Şehir plancısı Prof. Dr. Tamer Gök, ilçeler için hazırlanan 1/5 binlik ölçekli Nazım İmar Planları’nın hatalar ve eksiklikler ile dolu olduğuna dikkat çekerek, “Şehrin geleceği riske ediliyor!” uyarısı yaptı.

HEDİYE EROĞLU - M. NABİ BATUK

Dünya Anıtlar ve Sitler Konseyi Milli Komitesi Türkiye Üyesi, Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mimarlık Fakültesi kurucu dekanı, şehir ve bölge plancısı Prof. Dr. Tamer Gök, Mersin’in 4 merkez ilçesi Akdeniz, Toroslar, Yenişehir ve Mezitli için hazırlanan 1/5 binlik Nazım İmar Planları’nı gazetemize değerlendirdi. Şehrin bir bölümünün özel proje alanı denilerek şehirden kopartıldığının altını çizen Prof. Dr. Gök, planların yaşamın önüne koyulması gerektiğini aktardı.

“MERSİN 30 BİN KİŞİLİK KASABADAN 1 MİLYONLUK ŞEHİR HALİNE GELDİ”

SORU: Mersin’e bir genel bakış atmamız gerekirse, yapısal ve mimari olarak neler görürüz?

T.GÖK: Mersin çok eski bir şehir değil. 1840’larda küçük bir balıkçı köyü imiş. Tarih olarak geçmişine gidecek olursanız antik dönem, Yumuktepe, Soli Pompei gibi Roma, Helenistik, Hitit Dönemi’nden kalma bir kent. Kültürel varlığı zengin ve çeşitli olan bir kent.

Ama bugün ki Mersin’in gelişmesi son 150-160 yıla dayanıyor. Küçük bir balıkçı şehriyken, Çukurova’da tarımın artması, demir yolunun devreye girmesi ile Mersin iskeleleri işlerlik kazanıyor. Cumhuriyet dönemi ile gelişme devam etmiş. Daha önce il merkezi Silifke iken sonrasında Mersin’e gelmiş. Mersin kentleşme anlamında daha önce Silifke ve Tarsus’un gerisinde iken 1950’lere gelince hem coğrafik hem de stratejik önemi nedeniyle çevresindeki şehirleri geçmiş ve bir metropol haline gelmiş. 1980’lerden sonra göçler nedeniyle hızla bir gecekondulaşma ve nüfus yığılması olmuş. Dolayısıyla 30-40 binlik bir şehirken Mersin bir anda, 1 milyonluk bir şehir halini gelmiş. Yani Mersin son 40 yılda; 20-30 kat büyümüş bir şehir.

Mersin eskiden kıyı paralelinde doğrusal gelişen bir şehirdi. Kent merkezi Yoğurt Pazarı ve güneyi idi. Limanın yapılması ile birlikte sanayi tesisleri, depolama alanları kentin doğusuna geldi, kentin batısındaki kıyı bandı ise konut için cazibe merkezi haline geldi.

Sonrasında ise kuzeye doğru da bir gelişme yaşandı. 1990’larda yapılan imar planları Güneykent, Halkkent projeleri şehri biraz yukarıya çekti. Bu doğru bir hamleydi, yoksa şehir uzayacaktı. Uzaması da birçok problemi beraberinde getirecekti.

1910’lu yıllardan sonra şehir başka bir evreye geçiyor. Bir kasaba niteliğinden 1960’larda büyük şehir niteliğine geçiyor. 2010’lara doğru birçok kalkınma hamlesi nedeniyle şehir hızla gelişiyor ve metropoliten alan niteliğinde.

“BÜYÜME ÖNGÜRÜLEMEDİ”

SORU: Bu çarpık büyüme de en sorunlu kısmın imar olduğunu söyleyebilir miyiz?

T.GÖK: Proje ve teknik kadro bir açısından 1980’lerin hızlı gelişmesini öngöremediler. Mersin’in plan açısından zorlukları, engelleri yoktu. Ancak 1960’lardan sonraki gecekondulaşma olayını kavrayamadı o zaman ki belediye başkanları. Kavrasalar hazırlık yaparlar mıydı, bu da ayrı bir konu ama 1990’larda yapılan projeler Yenişehir Belediyesi’nin ve kuzeye doğru olan düzenli gelişmeler, geniş ana caddeler, yeşil alanlar planlı bir gelişmenin sonucu, sağlıklı bir kent bölümü olarak görüyor. Demek ki yapınca oluyormuş. Planı yaşamın önüne koymamız lazım.

