Haber Merkezi
Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin temel atma töreni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katılımıyla 3 Nisan’da yapıldı. Santralin ilk reaktörünün 2023’te faaliyete geçmesini hedeflediklerini dile getiren Erdoğan, santralin tamamen faaliyete geçmesi ile Türkiye'nin enerji ihtiyacının yüzde 10’unun karşılanacağını söyledi. Peki, Türkiye nükleer enerjiye gerçekten de muhtaç durumda mı?
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Duygu Kutluay, “Güçlü ve bağımsız Türkiye” için nükleer enerjiye ihtiyaç olmadığı görüşünde. “Türkiye nükleer enerji için kullanılan yakıt çubuklarının yüzde 100’ünü ithal edilmek durumunda kalacak. Türkiye güneş enerjisi potansiyeli açısından çok şanslı bir ülke. Güneş doğal bir kaynak ve hem yerli hem de bedava” diyor. Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Santrali’nde üretilecek her kilowatt (kwh) elektrik için 15 yıl boyunca Rus Rosatom şirketine 15,33 dolar sent ödeyeceğini söyleyerek, nükleer için verilecek her kuruşun bu şirkete gideceğini hatırlatıyor.
Santral ile 10 bin kişiye istihdam sağlanacağını sözlerine ilişkin ise “Ancak bu istihdam dönemsel ve inşaat dönemi bittikten sonra kaybolacak. Uluslararası Çalışma Örgütü gibi bağımsız kurumların yaptığı çalışmalar, yeşil ekonomiye yapılan yatırımların nükleerden en az üç kat fazla istihdam yaratacağını gösteriyor” diye konuşuyor. “Türkiye güneş zengini bir ülke. Nükleer gibi artık gelişmiş ülkelerin terk ettiği, pahalı ve riskli yatırımlar yerine bu potansiyelimizi kullanarak bölgesinde lider, temiz, güvenli ve güçlü bir ülke olabiliriz” diye ekliyor.
“DENİZ CANLILARININ ÖLÜMÜNE NEDEN OLACAK”
Nükleer santral söz konusu olduğunda genellikle kaza ihtimallerinin tartışıldığını söyleyen Mersin Nükleer Karşıtı Platform Dönem Sözcüsü Avukat Alpay Antmen ise kaza olmaksızın santrallerin çevreye verdiği zararlardan bahsediyor. “Kurulduğu anda nükleer ışıma olması doğaya ve insana zarar verecek” diyor. Akkuyu ile ilgili ciddi problemlerin olduğunu belirten Antmen, örneğin reaktörlerin daha önce hiç denenmediğini söylüyor.
Santralde su soğutmalı reaktör kullanılacağını ifade eden Antmen, “Reaktör deniz suyunu alıp soğuyacak ve birkaç derece fazlasıyla denize verecek. Deniz suyunun ısınması deniz canlılarının ölümüne neden olacak” diyerek bu durumun Türkiye’deki çevre mevzuatına da aykırı olduğunu belirtiyor. Mersin’in tarım ve turizmle geçindiğini ifade eden Antmen, bu iki alanın da santral projesi ile etkileneceğini de düşünüyor.
Avukat Antmen’in dikkat çektiği bir diğer konu da, deprem riski. “Nükleer santral inşaatı fay hattına 25 kilometre mesafede ve bu hat aktif” diyen Alpay Antmen, bu riskin de yeteri kadar göz önüne alınmadığını dile getiriyor.
“ATIKLARA NE OLACAĞI ÇED RAPORUNDA AÇIK DEĞİL”
Ekoloji Kolektifi Derneği’nden avukat Fevzi Özlüer’in Akkuyu ile ilgili en çok merak ettiği konu, atık tesis alanları. “Çünkü atıkların Türkiye’de kalıp kalmayacağı ÇED (çevresel etki değerlendirmesi) raporunda açık değil. Bu durum mahkeme kararına da yansıdı, bilirkişi de tespit etti” diyen Özlüer, söz konusu durumun santralin iptali için bir sebep olduğunu ama iptal için mahkemeye başvurduklarında iptal sebebi olarak değerlendirilmediğini anlatıyor. “Bölge insanı yıllardır bu atıkların Toroslar’da açılan karstik nitelik taşıyan derin mağaralara gömüleceği olasılığını dillendiriyor” diyen Özlüer, atıklarla ilgili çelişkili durumun giderilmesi gerektiğini vurguluyor.
“Nükleer atıklar Akdeniz’de saklanacaksa bu durum enerji maliyetlerine neden yansımıyor? Saklanmayacaksa, neden etki alanı sadece Akkuyu olarak belirtiliyor? Buna bir yanıt olmalı.”
Türkiye 2025 yılına kadar Akkuyu ve Sinop'ya olmak üzere toplam sekiz reaktör kurmayı planlıyor.