Hediye Eroğlu – M. Nabi Batuk
Erken seçime gidilip gidilmeyeceği henüz belli değil ancak siyasi partiler için en azından “seçime hazırlık yılı” olacak 2018'de siyasete yön verebilecek gelişmelere ilişkin meraklı bekleyiş sürüyor. Bir yandan muhalefet ile iktidar arasındaki gerilim artarken, ittifak tartışmaları ise yeni boyut kazanıyor. Türkiye’nin en çok konuşulan konusu olan ‘erken seçim var mı?’ sorusunun yanıtını gazetemize verdiği özel röportaj ile anlatan CHP Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuğlu, “Ekonomi seçimi kaldıramaz” uyarısı yaptı.
Ülkenin gizli gündeminin ekonomi ve yaşanan darboğaz olduğuna dikkat çeken Kuyucuoğlu, gazetemize yaptığı çarpıcı açıklamalar ile bu durumu gözler önüne serdi.
“HÜKÜMET, KHK’LAR İLE TBMM’Yİ DEVRE DIŞI BIRAKTI”
SORU: Öncelikle şuan ülke gündemi KHK’lara kilitlenmiş durumda. Neden bu kadar gündemde bu KHK meselesi?
S. KUYUCUOĞLU: KHK’lar, 15 Temmuz Darbe Girişimi ile beraber, Türkiye’nin gündemine girdi. Bu uygulamalarla özellikle son 1,5 yıldır KHK’larla yönetilen bir ülke konumuna geldik. KHK’lar sadece OHAL ilanı ile belirlenen bir çerçevede uygulanan bir durum olmasına rağmen; şuanda cam filminden, oto lastiklerine kadar her alanda geçerli. Biz bu yüzden 15 Temmuz’da bir darbe teşebbüsü oldu ama daha sonra 20 Temmuz’da başka bir darbe oldu diyoruz. Bu 20 Temmuz darbesi dediğimiz şey; hükümetin, TBMM’yi devre dışı bırakarak KHK’lar ile ülkeyi yönetmeye çalışmasıdır.
SORU: TBMM’de kanun yapmak varken; KHK yoluyla ne elde edilmiş oluyor?
S. KUYUCUOĞLU: Hükümetin gündeme getirdiği bir konu Mecliste, kamuoyunda tartışılmadan görüşülmeden kanunlaştırılıyor. Hükümetin dışındaki partiler, diğer fikirler ve düşünceler oralarda ifade edilmiyor. Belki de yaşanacak bir tartışma konunun seyrini değiştirecek. O yüzden vatandaşı direkt olarak ilgilendiren bu konuların TBMM’de yasa olarak geçmesi gerekiyor. Ama bu konular ne yazık ki meclise getirilmiyor.
SORU: Bir diğer önemli gündem maddesi taşeron işçilere yönelik kadro düzenlemesi. Çok ciddi eleştiriler var, siz konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
S. KUYUCUOĞLU: Öncelikle böyle bir konunun KHK ile yapılması yanlış. Bu mesele ilk olarak 2015 yılında gündeme geldi. Biz bugüne gelinceye kadar bu konuyu mecliste sürekli olarak gündeme getirdik ve taşeron işçilerin kadro sorununun çözülmesini talep ettik. Ama bu konu KHK ile ancak getirilebildi. Biz CHP’li milletvekilleri olarak hükümete seslenerek; ‘taşeron işçilerle ilgili düzenlemeyi TBMM’ye getirin bizde 24 saat içinde meclisten geçirelim’ dedik. Şeffaf bir çalışmayla geçsin istedik. Ama tüm taleplerimize rağmen buna yanaşmadılar. Bu KHK ile işçilerin kadro hakkı muğlâkta bırakıldı. Örneğin Karayollarında ve bazı kurumlarda çalışan taşeron işçiler bu kapsamın dışında bırakıldı. Yani bu kararname tüm taşeron işçileri kapsamıyor.
Öte yandan sosyal hakları ile ilgili daha önceden çalıştıkları kurumu mahkemeye vermişlerse ve geçmişe yönelik bir talepleri var ise bu haklarından feragat etmeleri isteniyor. Bununla ilgili olarak işçilerden haklarından vazgeçtiğine dair bir taahhütname imzalanması isteniyor.
Birde mülakat konusu var. Bu konu her türlü spekülasyona, kayırmacılığa açık bir konudur. Çünkü mülakatlarda abuk sabuk, siyasi, dini sorular soruluyor. Yani mülakatlarda insanların siyasi düşüncülerine göre değerlendirmeler yapılıyor. Bu noktada ‘kamera kaydı yapılsın, itiraz olduğu zamanda bu kamera kayıtları incelenebilir’ dedik. Ama buna da yanaşmadılar. Şimdi mağduriyetler yaşanması olasılığı çok yüksek. Öncelikle idarelere isim listeleri gönderecek, ‘bunlar bizim adamlarımız, bunları ilk olarak alın’ diyecekler. Bugüne kadar bunları yaşamıştık. Geçici kadrolara alınan birçok insana, ‘ilk önce git partiye kaydol’ diyorlardı. Sonra güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapacaklarını söylediler. Bu saydığımız şartlar, yolsuzlukların, hukuksuzlukların, usulsüzlüklerin bu kadro düzenlemesinde de yaşanacağını gösteriyor. Bizim bu süreçteki tek endişemiz budur.
“YARGI SİYASETİN DENETİMİNE SOKULUYOR”
SORU: Darbe girişimini ilgilendiren konular haricindeki KHK’lar ın anayasa’ya aykırı olduğu ve Anayasa Mahkemesi’nce iptali istendi. Ancak Anayasa Mahkemesi OHAL döneminde KHK’lara karışmama kararı aldı. Bu durum yargıya müdahale midir?
S. KUYUCUOĞLU: Burada yargının siyasetin denetimine girmesinin en büyük örneğini görebiliriz. Anayasa Mahkemesi’nin bugünkü icraatlarına ve aldığı kararlara aykırı olarak bir kısım kararlar alması bunları bir şekilde daha rahat hareket etmeye yöneltiliyor. Halbuki darbe girişimi dışında ilan edilen KHK’ların Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi lazım. Ama Anayasa Mahkemesi yayımlanan bu KHK’lara OHAL döneminde bakmayacağını açıkladı. Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından hükümet yetkilileri Anayasa’ya aykırı olarak kararlar çıkartıyorlar. Bu büyük bir sorundur. Burada hukukun siyasetin emrine girdiğini görüyoruz. Hukukçular siyaset alanından korkuyorlar. Yayınlanacak bir KHK ile her an orada görev yapanların da gelecek ile endişeleri olduğu için sağlıklı, doğru, düzgün kararlar veremiyorlar. Buradaki en büyük sıkıntıların başında bu durum geliyor. Eğer hukuk Türkiye’de işlese adalet mekanizması çalışsa böyle KHK’lar çıkarma gibi hakkı, yetkisi ve cesareti olmaz.
Öte yandan 15 Temmuz darbe girişiminde gösterilere katılan vatandaşlarla ilgili çıkan KHK büyük sıkıntılar içeriyor. Çünkü bu gösterilerde bazı vatandaşlar askerleri linç ettiler. Peki bu linç görüntüleri cezasız mı kalacak?
Ayrıca bir olayın darbe teşebbüsü veya terör olayı olarak değerlendirmesini kim yapacak? Örneğin işçiler taşeron düzenlemesine karşı bir eylem yaptıklarında bu hak aramanın bir terör olayı olarak sayılıp sayılmayacağının garantisini kim verebilir. Birileri çıkıp, ‘bunlar terör yapıyorlar, haydi bunlara saldıralım’ dediğinde ne olacak? Suç işleyen insanların yargı koruması altına girmeleri sakıncalı sonuçlar doğurur.
AKP’nin içerisinde de bu konu ile ilgili olarak doğru bir düzenleme yapılmadığını düşünenler var. Ama hemen onları susturdular. Bu tür kararlar ülkede yeni kaoslara yeni sıkıntılara yol açabilecek şeylerdir. O yüzden biz CHP olarak bu KHK’yı da Anayasa Mahkemesine götüreceğiz.
AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikaları ayrıştırma ve kutuplaştırma üzerine kurulmuştur. Toplumdaki gerginlikler yükseldikçe insanların diyalogları kopmakta, birbirini anlamaktan uzaklaşmaktadır. Bu durumda onların işine yarıyor. Ancak bu durum artık Türkiye’ye zarar veriyor. Bugünde bu zararlar katlanarak büyümeye devam ediyor.
“EKONOMİDE ÇOK CİDDİ SIKINTILARLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
SORU: Siyasi gündem çok yoğun ama ülkenin gerçek gündemi ekonomi mi? Bu çalkantılı siyasi gündem ile ekonomi gizlenmeye mi çalışıyor?
S.KUYUCUOĞLU: Siyaset ve ekonomi birbirine paralel ilerliyor. Geçtiğimiz yıllarda Rusya ile uçak düşürme krizi yaşadık. Daha sonra siyasi ilişkilerimiz bozulunca dolaylı olarak ekonomik ilişkilerimiz de bozuldu. Tarım ürünlerine ambargo uygulamaya başlandı, turist gönderilmedi. Turizm çöktü, tarımla uğraşan çiftçi büyük sıkıntı yaşadı. Yine Avrupa Birliği (AB) ile benzer sorunlar yaşadık. Bunun üzerine vatandaşlarına ‘Türkiye güvenli değil tatile gitmeyin’ diye çağrı yaptılar. Yatırımcılar daha az gelemeye başladı. Tüm bunların bedeli ekonomik olarak ödeniyor. Turizmin yanında bankacılık anlamında da sorunlar yaşıyoruz. Yabancı bankalar Türkiye bankalarından alınan teminat mektubunu kabul etmiyor. Şuan ekonomide çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıyayız.