Sağlıklı şehirleşme için plan hazırlatmak yetmiyor. Planı uygulamak için bir imar programınız olmalı. İmkanlarımız nelerdir, bütçemiz, aracımız var mı bunlara bakılmalı.

Ama maalesef bizim yönetimlerimiz programı ciddiye almamıştır. Parçacıl işlerle bu şehir bugüne kadar gelmiştir.

“ŞEHRİ BÜTÜN OLARAK PLANLAMAK GEREKİYOR”

SORU: Birkaç  aydır 1/5 bin planlarını konuşuyoruz. Planlara karşı yoğun tepki var. 1/5 bin ölçekli Nazım İmar Planları’nı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

T.GÖK: 1/5 bin ölçekli Nazım İmar Planı’ndan önce Nazım nedir ona bakmak lazım. Nazım, bir şeye hakim olan demektir. Planlamada yeri ise masterdır, ana plan demektir. Neden böyle bir ana plan ve uygulama planı gibi iki kademeli bir şey ön görüyoruz? Çünkü büyüyen şehirlerde, şehrin bütünü kontrol etmek, planlamak çok önemlidir.

Şehir insan vücudu gibidir. Şehrin kalbi, damarları vardır. Siz bunları beslemez, kontrol etmezseniz, insan gibi hastalanır. Nasıl ki bir insan çok yiyerek obez haline gelir, hastalıklar baş gösterirse şehirler de böyle olur. Şehri şişirip büyütüyorsunuz ama yolları, ana arterleri ulaşım araçlarını temin etmiyorsunuz, o zaman şehir kangren oluyor.

“PLANLAR YEREL İDARELERE DANIŞILARAK YAPILMALI”

Bölgeler ve vilayetler için öncelikle 1/100 bin ölçekli Çevre Düzeni planı yapılır. Bu üst plandır. Mersin’de bu plan son 15-20 yılda ancak yapılabilmiştir.

Çevre düzeni planı, şehrin nazım imar planı için yol gösterici olur. Aralarında hiyerarşik ilişki olması lazım. Planlar arasında çift yönlü ilişki vardır. İki plan arasında bir uyum, mutabakat olması çok önemli. Nazım imar planları ana kararları verir, bunun uygulanabilmesi için uygulama imar planı gerekli. Bunun da ölçeği 1/1000’dir. Bunun da nazım imar planı doğrultusunda olması ve birbirlerine karışmaması lazım.

“ŞEHRİN DOĞUSU PLANLARDA YOK”

SORU: Mersin’le ilgili hazırlanan planların artıları, eksileri nelerdir?

T:GÖK: Hızlı gelişen şehirlerin nazım imar planlarının güncellenmesi lazım. Bir ana felsefenizin, stratejinizin, plan kararları dizinizin olması ve bunu uygulamanız lazım. Zaman içerisinde bu planı revize etmeniz lazım. Aynı zamanda nazım imar planında perspektifinizin, vizyonunuzun olması lazım.

En önemlisi; bütüncül olması lazım. Bugün ki planın en fazla tartışılan yönü bu. Bütüncül olmaması. Sağlıklı bir insan bedeninde tüm vitamini sağ kola verirseniz sol kal zayıf kalır. Bugün şaşırtıcı bir şekilde nazım imar planının da şehrin doğu bölümü yok. Serbest Bölge-Otoyol bağlantısının yani 151. Caddenin sağı solu yok. O cadde şu anda depolar ve sanayi tesislerinden oluşmuş durumda. Mersin’in doğusunda Karaduvar, Kazanlı, Karacailyas var ve bunlar 4-5 belediye idi. Ancak bugün bu bölgeler planda yok.

“NAZIM İMAR PLANI, NAZIM OLMAYAN BİR PLAN NİTELİĞİNDE”

SORU: Peki sizce bu bölgeler neden planda yok?

T.GÖK: Bu konuda açıklama yapılmadığı için doğru bir yorum yapmam mümkün değil. Problemler olduğu için dışarıda bırakmış olabilirler ya da ayrı plan yapabilirler. Bu şehrin geleceği risk ediliyor. Bir defa plan baştan sakat. Nazım imar planı, nazım olmayan bir plan niteliğinde.

Bir başka önemli eksiklik ise, uzun zamandır Mersin’in ulaşım master planı yapılıyordu. Daha önceki belediyede de yapıldı. Bunlar sağlıklı, güzel planlar. Teknik ehil kadrolar bunu hazırladı. Mersin Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Master Planı’nın, Uygulama İmar Planı’nı ihale etmiş. Ancak Nazım İmar Planları içinde, ulaşım ana planı yok. Bu temel hata. Planlar birlikte yapılmalı. Şehrin bir bölümüne yeni gelişme alanı öngörüyorsunuz ama oraya gidecek ulaşım sistemi nasıl çalışacak, diğer bölgelere nasıl bağlanacak bunu düşünmüyorsunuz. İnsanlar doğudaki çalışma alanlarına, sanayi alanlarına nasıl gidecekler? Hangi yollar var, felsefeniz nedir? Dolayısıyla bu çok önemli bir hatadır.

