Mersin’de düzenlenen ve saldırıya maruz kalan 3. Onur Haftası etkinliklerine ilişkin hedef gösteren haberler yayınladıkları gerekçesiyle bazı medya kuruluşlarına dava açıldı. Mersin 7 Renk LGBTİ Derneği gönüllü avukatı Ezgi Özkan, davanın bir ilk olduğunu ve büyük önem arz ettiğini vurguladı.
Mehmet Nabi Batuk
Mersin 7 Renk LGBTİ Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği tarafından 2017 yılı Haziran ayında 3’üncü Onur Haftası kapsamında düzenlenen etkinlikleri hedef gösterdikleri ve nefret söylemi içeren haberler yayınladıkları iddia edilen bazı medya kurumlarına farklı savcılıklarca soruşturma açıldığı öğrenildi.
Etkinliklerin finali olan Onur Yürüyüşü’ne yapılan ancak emniyet güçlerinin zamanında müdahalesiyle önlenen saldırı girişimi üzerine harekete geçen Mersin 7 Renk LGBTİ Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği gönüllü avukatı Ezgi Özkan, tespit ettikleri medya kurumları ve sosyal medya hesapları için savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Daha sonra farklı savcılıklarca aralarında bazı ulusal - yerel medya organlarının ve kişisel sosyal medya hesaplarına ilişkin soruşturma başlatıldı. Savcılıklarca yürütülen soruşturma kapsamında birçok medya kurumuna takipsizlik kararı verildi.
Ancak söz konusu dosyada Sakarya Cumhuriyet Savcılığı tarihi bir karara imza attı. LGBTİ’ler hakkında “onursuz, sapık, rezil, provokasyon” ifadeler kullandığı öne sürülen İslami Analiz isimli haber sitesinin genel yayın yönetmeni hakkında iddianame hazırlandı ve ilk kez bir medya kurumuna “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlamasıyla dava açtı. 26 Haziran 2018 tarihinde görülecek tarihi duruşmada, çıkacak kararın emsal olması bekleniyor.
“KALAŞNİKOFLU FOTOLAR PAYLAŞILDI”
Mersin 7 Renk LGBTİ Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği Gönüllü Avukatı Ezgi Özkan, soruşturma ve dava sürecini gazetemize değerlendirdi. O dönemde nefret söylemi içeren bütün gazete haberlerini, internet sayfaları ile sosyal medya hesaplarını tespit ettiklerini ve konuyu savcılığa taşıdıklarını ifade eden Av. Özkan, “Onur haftası başlamadan önce etkinliklerin yapılacağı otel dâhil olmak üzere bir takım tehditler alındı. 1 Haziran 2017 tarihinde ilk olarak haberi yapan Millat Gazetesi idi. Sonrasında söz konusu haber değişik haber sitelerinde ve birçok başka gazeteden yayılmaya başladı. Daha sonra kişisel sosyal medya hesaplarından tehditler alınmaya başlandı. Etkinliklerin yapılacağı otelin bazı kişiler tarafından arandığı söylendi. Başta otel ile ilgili bir sorun yoktu ama sonra ‘O kadar çok telefon aldık ki biz bu etkinliği iptal etmek zorunda kalıyoruz’ dediler. Bunu da kendi sosyal medya hesaplarından Türk Milletinin yüce değerlerine saygı duyduğu gerekçesiyle iptal ettiklerini duyurdular. Dolayısıyla burada LGBTİ gruplarına karşı bir ayrımcılığı vurguladılar. Hem otel hakkında hem de otele aramalar yaptığı iddia edilen ‘Beyza Piliç, Ensar Vakfı, MÜSİAD, Memur – Sen, Cihannüma Derneği gibi şirketler ve bir takım sivil toplum kuruluşları vardı. Hem otel, hem otele tehdit telefonları açanlar hem de haberi yazan Özlem Doğan ve haberi kullanan Ajans Kamu Press, İslami Analiz sitesi gibi kurumları TCK’nın 216’dan değerlendirilmek üzere nefret söylemli bir haber paylaştıkları gerekçesiyle biz suç duyurusunda bulunmuştuk. Bunların dışında Facebook’ta Köklü Değişim, İslami Fikirler gibi bazı sosyal medya grupları vardı. Bazı kişisel sosyal medya hesaplarında kalaşnikoflu fotolar paylaşıldı” dedi. “ARKADAŞLARIMIZIN VARLIĞI VE VAROLUŞLARI SABOTE EDİLMEYE ÇALIŞILDI”
Etkinliklerin Ramazan ayı gerekçe gösterilerek sabote edilmeye çalışıldığını belirten Av. Özkan, “Ramazan Ayına yaklaşılması itibariyle özellikle Mersin Onur Haftası bu hassasiyet gösterilerek Ramazan Ayının öncesine alınmıştı. Buna rağmen Müslüman vatandaşların galeyana getirildiği ve getirilmeye çalışıldığı paylaşımlar yapıldı. Haberlerin içeriğinde ‘Onursuzlar, sapıklar’ gibi bir takım hedef göstermelerle aslında arkadaşlarımızın varlığı ve varoluşları sabote edilmeye çalışıldı. Buna rağmen güvenlik önlemleri alınarak bir final yürüyüşü gerçekleştirildi. Yürüyüşe bir takım münferit saldırılar oldu. Ancak polis gerekli güvenlik önlemlerini aldı ve sonrasında etkinliği tamamlamayı becerdik” diye konuştu.
