Rektör Prof. Dr. Haluk Korkmazyürek, öğrencilerin sınava hazırlanmaları, tercih dönemleri ve okullarıyla ilgili İHA muhabirine yaptığı açıklamada, sınava hazırlık döneminde stresin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Öğrencilerin stresinin birkaç nedenden kaynaklandığını kaydeden Korkmazyürek, "Birincisi ailelerinden kaynaklı. Aileleri çocuklarının mutlaka sınavı kazanmasını istiyor. İstemeden de olsa bu arzuları çocuk tarafından algılanıyor ve bir baskı oluşuyor. Aileden kaynaklı bir baskının başka bir boyutu aile kendi yakın akrabalarına karşı da kendini biraz emniyette hissetmek istiyor. Çocuk kazanırsa çok mutlu olacaklar. Kazanamazsa kendisi de biraz bir mahcubiyet duyacakmış gibi hissediyor. Çocuk da bunu bildiği için 2 kere strese giriyor. Zaten bir sınavın stresi var birde böyle sosyal kaynaklı stresi var. Aile tabi maddi yönden de çocuğunun kazanmasını istiyor" diye konuştu.
“AİLELERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”
Çocukların rahatlaması, sınava iyi bir şekilde girmesini sağlamayı da ailelerin yapacağını kaydeden Korkmazyürek, "Kendinden emin olan öğrenci bu kaygıyı yaşamaz. Derslerini iyi bilen, soruları, tiplerini konularını iyi bilen çocuklar bu kaygıyı yaşamaz. Onun yaşayacağı kaygı kaç tane net yapacağım kaygısıdır. Böyle çocuklardaki sınav kaygısı psikolojik boyutta sıkıntı oluşturacak bir kaygı değil. Bu bir yarışma kaygısı. Öbüründe ise daha çok gelecek ve korku kaygısı. Kaygıyı artan bir şekilde duyan gençlerimiz sınava tam hazır olmayan, konulara hakim olmayan ve ciddi bir başarı sağlamayacağının bilincinde olan gençlerimiz. Burada onlar birazda şansa güveniyor. Bu sınav öyle şansa dayalı bir sınav değil. Bütün alanlara çalışmak zorundasın. Çünkü sınav bütün alanları kapsıyor. Dolayısıyla şansa yer yok. Çalışmakta tek başına yetmiyor. O yüzden çocukların kaygısız olması mümkün değil. Aileler sonuç ne olursa olsun her şey kabulümüzdür, o bizim evladımız, hayat sadece bir sınavdan ibaret değil demesi lazım. Sınavı kazanmamın bir yıkım, çok kötü bir şey olmadığını bir şekilde çocuklarına aktarmak zorundalar. O yüzden ailelere büyük görev düşüyor. Öğrencilerde streslerini biraz azaltmak için soru çözerken biraz oyuna dönüştürsünler. Arkadaş grupları birbirlerine sorular sorsunlar. O kendi aralarında bir yarışma hem bir mücadele ama daha çok üretici bir şekilde sorun çözmeye yönelik bir çabaya döner. Hem o tip öğrenme kalıcı olur hemde stressiz olur. Soru çözme oyunu oynasınlar" şeklinde konuştu.
“İSTEDİĞİ BÖLÜME GİTMEK İÇİN BİR YIL DAHA BEKLEYEN ÖĞRENCİLERİN YÜZDE 95'İ BUNU BAŞARAMIYOR”
Tercih döneminde öğrencilerin yapması gerekenlerden de bahseden Korkmazyürek, “Aslında gönlü nereye istiyorsa oraya gitsin ama her zaman bu mümkün olmuyor. Gönlü nereye istiyorsa oraya gitmiyor. O zaman çocuklar bir ikileme düşüyorlar. Gideyim mi yoksa bir sene daha bekleyim mi? Benim tecrübelerim ve istatistik bilgiler şunu göstermiştir ki bu sene kazandığı halde gitmeyip, bir sonraki sene istediğim bölüme gidebilirim diye şansını zorlayan öğrencilerin yüzde 95’i bunu başaramıyor. 100 öğrenci buna karar veriyorsa 5 öğrenci bunu başarabiliyor. Dolayısıyla 1 sene daha bekleyelim fikrine katılamıyorum. Pratikte öğrenciye bir yararı yok. Peki ne olacak. Öğrenci istemediği bir bölüme gidecek. Bu yüzden tercih yapılırken dikkatli olmak gerekir. Ancak şunu da unutmamak gerekir. Başka bir şehirde başka bir bölüme gitmiş olabilirsiniz. Eğer o bölümde ilk yıl içinde notlarınızı çok yüksek tutabilirseniz, istediğiniz bir bölüme yatay geçiş yapabilirler. Bazı öğrencilerimiz de 2 yıllık meslek yüksekokuluna gidecektir. Onlarda dikey geçiş şanslarını zorlayabilirler" ifadelerini kullandı.
“İNTÖRN UYGULAMASIYLA ÖĞRENCİLER OKURKEN İŞ SAHİBİ OLACAKLAR”
Üniversitelerinin kamu ve özel bir kurum olduğunu belirten Korkmazyürek, "Sektörlerle iç içe bir yapı içinde eğitim ve öğretim faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Eski anlayışla üniversite bir öğrenci yetiştirip, piyasa sunan bir yapı içinde değil. Piyasa nasıl bir öğrenci istediğini üniversitelere aslında dikte ediyor. Bu etkileşimde danışma kurullarıyla sağlanıyor. Bu danışma kurullarında kamu ve özel sektörlerin temsilcileri var. Kurullarda olan özel sektörün temsilcileri istedikleri öğrencileri bize söylüyorlar bizde ona göre müfredatı düzenliyoruz. Okulumuzda intörn mühendisliğimiz var. Bunu ciddi önemsiyoruz. Önümüzdeki dönemden itibaren işletme ile uluslararası ticaret ve lojistik bölümlerimize de aynı uygulamayı getiriyoruz. Onlarda 8. yarı yıllarını şirketlerde, uygulama yapacaklar. Biz inanıyoruz ki en az yüzde 80’ı, yüzde 90 o intörn uygulaması yaptıkları şirkette devam edecekler. Bizde mezuniyetlerinde hem diplomalarını vereceğiz hemde yanında çalıştığı şirket sözleşmesini verecek. Böyle bir hayalimiz var. İnşallah bunu gerçekleştireceğiz" dedi. (İha)