Planda yine gereğinden fazla detaylı yollar çizilmiş. Bunlar nazım imar planı düzeyi ölçeğinde değil, uygulama imar planı ölçeğidir. O ayrıntıya girilmesi gereksiz. Yani bir şekilde uygulama imar planlarına müdahale ediyor. Oysa uygulama imar planları alt belediyelerinin yetki ve sorumluluk alanlarında.

“DERELERİN ÜZERİ BETON SETLERLE KAPATILDI”

SORU: Planla ilgili en önemli başlıklardan bir diğerleri de, kentsel dönüşüm. Siz bu önemli başlı hakkında ne düşünüyorsunuz?

T.GÖK: Dere yatakları konusunda zannediyorum son 2-3 senedir ciddi bir etüt yapılıyor. Buna Devlet Su İşleri de dahil oldu. Kuzeyden başlayıp 34. Caddeye uzanan dere var. Bundan 8-10 sene önce derenin üzeri beton setlerle kapatıldı. Ben meteorolojist değilim ama şehir imar planları yapılırken kuru dereleri iyi etüt etmek lazım. Coğrafyayı tanımak lazım.

O zamanlarda derelerin üzerini kapatmayın dedik, bizi dinlemeyip kapattılar. Yol yaptılar, park yaptılar. Bu vahim hatayı nasıl yapabiliyorlar? Mühendislerimiz, mimarlarımız bu kadar iş bilmez mi? Sonrasında ise iş makineleri o betonu kırıyor, derelerin üstü açılmaya çalışılıyor. Bu planda detayları incelememiz mümkün değil. Ama zannediyorum bir şekilde hazırlık yapıyorlar.

“ŞEHRİN BİR BÖLÜMÜ ÖZEL PROJE ALANI DENİLEREK ŞEHİRDEN KOPARTILIYOR”

Kentsel dönüşüm planlama literatüründe olan bir tabirdir. Kentsel dönüşüm; hastalıklı bir noktaya gelen şehrin bir bölümü için yapılır. Gelişmelere ayak uyduramamıştır, ihtiyacı karşılayamıyordur, problemli bir alandır, ruhsatsız yasadışı yapılar oluşmaya başlamıştır ve bu bölümlerin yenilenmesine karar verilir. Bu yenilenme kamu eliyle de olabilir, özel sektör eliyle de. Dünyada birçok ülke bunu yapmıştır.

Türkiye’de kentsel yenileme ilk başlarda esas gayeye uygun bir şekilde başladı ancak sonra iş zıvanadan çıktı. Ankara ve İstanbul tanınmaz bir hale geliyor.

Mersin’in 4 ilçesi için hazırlanan plana baktığım zaman şaşırdım. Bir şehrin yarısı kentsel dönüşüm özel proje alanı olabilir mi? Bu aslında imar kanununa uygun hazırlanan mekansal planlar yönetmeliğine ve diğer imar prensiplerine, ilkelerine aykırı bir durum. Nazım imar planı ile ilgili kararları vereceksiniz, bu planları öteleyemezsiniz. Şehrin bir bölümü özel proje alanı denilerek şehirden kopartılıyor. 1/1000 ölçekli planlar bu ana kararı halledemez.

“MAL SAHİPLERİ YANAŞMAZSA KİMSE ONLARIN EVİNİ YIKAMAZ”

SORU: Kentsel dönüşümle ilgili vatandaşın endişesi var. Vatandaş bu noktada ne yapabilir?

T.GÖK: Bu kentin ilk gelişim odağında Pozcu vardı. Pozcu 1970’lerden 80’lerden sonra şehri batıya çeken bir merkez oldu. O zaman da Pozcu semti iyi yönetilemedi, yoğunluk arttı, binalar eskidi ve şuan iş alanı Pozcu’ya kaydı. Ama Pozcu’nun fiziki altyapısı ve teknik durumu bunu taşıyacak durumda değil.

