5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliğine aday olan isimlere doğayı korumak ile ilgili seçim bildirgesi gönderen çevreciler, doğa talanının durdurulması için çağrı yaptı.
MEHMET NABİ BATUK
24 Haziran cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine az bir süre kala, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde siyasilere ‘doğayı koruyun’ çağrısı geldi. Antakya Çevre Koruma Derneği, Samandağ Çevre Koruma ve Turizm Derneği, İskenderun Çevre Koruma Derneği, Erzin Çevre ve Tarihi Koruma Derneği, Osmaniye Çevre Dostları Platformu, Adana Çevre Tüketici Koruma Derneği, Tarsus Çevre Koruma Kültür ve Sanat Merkezi Derneği, Mersin Çevre Dostları Derneği ve Mersin Çevre ve Doğa Derneği’nin çatı altında toplandığı Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri Platformu tarafından Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan açıklamaya ilgi yoğun oldu.
“SAĞLIKLI BİR ÇEVRE VE YAŞAM, ANAYASAL HAK”
Platform tarafından hazırlanan; “2018 Cumhurbaşkanlığı Ve Milletvekili Genel Seçimleri Seçim Bildirgesi”ni, MERÇED Başkanı ve Platform Sekreteri Sabahat Aslan okuyarak, siyasilere seslendi. Ülkemizde uygulanan bilime aykırı politikalar sonucunda; sanayi, tarım, kent, ulaşım, enerji, madenler, doğal kaynaklar, ormanlar, hazine arazileri, kıyılar ve derelerin birer rant alanı haline dönüştüğünü söyleyen aslan, yeraltı ve yerüstü su kaynakları ile hava ve toprağın kirletildiğini ve çevre sorunlarının arttığını işaret etti. Anayasanın 56. Maddesi olan; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” hükmünü anımsatan Aslan, “İnsanların en temel hakkı olan yaşam hakkının ancak sağlıklı ve dengeli bir çevrede gerçekleşebileceğini belirtmektedir. Ülkemizin, mevcut ve planlanan kirli ve eski teknolojiler olan termik santraller, nükleer santraller, çimento fabrikaları ve demir çelik fabrikaları ile, gelişmiş ülkelerin sanayi çöplüğü haline dönüştürülmesiyle, sularımızın HES projeleriyle ticarileştirilmesiyle, dağlarımızın taş ve maden ocakları ile tahrip edilmesiyle, GDO’lu hibrit tohumlarla gıda politikamızın tamamen dışa bağımlı hale getirilmesiyle, meralarımızın yok edilmesiyle tarımımızın ve hayvancılığımızın bitme noktasına getirilmesiyle, turizm adına ormanlarla kaplı kıyılarımızın betonlaştırılmasıyla, yaşam hakkımızı koruyan Anayasanın 56. Maddesi ihlal edilmektedir. Bu ihlalin karşısında hukuk kurallarının işletilmemesi var olan sorunları çözümlenemez hale getirmekte ve büyümesine neden olmaktadır.
KÜRESEL ISINMA VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE DİKKAT
Dünyayı çok büyük felaketlere götüren küresel ısınma ve iklim değişikliği ülkemiz için de çok büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Devletimiz, Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Uluslararası Çevre Koruma Sözleşmeleri ve de Anayasamız gereğince insan hak ve hürriyetlerine gerçekten saygı gösterilmesini ve bu hak ve hürriyetlerin herkesçe aynı şekilde anlaşılmasını, öğretim ve eğitim yoluyla bu hak ve hürriyetlere saygıyı geliştirmeye ve dünyaca fiilen tanınmasını ve tatbik edilmesini sağlamaya gayret etmeyi taahhüt etmiştir. Küresel boyutları olan Çevre sorunlarının ve iklim değişikliğinin ölümcül etkileri nedeniyle 3. kuşak haklar arasında sayılan çevre hakkı 1. kuşak insan hakları içinde ilk hakkı olan yaşama hakkına evrilmiştir” dedi.
MEVCUT YASAL DÜZENLEMELER HAKKINDA
Cumhurbaşkanı ve milletvekili adaylarından taleplerini yerine getirmelerini isteyen Sabahat Aslan, bunları şöyle sıraladı; “Doğanın talan edilmesine neden olan Çevre Kanunu ve ÇED Yönetmeliğinin, Maden, Tohum ve Kıyı Kanunu’nun, doğa koruma odaklı olarak yeniden düzenlenmesini, nüfus planlamasının yapılmasını, sağlık etki değerlendirme yönetmeliğinin acil olarak çıkarılmasını, taraf olduğumuz uluslararası doğayı koruyan sözleşmelerinin ihlal edilmemesini istiyoruz. Küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkelerin başında gelen ülkemizde, acil önlemlerin alınması gerektiği ortadadır. Bu önlemlerin başında, küresel ısınmanın nedeni olan karbondioksit salımının azaltılması gelmektedir. Akkuyu, Sinop ve İğne ada Nükleer Santral projelerinden derhal vazgeçilmelidir. Ulusal Ulaşım Master Planı yapılmalı, demiryolu ve denizyolu taşımacılığına yönelik yatırımlar sağlanmalıdır. Kent içinde bisiklet kullanımının sağlıklı ve verimli bir ulaşım modeli olduğu kabul edilerek desteklenmelidir. Tüketim çılgınlığının önlenmesi ve herkesin aşırı tüketimden kaçınması için eğitici çalışmalar yapılmalı ve gerekli yasal mevzuat oluşturularak maddi yaptırımlar devreye sokulmalıdır. Teknolojik ürünlerin, garanti süresi dışında da ucuz ve hızlı bir biçimde onarılması için gerekli yasal mevzuat acilen oluşturulmalıdır. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı arttırılmalıdır.
