADIĞI BİR BİYOLOJİ
“BAKAN YILMAZ’IN ÇAĞDAŞ EĞİTİMDEN ANLADIĞI…!”
KHK GİBİ TEPEDEN İNMECİ MÜFREDAT
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), Milli Eğitim Bakanlığı’nın kamuoyuna ‘müjde’ olarak sunduğu 2017-2018 eğitim dönemi müfredatını inceleyerek, önemli değerlendirmelerde bulundu.
Sendikanın konuyla ilgili incelemesini Mersin kamuoyu ile paylaşan Eğitim-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Hakan Boyar, AKP döneminde milli eğitim müfredatında yapılan en köklü değişikliklerden biri olan yeni müfredatın art niyetli çerçevesini ortaya koyduğunu söyledi.
“Eğitim İş olarak yeni müfredatı usul ve esas olmak üzere iki türde incelemiş bulunmaktayız” diyen Boyar, “Müfredatın meydana getirilme usulü, KHK’larla ülkeyi yöneten AKP’nin Milli Eğitim Bakanlığı’na yakışır biçimde gerçekleşmiştir.
İki yıldır süren çalışmalarla meydana getirildiği söylenen müfredat için bu alandaki eğitim-bilim uzmanlarının, üniversitelerin ve demokratik kitle örgütlerinin tümünün değil, yandaş sendikaların ve Bakan Yılmaz’ın ifadesiyle 100 bine yakın öğretmen ve velinin görüşü alınmıştır. Bu 100 bin öğretmen ve velinin kim olduğu sorusu da, en az müfredatın kendisi kadar karanlıktır.
KHK GİBİ TEPEDEN İNMECİ MÜFREDAT
Eğitim İş olarak, Bakanlığın aylar önce açıkladığı taslak müfredat raporunun, yandaş sendika Eğitim Bir-Sen’in ‘gecikmiş bir reform müfredatın demokratikleştirilmesi’ adı altındaki taslak müfredatla neredeyse aynı olduğunu ortaya çıkarmış ve kamuoyuyla paylaşmıştık. Müfredatın son örneği de koskoca bakanlığın yol göstericilerinin değişmediğini, ne yazık ki ortaya koymuştur. Bu müfredat, usulen de doğru hazırlanmamıştır. Bu kadar köklü bir değişimin, katılımcı bir şekilde hazırlanması gerektiği gerçeği bir yana dursun, daha uzun vadeye yayılması gerektiği ve pilot uygulamalarla test edilmesi gerekmektedir.
Yangından mal kaçırırcasına yeni müfredatı getiren Bakanlık, bu müfredatı hem kısa bir zamanda ve şeffaf olmayan bir süreçte hazırlamış, hem de pilot uygulamaya gitmemiştir.
Bakan’ın son ana kadar üzerinde ince çalışmalar yapıldığını iddia ettiği müfredatın, içeriğinin sadece yandaş sendikalarca değil, yandaş yayınevleri tarafından bile biliniyor olması da trajikomiktir.
Bir sürpriz gibi açıklanan müfredat, hali hazırda yandaş yayınevleri tarafından incelenmiş, bu alanda kitaplar basılmaya bile başlanmıştır.
Yeni müfredata ilişkin daha önce nokta atışı yapan sendikalar ve yayınevlerine bakıldığında da, bu çalışmanın nasıl bir çevreyle yapıldığı açıkça görülmektedir” dedi.
“BAKAN YILMAZ’IN ÇAĞDAŞ EĞİTİMDEN ANLADIĞI…!”
Bakan İsmet Yılmaz’ın ‘çağın gereklerine uygun hazırlandığı’ ve eski müfredatın ‘sadeleştirilmiş’ bir hali olduğunu iddia ettiği yeni müfredatın esas olarak incelediğinde siyasi bir operasyonun görüleceğini belirten Başkan Hakan Boyar, “Emperyalist ülkelerin gelişmemiş ülkeleri işgal etmeden önce demokrasi götüreceğini iddia etmesi gibi, MEB de çağdaş/laik eğitimin son parçalarını da “çağdaşlık getirme” iddiasıyla yok etmeye çalışmaktadır.