Ama şuan ki planın kentsel dönüşüm alanı içerisinde Pozcu yok. Esas dönüşmesi gereken yer, kentsel dönüşüm alanı dışında bırakılmış. Bunun dışında şehrin yeni gelişen alanları kentsel dönüşüme tabi tutuluyor. Kentsel dönüşüm bir kamulaştırma, istimlak gibi tek taraflı kamu hareketi değildir. Sınırlı alanlarda kamuya yetki verilmiştir ama kentsel dönüşümün ana işleme prensibi ev sahipleri, mal sahipleri müteahhitlerin aynı masada oturup buluşmasıdır. Bu anlaşmaya mal sahipleri yanaşmazsa kimse onların evini yıkamaz. Bu realize edilemeyecek, gerçekleştirilemeyecek ütopik bir öngörü gibi kalıyor.

“VERİMLİ TARIM ARAZİSİ BAKANLIĞIN İZNİ OLMADAN YAPILAŞMAYA AÇILAMAZ”

SORU: Bir diğer sorumda verimli tarım arazilerine yönelik. Buraların imara açılacağı iddiaları var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

T.GÖK: Verimli tarım arazileri konusunda bazı klişeleşmiş sloganları kullanmaktan çekinirim. Verimli tarım arazilerinin israf edildiği yönünde oluşmuş bir kanaat yok. Mersin çok değerli bir tarım arazisi üzerine kurulu, iklimi de tarıma son derece uygun. Ama bir şehir gelişiyorsa bu planlama ile olmalı.

Mersin’in etrafı tarım arazileri ile çevrili. Dolayısıyla verimli tarım arazisinin kentsel alana dönmesi kaçınılmaz bir olgudur. Bu bizi üzmesin. Çünkü bu kentin son 50 yılda işgal ettiği tarım alanlarına karşılık, verimli tarım alanlarına dönüşen açık alanlar 10-20 misli fazladır. Dikkatli davranmak lazım, sulu tarım yapan bir bölgeyiz.

Verimli tarım arazisi bakanlığın izni olmadan yapılaşmaya açılamaz.

“KARAYOLLARI MERSİN’E YETMİYOR”

SORU: Mersin bölge illerine bağlantı yollarında eksiklik var mı?

T.GÖK: Karayolları Mersin’e yetmiyor. Son 5 senede bu şehrin, kent içi trafiği çok sıkıntılı bir hale geldi. Bugün doğu ucundan batı ucuna yarım saat, 40 dakikadan önce gitmeniz mümkün değil. Bu kadar hızlı akan trafiği rahatlatacak toparlayıcı, taşıyıcı ana arterlerin açılması lazım. Kavşaklarımız hatalı açılmış. Bugün çalışmalar yapılıyor ama trafik sirkülasyonuna cevap veremiyor. Battı-çıktıları yapmaya başladılar. Bunların tabi ki yapılması lazım ama bir hiyerarşi olması lazım. Ana arterler kesintisiz akması gereken sistemlerdir.

Adana-Mersin arasında hep otoyola yükleniyoruz. D-400 yolu şehir içi yol görünümünde. Her şeyi otoyola yüklersek orası otoyol görünümü kaybeder. O yükü otoyola yüklemeden hem doğu-batı hem de kuzey-güney yönünde şehir içi yollar açılmalı. Bunda gecikildi. Mevcut Mersin-Tarsus yönünde yol açılacaktı ama bu yol açılmadı.

“BİR MALİ PROGRAMI OLMAYAN NAZIM İMAR PLANI HAYALCİ OLMAKTAN ÖTEYE GİDEMEZ”

SORU: Son olarak ne söylemek istersiniz?

T.GÖK: Planda toplumun tepkisi çeken bir diğer olay ise yeşil alan ve park alanları olarak öngörülen yerler… Son 5-10 senede yapılmış, ruhsatlı sağlıklı gelişme alanları yeşil alan yapılmak isteniyor. Bu konuyla ilgili Mezitli Viranşehir civarında binlerce insan bana gelip, kullanma izni ve ruhsat aldığı evin yeşil olarak işaretlendiğini söyleyerek yardım istiyor. Şimdi bunların denkleşebilmesi için oradaki yüzlerce konutu belediyenin parasını vererek istimlak etmesi gerekiyor. Bu bölgede bir evin değeri 500 bin TL civarındadır. Birazcık yeşil alan için böyle bin tane evi istimlak edip yıkmak doğru mu?

Ayrıca bir mali programı olmayan nazım imar planı, hayalci olmaktan öteye gidemez.



   

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!


  HABERCİ GAZETESİ
 

  HABER ARAMA
 
  

  HABERCİ SPOR
 


  BİK İLANLAR
 




  SOSYAL MEDYA
 

  NÖBETÇİ ECZANELER
 
 

 




sanalbasin.com üyesidir

 
         
ANASAYFA HABER ARŞİVİ KÜNYE İLETİŞİM GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinhaberci.com © Copyright 2016-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA