Ana harcama gruplarının yıllık enflasyona etkisini bir tablo eşliğinde açıklayan Ebru Arıcıoğlu, enflasyonun artmasına etki eden 2 sektörün diğerlerine oranla açık ara önde olduğunu belirtti. Bunlardan birinin ulaşım sektörü olduğunu kaydeden Arıcıoğlu, “İkinci sektör ise gıda ve alkolsüz içecekler grubu” dedi.
Mersin Üniversitesi (MEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Ebru Arıcıoğlu, Mersin Deniz Ticaret Odası’nın (MDTO) akademik danışmanı olarak görevlendirildi. Mayıs ayı meclis toplantısına katılan Arıcıoğlu, meclis üyelerine Türkiye ekonomisinin genel görünümüne ilişkin bilgiler aktardı.
MDTO akademik danışmanı ve MEÜ. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ebru Arıcıoğlu, akademik kariyeri hakkında bilgiler vererek başladığı konuşmasında doktora tezini, üretimin mekansal boyutu ve dış ticaret ilişkisi üzerine yazdığını belirterek firmaların neden Kocaeli, Mersin ya da Adana yerine İstanbul’da yoğunlaştıklarının nedenlerini araştırdığını söyledi. Farklı kurumların işbirliğinde yürütülen RIS Plus Mersin projesinde araştırmacı olarak görev aldığını söyleyen Arıcıoğlu “Bu nedenle Mersin ekonomisini, Mersin ekonomisinde hangi sektörlerin var olduğunu ve öne çıkabileceğini biliyorum. Bu aslında bir öğrenme süreci. Mersin ekonomisinin Adana ile birlikte nereye gideceği merak ediliyor” ifadelerini kullandı.
“AMACIM MERSİN EKONOMİSİNE FAYDALI OLMAK”
TÜBİTAK bünyesinde araştırmacı olarak yürüttüğü proje hakkında da bilgi veren Arıcıoğlu, firmaların yenilik yapma isteği ile finansal yapıları arasındaki ilişkileri araştırdığını söyledi. “Amacım Mersin ekonomisine faydalı olmak diyen” Arıcıoğlu kurumların proje geliştirilmesine yardımcı olmak ve gelen talepler doğrultusunda çalışmalarını şekillendirmek istediğini söyledi.
İŞTE TÜRKİYE EKONOMİSİ
Türkiye Ekonomisindeki Son Gelişmelere Ait Değerlendirmeler başlıklı bir sunum yapan Yrd. Doç. Dr. Ebru Arıcıoğlu, TÜİK verileri üzerinden Türkiye’nin ekonomik durumunu özetledi.
Ülkemizde Nisan 2017 itibariyle enflasyon oranının yüzde 11,87 olduğunu aktaran Arıcıoğlu, ülkemizin bu oranla OECD ve AB ülkeleri arasında ilk sırada yer aldığını kaydetti. Verdiği rakamın Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) olduğuna işaret eden Arıcıoğlu, Üretici Fiyat Endeksinde (ÜFE) oranın yüzde 16 olduğunu yani aslında üretici tarafında fiyatların daha yüksek göründüğünü belirterek, imalat sanayinde enflasyon fiyat artışını da yüzde 17 olarak açıkladı.
İŞSİZLİĞE DİKKAT
Şubat 2017 dönemi itibariyle işsizlik oranının 12,6 olduğunu ve bu oranla krizdeki Yunanistan ve İspanya’dan sonra Türkiye olarak 3’üncü sırada yer aldığımızı belirten Yrd.Doç.Dr. Ebru Arıcıoğlu, yeni seriye göre hesaplanmış büyüme oranının yüzde 2.9 olduğunu ve bu yılkı gidişatın gelecek yılın büyüme oranını bu kadar net desteklemeyeceğini gösterdiğini kaydetti. Arıcıoğlu işverenlere ait destekler ve tüketim mallarındaki vergi oranının düşürülmesi gibi önlemlerin, daha çok arz tarafını güçlendirmeye yönelik olduğunu söyledi.
