Atatürk Parkı içerisinde kalan son kafenin sahibi Aleattin Ceylan, imara aykırı şekilde büyüdükleri iddialarını ret etti. Büyüttükleri her santimetrenin parasını 3 katı fazla verdiklerini belirten Ceylan, yıkım işlemlerinin hukuksuz olduğunu savundu.
GİZEM EKİCİ
Akdeniz ilçesi Atatürk Parkı içerisinde kalan ve Milli Emlak Müdürlüğü'ne ait arazide faaliyet yürüten son iki kafeden biri olan ‘Saklı Bahçe’ isimli kafe imara aykırı büyüdüğü iddiasıyla önceki gün TOMA ve çevik kuvvet eşliğinde yıkıldı. İşletme sahiplerinin yıkıma direniş göstermesinin ardından polis plastik mermi ve biber gazı ile müdahale edince ortalık savaş alanına döndü. Müdahale sonrası çok sayıda gözaltı yaşanırken, işletme içerisindeki eşyalarıyla birlikte yıkıldı.
İddialara göre, Mersin Büyükşehir Belediyesi zabıta ekipleri geçtiğimiz hafta Cuma günü yıkım için Saklı Bahçe ve Park Kafe isimli iki işletmeye geldi. İşletme sahiplerinin mahkeme kararını göstermelerinin ardından geri dönen ekipler Salı günü tekrar işletmelerinin olduğu bölgeye geldi. Yıkıma direnen iş yeri çalışanlarından bazıları çatıya çıkarak üzerine benzin döküp kendini yakmak istedi, kimileri iş makinelerinin önüne yattı, kimi ise TOMA aracının önüne mutfak tüpü koyup gazı açtı. İşletme sahipleri ve çalışanlarının direnişine rağmen Saklı Bahçe yıkıldı. Şimdi gözler bölgede kalan tek kafe olan Park Kafe’ye çevrildi. Daha önce bir kafesi yıkılan ve bir büfesi kapatılan işletmeci Aleattin Ceylan yaşananları ve süreci gazetemize anlattı.
“HERŞEY YASALARA UYGUN”
İşletmeleri 2010 yılında belediyeden ihale ile aldıklarını belirten işletmeci Aleattin Ceylan, ‘imara aykırı büyüme’ iddialarını ret etti. Yaptıkları her şeyin yasaya uygun ve Belediye ile Milli Emlak’ın bilgisi dahilinde olduğunu dile getiren Ceylan, “Buralar o yıllarda izbe yerlerdi. Öğle saatlerinde bile insanların rahatça yürüyebileceği yerler değildi. Burada her gün suç işleniyordu. Burada gece vakti bir polis memuru bıçaklandı. Biz buraları alıp güzelleştirdik. Burada tek bir tane bile ampul yanmazken ben kendi cebimden 350 adet ampul alıp parkın aydınlatılmasını sağladım. Biz buraya 3 kafe emek verdik, parkı güzelleştirdik. Biz burayı 2010 yılında devlet ihale kanununa göre belediyeden aldık. Sonrasında Milli Emlak ile belediye arasında 2001’den 2010 yılına kadar yapılan bir protokol vardı. Söz konusu protokol 2010’da bitti. Ancak bizim bundan haberimiz yoktu. 2010’da biten protokolün ardından hazineye ait olan yerler bize 2013’e kadar yeniden kiralandı. 2010’a Milli Emlak Müdürlüğü görevini yürüten Süleyman Ar, Mersin Büyükşehir Belediyesi Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı’na getirildi. Kendisi konuyu biliyor. 2010’da Milli Emlak bize gelip ‘Arkadaşlara burası bizim, buralar bize devroldu. Zaten kendi malımızdı. Biz belediyeye protokolle devretmiştik ve siz artık belediyeye kira vermeyeceksiniz. Verdiğiniz kiralar boşa gider, haberiniz olsun’ dediler. ‘Peki, biz ne yapacağız?’ diye sorduk. ‘Biz size ecrimisil (haksız işgal tazminatı) olarak fatura keseceğiz’ dediler. Biz işgal ettiğimiz her santimetre kare için en yüksek meblağdan kira verdik. Gelip kontrol ettiler, onun üzerine biz kiramızı vermeye devam ettik. Biz hiçbir şekilde yasadışı büyüme yapmadık. Büyüttüğümüz her santimden Milli Emlak’ın bilgisi vardı. Biz 2010 yılında bu durumu yasal bir duruma getirmek için sözleşme yapılmasını istedik, onlar da ‘Biz yazışmalarımızı bitirip sizi çağıracağız, sözleşmeleri imzalayacağız’ dediler. Bu arada belediyeye kira vermedik. Biz ecrimisillerimizi Milli Emlak’a yatırdık. Hepsinin belgesi var, makbuzlarımız, ecrimisil ihbarnamelerimiz duruyor. Kullandığımız he santimetrekarenin parasını verdik ve vermeye de devam ediyoruz. Milli Emlak protokolle belediyeye kiraya verdiği yerlerde yüzde 3’ünü veriyor. Ben buraya 3 katı kira ödüyorum. Yıllık devletin kasasına 200 bin lira giriyor. Vergim, suyum, elektriğim, istihdamım bunun dışında” dedi.
