Hediye Eroğlu

Mersin kent belleğini oluşturmak, kent tarihinden bugüne değerlerini ortaya çıkarmak amacıyla siyasi, sivil toplum örgütü, akademisyen ve değişik mesleklerden onlarca kişi tarafından oluşturulan Mersin Müşterekleri’nin organize ettiği Mersin Müşterekleri Buluşmaları sürüyor. 
Kültürhane’de düzenlenen Mersin Müşterekleri Buluşmaları’nın bu haftaki konuğu; Antik Kilikya Limanları yazarları Semihi Vural ve Meriç Alkan oldu. Vural ve Alkan’ın kitap ile ilgili anlatımlarda bulunduğu etkinliğe ilgi yoğun oldu. 

MERSİN’DE 40’E YAKIN GEMİ BAĞLAMA YERİ VAR
Etkinlikte soruları yanıtlayan yazar Semihi Vural, Mersin’in üst üste binmiş birçok tarihi dönemden oluştuğuna dikkat çekerek, limanlarında bundan payını aldığını söyledi. Bugün Mersin’de 40’e yakın çekek yeri veya gemi bağlama alanı olduğunu belirten Vural, ancak bunlardan günümüzde görünür olanların Mersin Limanı ve Taşucu Limanı olduğunu söyledi. 
“Yürüyerek o kıyıları gezsek yeni keşifler yapabiliriz” diyen Vural, “Mersin’i anlatan 1875 yılına ait bir gravür var ki bize çok şey anlatıyor.  Bu gravür; Kelenderis Gravürü’dür. Bu gravürün altında İstanbul’un, Konya üzerinden Kıbrıs’a açılan kapısı olarak Mersin yazmaktadır. Anlaşılıyor ki; 19. yüzyıla kadar bu rota, bu antik liman ile bağlantılı. Bu da Mersin’in araştırılmaya, yorumlanmaya çok yeri var” dedi. 

MERSİN KİTAPLARI ÜÇLEME OLACAK
İki yıl önce; Mersin İskeleleri isimli kitabın devamı olarak anılabilecek Antik Kilikya Limanları isimli kitabın bir üçleme olabileceğini ve Zefirium isimli yeni kitap için çalışmalara başladığını açıklayan Vural, kitapların okuyucular ile buluşmasına katkı sunan Mersin Deniz Ticaret Odası’na teşekkürlerini iletti. 
Öte yandan bu kitaplara ek olarak kentteki deniz fenerlerinin ele alınabileceği yayınlar için de bir şeyler yapılabileceğini söyleyen Semihi Vural, “Eski fenerler uydu sistemi ile atıl kaldı ama kültürel olarak bu yapılar turizm ve sanat yaşamına, topluma kazandırılabilir. Bu konuda kentin baskı kurması lazım. Daha fazla bir güç, baskı olmalı. Biz de kendimize yeni bir ödev daha edinelim ve ilerleyen süreçte fenerleri de araştıralım” dedi. 

TARSUS LİMANI NEREDE?
Yazar Meriç Aklan ise özellikle Tarsus’ta bir liman olduğu yönündeki sorulara verdiği yanıtlar ile dikkat çekti. “Tarsus’ta bir liman olduğunu tarihten biliyoruz” diyen Alkan, “Bizi en çok zorlayan bölge orası oldu. O dönemden çok fazla kalıntı yok ama yayınlardan edindiğimiz bilgilere göre, Pirireis’in haritalarında bu limana yer verilmiş. Tarsus’ta Baharlı ile Kulak köyleri arasında 3-4 liman olduğu söylenir, Tarsus limanı buralar mıdır araştırmak lazım? Biz kitapta bu konuya da değindik ancak bu bölgede daha çok araştırma yapılmalı” diye konuştu. 
Semihi Vural da, Tarsus ile ilgili Levent Zoroğlu’nun kazı çalışmalarını anımsatarak, bu kazılarda önemli bulgulara ulaşıldığını hatırlattı. Limanlar konusunda yapılan araştırmaların son yıllarda umut verici şekilde artış gösterdiğini aktaran Vural, sözlerini şöyle tamamladı; “Biz kitaplarda olanları derlemeye çalışıyoruz. Asıl kitapları yazanlar arkeologlar, tarihçiler. Limanlar üst üste tarih boyunca kullanılmış. Hitit döneminde kullanılan limanlar; Roma, Bizans, Osmanlı ve günümüze kadar kullanılıp gelmiş durumda. Bu bölge ciddi şekilde araştırılmalı”. 
Yazarlar Vural ve Alkan, söyleşinin ardından okurlar için kitabı imzaladılar.