AKP iktidarının saplandığı dış borç batağı ve cari açığın kırmızı alarm seviyesine ulaşması sonucu en son Şeker Fabrikaları’nın özelleştirmesinde olduğu gibi, ülkenin elinde kalan son kaynak ve birikimlerin de küresel sermayenin sömürü ve talanına açıldığını bildiren Kilim, üretimin durma noktasına geldiği ülkemizde ekonominin, faiz ve dövizdeki yükselişe endekslenerek, hükümetin ithalata mahkûm olduğunu kaydetti.
“26 ÜLKEDEN ET, BULGARİSTAN’DAN SAMAN, KANADA’DAN MERCİMEK İTHAL EDİYORUZ”
Bir zamanlar gıda üretiminde kendi kendine yetebilmesiyle övünen Türkiye’nin, 26 ülkeden et, Bulgaristan’dan saman, Kanada’dan mercimek ithal eder hale geldiğine dikkat çeken Başkan Kilim, “Güvenli gıda üretimi açısından stratejik önemdeki tarım ve hayvancılık sektörü yanlış politikalarla sürekli baltalandı ve baltalanmaya davam ediliyor.
Üreticiye, besiciye destek olmak, ülke hayvancılığını geliştirmek amacıyla kurulan Et ve Balık Kurumu’nun çeşitli işletmeleri ya satıldı, ya kapatıldı, ya da başka kurumlara devredildi. Son olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlanan Et ve Balık Kurum’un geriye sadece 9 kombinası kaldı ve piyasa payı yüzde 3’lere düştü. Kuruluş amacı piyasayı düzenlemek ve yerli üreticiyi desteklemek olan Et ve Balık Kurumu, 2010 yılında ithalat yapmakla görevlendirildi. İthalat için ise gümrük vergileri düşürüldü. Et ve Balık Kurumu’nun yanı sıra Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) ve Yem Sanayi A.Ş.’nin de özelleştirilmesi sonucu üreticinin hayat damarları kesildi, hayvancılık neredeyse devlet eliyle çökertildi” dedi.
“BESİCİ YEM MALİYETLERİNİN YÜKSELMESİ SONUCU BESİCİLİK YAPMAYI BIRAKTI”
AKP’nin yanlış TARIM politikaları yüzünden para kazanamayan çiftçinin hububat üretiminden vazgeçmiş durumda olduğunun da altını çizen Kilim, çiftçinin hububat ekmeyince besicilerin ihtiyacı olan kaba yem olan samanın ithal edilmeye başlandığını anımsattı. “Besici yem maliyetlerinin yükselmesi sonucu besicilik yapmayı bıraktı” diyen Yılmaz Kilim, diğer yandan ithalat teşviklerinin arttırıldığını vurguladı. Kilim; “Buğdayın ithalat gümrük vergisi % 130’dan % 45’e, arpada % 130’dan % 35’e, mısırda ise vergi % 130’dan % 25’e canlı büyükbaş hayvanların ithalat gümrük vergisi % 135’ten % 26’ya, Karkas et ithalatında ise % 100 ile % 225 arasında olan gümrük vergisi % 40’a indirerek Türkiye’yi ithalatçılar için adeta cennet bir yer haline geldi. 2016 yılında büyükbaş hayvan ithalatı 2015 yılına göre % 125, 2016 yılında küçükbaş hayvan ithalatı ise 2015 yılına göre % 59 artmış durumda.
İTHALATTA 'UCUZ ET’ SKANDALI!
‘Eşim 29-30 liradan kırmızı et alıyor, 70 liraya alıyorsan o senin problemin’ diyen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, ithal et satışıyla piyasayı regüle etme çabalarını umutsuzca sürdürüyor. Antepfıstığının piyasa fiyatını düşürmek için de tehdit olarak kullandığı ithalat politikasının ülke üretimini uçurumun eşiğine getirmesinin yanı sıra diğer tehlikeleri de ortaya çıkarıyor.
Türkiye’nin 2011-2012 yıllarında Polonya’dan ithal ettiği yaklaşık 3 bin sığır etinde ‘deli dana’ hastalığının çıkması da bu “ucuz etin” skandallarından biridir. Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba’nın ‘Dar gelirli kardeşlerim o eti almasın diye hastalık bahane ediyorlar. Etleri ben yiyorum, o etleri alıyorum. Onun için bütün vatandaşlarım çok rahat olsun’ açıklaması ise bir zamanlar radyasyonlu çay içen bakanı anımsatır niteliktedir.
Söz konusu etleri hem özel şirketlerin hem de Et ve Balık Kurumu’nun ihraç ettiği ve Polonya’daki et analiz şirketlerinin kesilen hayvanlara BSE testi yapmadığı halde yapılmış gibi rapor verdiği tespit edildi. Tarım Bakanlığı uzmanları söz konusu etlerde Deli dana hastalığı olup olmadığını bilmediklerini, tahlil sonuçlarının Lehçe olduğu için anlayamadıklarını söyledi” diye konuştu.
“SKANDALLARA PİŞKİN CEVAPLAR VERMEYİ BIRAKIN”
Ette fiyat istikrarı sağlama amacıyla başvurulan ‘ithalatla terbiye’ politikasının fiyasko ile sonuçlandığını ifade eden Kilim, ithalatın, ette perakende fiyatlar üzerinde kontrol imkanı vermediğini ithalat yüzünden maliyetinin altında satmak zorunda kalan üretici-besiciyi zor durumda bıraktığını belirtti. İthalat politikasının, perakende fiyatlardaki yükselişi önleyememesinin yanında halk sağlığını tehlikeye atan ciddi riskleri barındırdığını da dile getiren Başkan Kilim, öte yandan, zararına satış yapmak zorunda kalan üreticiyi bitirdiğini, yüzlerce besiciyi iflasa sürüklediğini aktardı. Görevi üreticiyi-besiciyi desteklemek olan bakanlığın, tam aksini yaparak, ithalatla üreticiyi yok olma noktasına getirdiğini ifade eden Kilim, açıklamasını şöyle tamamladı; “Bir kez daha uyarıyoruz! AKP, ithalata dayalı bu yanlış politikasında ısrar ederse yerli besi sektörü tümden yok olacak ve ülke tamamen dışa bağımlı hale gelecektir. Bu yanlış politikaların sorumluları yaşanan skandallara pişkin pişkin cevaplar vermek yerine, üreticiyi ve tüketiciyi koruyan ciddi politikaları hayata geçirmelidir. Sorun öncelikle yüksek girdi maliyetleridir. Maliyetlerin düşürülmesi için gerekli adımlar atılmalıdır. Meralar rant için imara açılmasından vazgeçilerek üretim için kullanılmalı, ekim yapılmayan tarım arazileri teşviklerle yeniden ekim yapılır hale getirilmeli, ithalat gümrük vergileri yükseltilerek çiftçi korunmalıdır. Sendikamız Tarım Orkam-Sen dün olduğu gibi bugün de, üreticinin desteklenmesi ve sağlıklı etin lüks olmaktan çıkarılıp halkın her kesiminin tüketebildiği bir gıda olabilmesi için mücadelesini sürdürmeye devam edecektir”.