“HER SANTİMETRE KARENİN PARASINI ÖDEDİK”
Kafeleri 48 metrekare olarak aldıklarını ancak, 2010’da Milli Emlak’ın gelip yeni protokol imzalanırken “Ne kadar alan kullanacaksınız, şimdiden söyleyin biz ona göre ölçü alıp, hesap yapalım” dediğini kaydeden Ceylan, “Biz de kullanmak istediğimiz alanı söyledik ve ona göre 3 yıllık protokol yapıldı. Kullandığım alan üzerinden para veriyorum. Eğer yasadışı bir şey yaptıysam Milli Emlak ve Belediye olarak neden müdahale etmediniz. 2010’da imzalanan protokolün ardından biz 1 yıl boyunca kullandığımız alanın parasını verdik. 2012’de 200 metre dışarı çıkmışım, benden 200 metrenin parasını aldılar. Eğer bu yasal değilse neden 2013 yılında 300 metrekareye çıkmama izin verdiniz. 2013’te Büyükşehir Belediyesi, Adnan Menderes’teki kafe sahipleri ile birlikte bizleri topladı ve ‘Mersin’de olimpiyat oyunları olacak, işletmelerinizi ülkemize yakışır bir şekilde güzelleştirin’ dediler. ‘Bize 48 metrekare verilmişti, kafelerimizi güzelleştirmek için elimizden geleni yaptık’ dedik. Belediye yetkilileri gülerek ’48 metrakare kafe mi olur olsa olsa çay olacağı olur, biz size ne diyorsak onu yapın’ dediler. Biz de buna uyarak kafelerimizi güzelleştirdik. Eğer yaptığımız suç ise bizi kandırdılar demektir. Bana işletmeni büyüt dediler büyüttüm, güzelleştir dediler güzelleştirdik. Bana bunları yap diyenler diyen gelip kafemi yıkıyor” diye konuştu.
“BAŞKAN KOCAMAZ, BİZİ DİNLEYİP SÖZ HAKKI VERMEDİ”
Mart 2014 yerel seçimlerinin ardından koltuğa oturan Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın, görüşme taleplerinin hiçbirine olumlu cevap vermediğini öne süren Ceylan şunları söyledi: “Başkan Bey’e, ‘eğer ki yasalara aykırı bir şey varsa bize söyleyin işletmemizi ona uygun hale getirelim. Biz burada emek harcadık, bu parkın pisliğiyle uğraştık. Nasıl istiyorsanız öyle yapalım’ dedik ancak dinleyen olmadı, hiçbir görüşme talebimiz kabul edilmedi. Bizim yıkımı durdurma davalarımız devam ediyor. Yıkımla ilgili hiçbir davamızı kaybetmedik şuana kadar. Hiçbir mahalli idare Türkiye Cumhuriyeti yasalarından üstün değildir. Mahkeme bir karar vermişse uygulansın elbette. Yan taraftaki işletmem geçtiğimiz yıl üzerinde mahkemenin tedbir kararı varken yıkıldı. Orada 30 kişi çalışıyordu hepsi işsiz kaldı. Yıkımdan doğan zararım karşılanmadı. Belediye kafeyi kapatmıştı, biz de içerideki eşyalarımızı çıkarttık. Bina orada kaldı, mahkeme tedbir kararı koymuştu ancak belediye mahkemenin kararını dinlemeden kafeyi yıktı. Biz konu şahsileştirilip üzerimize gelinmesin diye dava bile açmadık. Geri çektik kendimizi. Geçtiğimiz hafta Cuma gecesi imar affı geçti meclisten. Cuma sabahı ise belediye yıkım için kapımıza geldi. Geçtiğimiz yıl yıkım kararlarına yaptığımız itirazların neticesinde yürütmeyi durdurma kararı aldık. Yürütmeyi durdurma kararına rağmen kafemizi yıkmaya geldiler. Ben yasal hakkımı kullanıyorum. Biz diyalogdan, çözümden yanayız. Bize hiçbir tebligat yapılmadan Cuma sabahı kaba bir şekilde geldiler. Burası benim ekmek kapım, ben ekmeğime sahip çıkarım. Siz devletin polisini arkanıza alıp karşımıza çıkamazsınız, bizi polisle karşı karşı getiremezsiniz. Polisi kalkan olarak kullanamazsınız. Kurumlardaki kişiler olayı şahsileştiremez. Hukuk ne karar verirse biz ondan yanayız. Mahkeme burasının yıkımı için ret kararı verdi. Önceki gün yıkılan Saklıbahçe için mahkeme belediyeden savunma istedi. Biz ve diğer kafe sahipleri mahkemenin olumsuz karar vermesi halinde kafelerini kendi elleriyle sökeceğini açıkladık. İnsanların eşyalarını çıkartmalarına bile izin verilmedi” şeklinde belirtti.