Hükümet dış ilişkilerde herkesle kavgalı. Bir kısım ülkelerle kavgalıysanız bir kısım ülkeyle barışık olmanız lazım ki işleriniz yürüsün. Hükümet herkesle kavgalı olduğu için faturası ekonomiye yansıyor. Dış ilişiklerin bozulması nedeniyle bütün sektörlerde sıkıntı yaşanıyor. Sektörde sıkıntı yaşayanlar sıkıntılarını dile getiremiyor. Hükümetin elinde sopa var, kafasını kaldırana vuruyor. Korku ortamı yaratıldı. Bir KHK çıkarılıp, FETÖ ile bağdaştırılarak şirketine el konuluyor. Vatandaşın hakkını arayacağı yer olan idare mahkemeleri ve Anayasa Mahkemesi OHAL nedeniyle davalara bakmıyor. Bu konuda bir OHAL Komisyonu kuruldu ve bu konuda mağdur olanlara ‘komisyona gidin müracaat edin’ deniyor. Komisyona 100 binden fazla başvuru var şuan. 2 sene süre verildi, 4 ay geçti ve sadece 300 dosyaya bakılmış. Kalan dosyalara nasıl bakılacak belli değil. Türkiye’de en büyük sıkıntı hukuk, adalet sisteminin çökmüş olması. Adalet olsa hukuk olsa bu kararnameler bu şekilde kolay yayınlanamaz.
“AKP VE MHP SEÇİME İTTİFAKLA GİRECEK”
SORU: Piyasalar erken seçim vaadi ile sıcak tutuluyor. Çünkü ülkemizde seçim demek piyasaların canlanması demek. Sizce bir erken seçim söz konusu mu?
S.KUYUCUOĞLU: Mecliste çoğunluk AKP’de olduğu için bu duruma onlar karar veriyor. Aslında tabi onlar da vermiyor, bu kararlar sadece Recep Tayyip Erdoğan tarafından veriliyor. Erdoğan da kendi açısından en doğru zamanı bekleyip, ona göre karar verecek. Bir, siyaseten çok iyi durumda değiliz. İki, ekonomik olarak da iyi değiliz. Hem ekonomik hem de siyasi durumu düzeltmek için seçim yapabilirler. Ama hepsinden önce seçim yasası ile ilgili çalışma yapılması lazım. Artık AKP ile MHP’nin adları farklı olsa da aynı şemsiye altında birleşmiş durumdalar. Görünen o ki seçime ittifak ile gidecekler. İttifak ile seçime girebilmeleri için de seçim yasasının değişmesi gerekiyor. Çünkü seçim yasasına göre, iki parti ittifak yapamaz. İttifak yapmaları kapatma gerekçesi olur. Onun için yasayı değiştirmeleri lazım. Yani iki partinin ittifak etmesini serbest bırakacak yasanın meclisten geçmesi lazım. Çünkü şuan MHP’nin tek başına barajı geçmesi zor olduğundan, AKP çatısı altında seçime girecekleri gözüküyor. Öncelikle yasayı değiştirecekler. Sonrasında daraltılmış, genişletilmiş bölge çalışması yapacaklar.
“EKONOMİ SEÇİMİ KALDIRAMAZ”
Ama ben şuan seçim yapabilecek durumda olduklarını düşünmüyorum. Çünkü piyasayı rahatlatacak kaynak kalmadı. Geçtiğimiz yıl Türkiye’ye 22 milyar dolar yabancı sermaye gelmişti bu yıl 7 milyar dolaylarına düştü. Türkiye yabancı sermaye gelmiyor, aksine kaçıyor. Bir yıl büyük yatırımlarda para edemiyorlar, sadece yüzde 6’sı ödenebiliyor. Ulaştırma Bakanlığı Bütçesi görüşmelerinde mecliste söyledim, bakan aksi cevap veremedi. Yatırımlar için paranın ayrılması ve müteahhitlere ödenmesi gerekiyor. Ödenecek para yok. Şimdi seçim demek ekonomiye ayrı bir yük demek.
Türkiye 2017’yi zor geçirdi. Ekonomide, siyasette sıkıntılar yaşadı. Darbe dönemlerinden daha sıkıntılı dönemden geçti. Türkiye’nin barışa huzura ihtiyacı var. Umarım 2018 ülkeye barış, huzur, demokrasi mutluluk getirir.