TARIMIN İYİLEŞTİRİLMESİ VE TOPRAĞIN KORUNMASI HAKKINDA
Toprağın korunmasını hedef alan ulusal planlar yapılmalı, Toprak Koruma Kanunu yeniden düzenlenmelidir. Ormanlar ve milli parklar korunmalı, yeşil alanlar arttırılmalı, erozyon ve çoraklaşma önlenmelidir. I. Derece tarım alanlarımız üzerine kentleşme ve karayolu yatırımlarına izin verilmemelidir. Tehlikeli ve çok tehlikeli atık bildirimleri zorunlu hale getirilmeli ve atık yok etme maliyetleri topluma ödettirilmemelidir. Tarımda ekolojik tarım uygulamalarına geçilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalı, bunun için bilinçsiz sulamanın, kimyasal gübre, GDO’lu ve hibrit tohum kullanımının önüne geçilmelidir.Tarımsal üretim ve tüketim kooperatifleri arttırılmalıdır. Meralar korunmalı, bunun için mera kanunu yeniden düzenlenmelidir. Yerli hayvancılığın geliştirilmesi ve hayvancılık tarımı teşvik edilmelidir. Vahşi sulamanın önüne geçilmeli, yağmur suyunun sulamada kullanımının sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Balık çiftliklerinin kurulumuna izin verilmemelidir. Vahşi balıkçılığın yapılması engellenmelidir. Doğal balıkçılık üretimini arttırıcı önlemler alınmalıdır. Tarımımızı dışa bağımlılıktan kurtaran ve tarımda ülkemize yeten politikalar uygulanmalıdır.
SAĞLIKLI SUYUN KULLANIMI VE SUYUN KORUNMASI HAKKINDA
Şehir suyu şebekelerinden halka güvenli ve sağlıklı suyun içilmesini sağlamak için çalışmalar yapılmalıdır. İnsan sağlığını olumsuz etkileyen pet şişelerden suyun içilmesi yasaklanmalıdır. İçme ve musluk (şebeke) suyunda ağır metal ve zirai ilaç vb kalıntısı analizlerinin şeffaflaştırılması ve kamusal araçlarla her ay en az bir kez yayınlanmalıdır. Sulak alanlar ve su kaynakları acilen koruma altına alınmalıdır. Denizlerimizi korumak için Şehirlerde kanalizasyon arıtım sistemleri yapılmalıdır. Deniz taşımacılığında kullanılan gemilerin atıklarının denizlere boşaltımları engellenmelidir.
TEMİZ HAVA HAKKINDA
Şehirlerde Hava Kirliliği Haritaları oluşturulmalıdır. Sanayi kuruluşları yerleşim yerlerinden uzak kurulmalıdır. Enerji etkin ve verimli kullanılmalıdır. Kirletici teknolojilerin kurulmasına izin verilmemelidir. Hava kirliliğini izleyen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı her yıl kış sezonundan bir ay önce (ekim ayında) TBMM’ne Türkiye Hava Kirliliği raporu sunmalıdır. Gürültü denetimi hakkında; Var olan mevzuatın yaşama geçirilmesi, eksiklerinin tamamlanması, bir ulusal eylem planına entegre edilmesi gerekmektedir. İyonlaştırıcı ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon izin, ÇED ve Gayrisıhhi müessese (GSM) izni ve ruhsatlandırması mevzuatımızdaki sağlık mesleklerini dışlayan yapı ve eksiklerin düzeltilmesi, ÇED yönetmeliğinde, yer seçim izni aşamasının GSM izni yer seçimi izni yerine geçmesinin engellenmesi aksine tam tersi bir mevzuatla GSM yer seçim izninin ÇED izni yerine geçmesi ya da GSM ve ÇED mezuatı tek mevzuat haline getirilmelidir. Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun her yıl TBMM’ne bu konuda bir rapor sunmalıdır. Ulusal Çevre sağlığı eylem planının bitirilerek Avrupa Birliği ile uyumlu hedef ve kısa, orta ve uzun vade tanımlarının yapılarak yaşama geçirilmelidir. Biyoçeşitliliğin korunması için acil önlemler alınmalıdır”.