AKP’nin siyasi söylemlerinin direkt ya da dolaylı şekilde yer bulduğu, her vesileyle 15 Temmuz’un hatırlatıldığı, din ağırlıklı içeriklerin artırıldığı müfredatta; pozitif bilimlerin öğretimi geriletilmiş ve Atatürkçülük kavramı gölgeye itilmeye çalışılmıştır.
İşte Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın ve AKP’nin en son ‘çağdaş eğitim manifestosu’nun ayrıntıları:
‘EVRİM’ VE ‘OLUŞUM’UN OLMADIĞI BİR BİYOLOJİ
Hayatı ve canlıları anlamanın en bilimsel yolu olan biyoloji dersi, “dünya ve yaşamın kökeni” konularına yer verilmeyerek ‘sadeleştirilmiştir!’
Canlıları inceleyen bir bilim dalından, Google’da bile arandığında 6.810.000 sonuç çıkan, hakkında 200.000’i aşkın bilimsel makale yayımlanan evrim teorisi çıkartılmıştır. Trajikomik biçimde ise evrim teorisiyle iç içe olmadan düşünülemeyecek mutasyon, doğal seçilim ve adaptasyon kavramlarına dokunulmamıştır. Bu haliyle öğrenciler, anlayamadığı kavramları ezberlemek durumunda kalacaktır ve yaşamı sorgulamaktan çok uzaklaşacaklardır.
Biyolojik çeşitlilik konusunda yine evrimsel tarih açıklanmadığı için, sadece ezbere dayalı canlı çeşitliliği verilmektedir. Bu kadar canlı çeşitliliği varken, canlının oluşum tarihini bilmemek, öğrencilerde bilgi bütünlülüğü oluşmaması anlamın gelmektedir.
İnsanlık tarihini anlamak için en önemli kalıntıları ‘çanak çömlek’ olarak tanımlayıp, 2 metro durağını daha fazla önemseyen zihniyet, fosil kayıtları ve jeolojik oluşum konularını da müfredattan tamamen silmiştir.
“TÜRK DİLİ VE EDEBİYATINDAKİ ATATÜRKÇÜLÜĞÜN TASFİYESİ”
Laik eğitime adeta savaş açan AKP, siyaseten en vurucu hamlelerini Türk Dili ve Edebiyatı alanındaki değişiklikleriyle yapmış, Atatürkçülük kavramını müfredattan silmiştir.
Yeni programın 68. sayfasında 7. ünitede geçen ‘söylev’ konusunda iki örnek verileceğinden bahsedilmiştir. Söylev türünün dünyadaki en önemli örneklerinden olan ‘Nutuk’ ve yazarı Mustafa Kemal Atatürk ‘ten ise söz edilmemiştir. Programın hiçbir yerinde Atatürk adı yoktur.
47.sayfadaki 4.ünitede (Destan/Efsane) ‘15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri’ başlıklı bir yazı yazdırılması istenmektedir. Ancak bu gerekliliğin ön görüldüğü yeni programda Kurtuluş Savaşı’na ilişkin tek bir ibare bile bulunmamaktadır.
SOSYAL BİLGİLER VE İNKİLAP TARİHİ DERSLERİNE YENİ ‘TANIM’
Cumhuriyet değerlerine ve Atatürkçülük kavramına en önemli saldırılardan bazıları da İlköğretim Sosyal Bilgiler dersinde ve 8.sınıflarda okutulan T.C. İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük dersi programlarında yapılmıştır. Atatürkçülük konuları çıkarılmış, 15 Temmuz ve Osmanlı övgüsüne yer verilmiştir.
Atatürkçülük çıkarılırken milli gün ve bayramların öğrencilere nasıl kavratılacağı sorusu havada bırakılmıştır.
Cumhuriyet değerleriyle çatışıp sürekli Osmanlı vurgusu yapan AKP, müfredatta kendi zihniyetini somutlaştırmıştır. Daha önceki program da olduğu gibi, 7.sınıf programında yer verilen Osmanlı Tarihi konularında sadece kuruluş ve yükselme dönemi ele alınırken gerileme ve dağılma dönemlerine hiç yer verilmemiştir.