“BİRÇOK GAZETEYE TAKİPSİZLİK KARARI VERİLDİ”
Sözlerinin devamında soruşturma sırasında savcılıklarca Milat ve Yeni Akit Gazeteleri’nin nefret söylemi taşıdığı iddia edilen haberlerin ifade ve basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirildiğini ve kovuşturmaya gerek yoktur kararı verildiğini söyleyen Av. Özkan, sözlerini şu cümlelerle sürdürdü: “Biz bu karara itiraz ettik konu ile ilgili AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını sunduk ancak herhangi bir sonuç alamadık. Dolayısıyla o kararlar kesinleşti. Sonrasında sosyal medya hesapları için Facebook’un merkezinin Amerika olduğu ve IP’lerinin belirli suçlar çerçevesinde paylaştığı ve onun dışında paylaşmadığı gerekçesiyle soruşturmanın yapılamayacağı anlamında bir gerekçe ile yine takipsizlik kararı verildi. Biz buna da itiraz ettik. Siz yeterince aslında bu suçları tanımladınız mı ve bu suçlar özelinde IP adreslerine ulaşılması için bir çaba gösterdiniz mi diye itiraz ettik ama başvurumuz yine reddedildi.”
“NEFRET SÖYLEMİ İÇEREN BİR HABER MEŞRUİYET GETİRMEZ”
Ancak Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İslami Analiz Sitesi’nin genel yayın yönetmeni hakkında açtığı davanın; ayrımcılık ve nefret suçları ile hukuki mücadele açısından çok önemli olduğunun altını çizen Av. Özkan, “Tamda bizim istediğimiz şekilde Türk Ceza Kanunu’nun 216. Maddesine göre ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama şeklinde bir iddianame hazırlandı ve Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Duruşmasına da gideceğiz. Karar ne olur bilemiyoruz ama en azından nefret söylemi içeren bir haberin bir meşruiyet getirmeyeceğini orada dile getireceğiz ve tutanaklara geçmesini sağlayacağız. Birçok dernekten de bu davanın takibi yapılacaktır. Hem ulusal hem de uluslar arası kamuoyu içinde bu davanın çok önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.
“ÇATIŞMAYI KÖRÜKLEYEN HABER DİLLERİ VAR”
Hakkında dava açılan haber sitesi genel yayın yönetmenin ifadesine ilişkin bilgiler veren Av. Özkan, şöyle konuştu: “Haberi yapanlarda, servis eden genel yayın yönetmeni de kaynak olarak Millat Gazetesi’ni kaynak olarak kullandıklarını söyledi. Halkın bir kesimini aşağılamak amacını taşımadıklarını, haberi hazırlarken bir takım kısıtlama ve sansürlemeye gittiklerini ve ifadeleri son derece yumuşattıklarını söylediler. Hatta haberi yayınladıktan sonra haberin altına birçok saldırgan yorumlar yapıldığını ve bu yorumları sildiklerini söylediler. Ama aslında bu haberi yapmakla bir kesimin bir kesime karşı nefretini dile getirebileceği bir ortamı sağladıklarını söylüyorlar. Demek ki burada bir çatışma var ve bu çatışmayı körükleyen bir haber dili var. Dolayısıyla ifade ve basın özgürlüğüne girmeyen bu haberi yapanların aslında bu sorumluluğu taşıması gerektiği üzerinden bir savunma gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla tam da nefret söylemi, hakaret, tehdit ve beklide yaralanmalara ve nefret cinayetlerine varacak suçların aslında işlenebileceğini dile getiren bu haberin dilinin çok önemli olduğunu gösteren bir hal alıyor.” “NEFRET SÖYLEMİ YASALARIMIZDA SUÇ OLARAK TANIMLANMIYOR”
Nefret suçları ile ilgili mücadelede yasalardaki açıklıkların ve savcılıklar arasında alınan farklı kararların hukuki alana zarar verdiğini de ifade eden Av. Özkan, “Örneğin bu dosyada farklı savcılıklar olduğu için yargı yolları farklı işledi. Her biri hakkında farklı kararlar geldi. Eğer itirazlarımız kabul edilseydi zaten ilk haberi yapan Milat Gazetesi’ne de dava açılırdı. Dolayısıyla da bu haliyle iç hukuk yolları tüketildi ve bu şekilde kaldı. Ancak Sakarya Asliye Ceza Mahkemesinin vereceği karar üzerinden sirayet edecek bir çalışma yeniden yapılabilir. Fakat burada farklı savcılıklarda ve farklı mahkemelerde farklı uygulamaların olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla savcılıkların ve mahkemelerin ifade ve basın özgürlüğünü ele alış şekilleri veya nefret söylemi ile bakış açılarının değiştiği görüyoruz. Dolayısıyla biz burada nefret suçları ile mücadelede tek tip bir uygulamadan bahsedemiyoruz. Bu farklılıklarda bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. Ayrıca Nefret söylemi bizim yasalarımızda bir suç olarak tanımlanmıyor. Biz dolayısıyla TCK 216. Madde kapsamında nefret söylemini açıklamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla buna yönelik bir çalışma ve altyapı olmadığı için de ilerleyemiyoruz. Bu yüzden bu davanın açılması çok önemlidir. Çünkü daha öncesinde bu şekilde açılmış bir dava yok” dedi.