“GELECEK YIL MALİ DİSİPLİN BOZULABİLİR”
Cari Açığın Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranının yüzde 4,4, Ocak-Nisan 2017 döneminde bütçe açığındaki artışın yüzde 430,9 olduğu bilgisini veren Arıcıoğlu, “Bu veri, gelecek yıl mali disiplinimizin bozulması demek. Biz şu anda bütçemizde olan paradan çok daha fazlasını harcamış görünüyoruz” yorumunu yaptı. Arıcıoğlu şöyle devam etti: “Şu andaki en önemli problem enflasyonun çift haneli olması. Enflasyon yüksekliği faiz oranlarının yüksekliğini ve döviz kurunun değerini etkiliyor. Enflasyon yüksekliği her şeyden soyutlanmış bir problem değil, arkasından bazı şeyleri de getiriyor. Türkiye’de enflasyon yüksek çıkıyor ve bunun için suçlanan ilk sektör gıda ürünleri/ işlenmemiş tarım ürünleri oluyor. Ben bunun arkasında daha farklı bir olgu olduğunu düşünüyorum. Domatesi suçlamaktansa arkasındaki yapısal problemin görülmesi gerektiğini düşünüyorum”
EN YÜKSEK ENFLASYON ADANA-MERSİN’DE
TÜİK verilerine göre Türkiye’de enflasyonun yüzde 11,87, TR2 bölgesinde (Adana-Mersin) yüzde 13 olduğunu kaydeden Arıcıoğlu, “Çözmemiz gereken enflasyon gibi bir problemimiz var. Merkez Bankası enflasyonu tek haneye düşürmeyi taahhüt ediyor ama bunu henüz başaramadı. Bu Merkez Bankası’nın güvenilirliğini de zedeliyor” diye konuştu.
Ana harcama gruplarının yıllık enflasyona etkisini bir tablo eşliğinde açıklayan Ebru Arıcıoğlu, enflasyonun artmasına etki eden 2 sektörün diğerlerine oranla açık ara önde olduğunu belirtti. Bunlardan birinin ulaşım sektörü olduğunu ve ulaşım sektörü açısından bu görünümün çok mantıklı olduğunu kaydeden Arıcıoğlu, “Çünkü döviz değeri yükseliyor. Dünyada petrol fiyatları 57 dolar bandına oturdu. OPEC arzı kısmayı uzatmaya kara verdi ama ABD yaptığı hamlelerle, kaya gazı kullanmak gibi alternatif teknoloji ile buna izin vermiyor. Önümüzdeki yıl petrol fiyatlarının 54-57 dolar bandında kalacağını varsayabiliriz” değerlendirmesinde bulundu. Enflasyonun artmasına en çok etki eden ikinci sektörün gıda ve alkolsüz içecekler olduğunu aktaran Arıcıoğlu “Türkiye’de de Adana-Mersin bölgesinde de perakende sektörü enflasyonun bir numaralı suçlusu ilan edilmiş durumda” ifadesini kullandı.