Osmanlı’nın son dönemlerine yer verilmemesi nedeniyle, 7.sınıf Sosyal Bilgiler dersi ile, 8. Sınıf T.C. İnkılap Tar. ve Atatürkçülük dersi konuları arasındaki konu ve kronoloji bağlantısı sağlanamamaktadır.
Sosyal bilgiler öğretimindeki temel prensiplerden biri olan sebep-sonuç ilişkisi, müfredattaki dağınık konu düzeni nedeniyle hiçe sayılmıştır. Örneğin; 7.sınıf 2. Ünite de Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılabı’na yer verilirken 4.ünite de dünyanın yuvarlaklığının ispatı ve matbaa’nın icadından bahsedebilmektedir…
Program bütünlüğünde etkin vatandaşlık, küresel bağlantılar, değerler eğitimi gibi ana başlıklar altında evrensel ve insani değerlerin kazanımına yer verilirken 7. sınıf programında Kültür ve Miras ünitesinde Osmanlı’nın Gaza ve Cihat politikalarına yer verilmiştir.
8. Sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin daha önceki programında genel amaçlar bölümündeki 8 ve 14 maddelerinde yer verilen Atatürkçü Düşünce Sistemi ifadesi tamamen çıkarılmıştır. (Oysa; 8. maddede ‘Atatürk’ün dünya görüşünü ve düşüncelerini benimseyerek Atatürkçü düşünce sisteminin bir savunucusu olur’, 14.maddede ise ‘Günümüzün ve geleceğin sorunlarına Atatürkçü bir yaklaşımla çözümler getirebilecek tutum, davranış ve beceriler kazanır’ öğretileri yer almaktadır.)
“CEVAPSIZ ÇOK SORU DOĞDU”
Yeni müfredatta, branş uzmanlarımızın yaptığı ilk derin incelemede; ortaya çıkan karanlık tablo yukarıdaki gibidir. Tıpkı AKP’nin torba yasaları gibi, az sayıda olumlu denilebilecek değişiklik, böyle bir siyasi hamleyi kamufle etmek için serpiştirilmiştir.
AKP döneminde yapboza çevrilen eğitim sistemi, bu müfredatla birlikte artık bütününü bulamayacak yanlış yapboz parçalarından ibaret olacaktır.
Türkiye Yeterlilikler Çerçevesi kapsamında programa dahil edilen Anadilde Eğitim’in tanımının yapılmaması, ölçme/değerlendirme kısmında yer verilen “Uygulama ve Dönem Sonu Sınavları”nın nasıl uygulanacağı, programı açıklayıcı, uygulamasını kolaylaştırıcı öğretmen klavuz kitapları hazırlanıp hazırlanmayacağı soruları da en az müfredatın kendisi kadar karanlıkta kalmıştır.
Uluslararası standartlar ve teammüllerin aksine; bu kadar kapsamlı bir değişikliği, pilot uygulama yapmadan tüm ülkede başlatacak olan Bakanlık, müfredatın başarı ya da başarısızlığını, uygulanabilirliğini nasıl ve hangi kriterlerle ölçecek sorusu da cevapsızdır.
“BU KABUSA ‘DUR’ DEMELİYİZ!”
Çağdaş, laik ve Atatürkçü eğitimin savunucusu olarak müfredat üzerindeki incelemelerimizi sürdürecek ve kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz.
Unutmayalım; yavrularımızın eğitimi, ülkemizin nasıl bir yere dönüşeceğini, içinde yaşayanların nasıl yurttaşlar olacağını belirleyecektir. Bugün bu karanlık eğitim tablosuna ses çıkarmayan herkes, yarın yaşayacağı cehennemi onaylamış olacaktır.
Eğitim-İş olarak, tüm demokratik kamuoyunu, bu müfredat kabusuna ‘dur’ demeye çağırıyoruz!
Biz Eğitim-İş’li eğitimciler olarak, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferleri olarak; ne müfredat çıkartılırsa çıkartılsın, Cumhuriyet’in değerlerini, Atatürk ve yol arkadaşlarını, bilimin ana konularını yavrularımıza öğretmeye devam edeceğiz! Geleceğimize sahip çıkacağız!” şeklinde konuştu. (bülten)