40 BİN FİRMA İLE KAPSAMLI ARAŞTIRMA
Firma maliyet yapısı ve maliyet kaynaklı enflasyon baskıları konusunda Merkez Bankasından alınan çalışma tebliğinde yer alan bilgileri aktaran Yrd. Doç.Dr. Ebru Arıcıoğlu, 40 bin firmayı kapsayan bir araştırma yapıldığını ve söz konusu araştırmaya göre firmaların maliyetleri içerisinde en yüksek payın yüzde 41,5 ile hammadde giderlerine ait olduğunu belirtti. Firmaların üretim yapabilmek için ithal hammadde aldıklarını, doların yükseldiğini, dolar yükselince maliyetlerin, maliyetler yükselince de enflasyonun yükseldiğini, Merkez Bankasının faiz yükseltmesi gerekirken yükseltmediğini ve böylece tekrar bir sarmalın başladığını anlattı. Firma maliyetleri arasında finansman giderleri (faizler, komisyonlar vd) oranının yüzde 3,6 olduğuna dikkat çeken Arıcıoğlu, “Yani bankadan kredi çektiniz, ödediğiniz faiz aslında yüzde 3 gibi düşük bir oran. Esasen finansman giderlerinde faiz o kadar büyük bir kalem değil. İthalatı patlatan, ekonomiyi bu kısırdöngüye sokan faktör hammadde giderleri. Dolayısıyla enflasyonu yükselten şey kurun geçişleri. Biz yüksek kuru gördükçe enflasyon yükseliyor. Bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Nasıl çözeceğiz? Merkez Bankası faizleri yükseltebilir, bildiğiniz gibi o da yeni yeni yükseltiyor”
“MERKEZ BANKALARI PİYASAYA SÜRPRİZ YAPMAMALI, NET OLMALI”
IMF’in eski Başkan Yardımcısı, şimdiki FED’in Başkan Yardımcısı Stanley Fisher’ın geçen ay yaptığı açıklamayı ve Fisher’ın ‘Merkez bankaları piyasaya sürpriz yapmamalı, net olmalı’ sözlerini hatırlatan Arıcıoğlu, FED’in tutanaklarının kısa bir süre önce yayınlandığını ve 2017’de 3 kez faiz artırımı yapacaklarını söyledi. Arıcıoğlu şöyle devam etti: “FED piyasayla güzel anlaşıyor, ne yapacaksa güzel söylüyor ve güzel satın alıyor. Maalesef dünyada ekonomi FED’in çevresinde dönüyor gibi. Herkes FED’in ne zaman faiz arttıracağını bekliyor. Muhtemelen haziran ayında faiz artırımı gelecek. Faiz artırımın gelmesi demek paranın Amerika’ya kayması demek. Dolayısıyla haziran ayında doların değerinin yükselmesi gibi bir durum beklenebilir. Eğer Türkiye makro ekonomisi düzeltmek için reform yapacaksa önümüzdeki bir-iki ayı çok iyi değerlendirmeli.”
“Bir makro ekonomik politikayı değiştirdiğinizde beraberinde bir çok şeyi de değiştirmiş, belirlemiş oluyorsunuz” diyen Arıcıoğlu, “Enflasyon gibi bir probleminizi çözdüğünüzde ekonomideki birçok değişken de yerli yerine oturmuş oluyor. Bütçe disiplininiz sağlanmış oluyor. Faiz oranları bir-bir buçuk yıl sonra düşmeye başlıyor. Bu ekonominin büyümesini sağlıyor ve istihdam artışı da arkasından geliyor” ifadelerini kullandı.
EN BÜYÜK PARTNERİMİZ AB!
Türkiye’nin en büyük ticaret partnerinin AB olduğunu ve ithalat ve ihracatının yüzde 50’sini AB’nin oluşturduğunu belirten Arıcıoğlu, AB verilerinin olumlu geldiğini, Avrupa’da imalat sanayinin toparlandığını, Fransa’da Emmanuel Macron’un seçilmesinin AB’nin biraz daha yaşayacağının göstergesi olarak kabul edilmeye başlandığını anlattı.
Yurtdışı seyahatlerinde “Türkiye gerçekten AB’ye girmek istiyor mu yoksa AB’den uzaklaşacak mı” sorusu ile karşılaştığını söyleyen Yrd. Doç.Dr. Ebru Arıcıoğlu, “Türkiye’nin yüzü ve ticareti AB’ye dönük olmalı çünkü AB’nin gelir düzeyi yüksek. Başka limanlar aramak yerine ürün çeşitlendirmemizi sağlamamanız gerekiyor” diye konuştu. (Bülten)