SES Mersin Şube Başkanı Özge Göncü, sağlık ve sosyal hizmet alanlarında gerçekleştirdiği yanlış çalışmalar üzerinden hükümet yetkililerine yüklendi. Sorunları madde madde sıralayan Göncü, 24 Haziran seçimlerinde Cumhur İttifakına oy atmayacaklarını açıkladı.
Mehmet Nabi Batuk
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Mersin Şube Yönetimi gerçekleştirdiği basın toplantısında 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinde AKP ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’na oy atmayacaklarını açıkladı. Şube binasında gerçekleştirilen açıklamaya Şube Eşbaşkanları Özge Göncü ile Yılmaz Bozkur ve yönetim Kurulu üyeleri katıldı. “Sağlık ve sosyal hizmetleri ticarileştirenlere, emekçileri köleleştirenlere oy yok!” yazılı pankartın açıldığı toplantıda konuşan Şube Eşbaşkanı Özge Göncü, “böylesi bir baskın seçim sürecinde sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak bugün yaşadığımız sorunların kaynağı olan AKP iktidarına ve cumhur ittifakına oy vermeyecek, geleceğimize sahip çıkacak, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir gelecek için taleplerimizi daha güçlü savunmaya ve takipçisi olmaya devam edeceğiz. Taleplerimiz açık ve nettir. Bu taleplerimizin yerine getirilmesi için dün olduğu gibi, yarın da mücadelemizi büyüteceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz” diye konuştu.
İŞTEN ATILAN EMEKÇİLER UNUTULMADI
AKP iktidarı 16 yıllık iktidarlığı döneminde emekçilerin haklarını yok saydığını, demokrasi, insan hakları ve hukuku da ayaklar altına almaktan çekinmediğini ifade eden Göncü, “AKP, rejim değişikliği ile tek adam diktatörlüğünü bir an önce hayata geçirmek için baskın seçim kararı alarak bir kez daha toplumun önüne sandık koymuştur. 16 yıl boyunca emeğin haklarını gasp ederek yaşam koşullarımızı gerileten AKP, bir arada ve kardeşçe yaşam talebini de insanların arasına kin ve nefret tohumları ekerek yok etmeye çalışmaktadır. İktidara geldikleri günden itibaren her türlü piyasalaştırma ve gericileştirme politikalarına imza atan, yandaşlarına kamu kurum ve kuruluşlarında iş olanağı bulan, görevde yükselme de liyakat yerine itaati esas alan iktidar ortakları, mevzu kendi cepleri ve çıkarları olduklarında birbirlerine düştüler. 15 Temmuz darbe girişimi ve ardından 20 Temmuz’da Olağanüstü Hal uygulaması ile ülke tarihinin en karanlık döneminden geçiyoruz. Gece yarıları çıkarılan KHK’larla kendilerine muhalif olan birçok basın yayın kuruluşu, dernek ve işyerleri kapatıldı mal varlıklarına el konuldu” dedi.
“KAMU HİZMETLERİ DE PARANIN EGEMENLİĞİNE TABİ KILINDI”
OHAL döneminde Hükümetin keyfi ve hukuk tanımaz tutumunun artış gösterdiğini söyleyen Göncü, yüz binlerce kamu emekçisinin yargılanmadan işten çıkarılarak açlığa ve yoksulluğa mahkum edildiğini ifade etti. Milletvekillerinden belediye başkanlarına, gazetecilerden savaşa hayır diyenlere kadar tüm muhalif kesimlere yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalar cadı avına dönüştürüldüğünü belirten Göncü şunları söyledi: “Başta sağlık alanı olmak üzere kamusal alanın bütününde uyguladıkları dönüşüm programı ile iş güvencesinden yoksun, esnek ve kuralsız çalışma esas çalıştırma biçimine dönüştürülerek ülkemiz ulusal ve uluslararası sermaye için ucuz iş gücü cenneti haline getirilirken, kamu hizmetleri de paranın egemenliğine tabi kılınarak sosyal devlet uygulamaları ortadan kaldırılmıştır. İşçi sağlığı ve güvenliğine dönük önlemler ise sermayenin lehine düzenlenmiş olup, önlemlerin yetersizliği ve ihmaller nedeniyle de binlerce emekçi yaşamını yitirmiş, sakat kalmış ve meslek hastalığına yakalanmıştır.”
“AÇLIK SINIRI ALTINDA YAŞAMAYA MAHKÛM EDİLDİK”
Sağlık emekçilerinin çalıştığı sırada ve emeklilikte aldıkları düşük ücretlerin gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştirdiğini ifade eden Göncü, “Açlık sınırı altında yaşamaya mahkûm edildik.Sağlık ve sosyal hizmetler alanında yaşanan süreç, genel çalışma hayatında yaşadıklarımızdan farklı değildir. 16 yıl boyunca sorunlar biriktiren iktidar seçim beyannamesinden de görülebileceği gibi sağlıkta ve sosyal hizmette yarattığı bu yıkımla övünmekte ve dönüşümü yani yıkımı hız kesmeden devam ettireceğini vaat etmektedir. İktidara geldiği 2002 tarihinden itibaren “ne kadar para o kadar sağlık hizmeti” anlayışıyla hareket eden AKP, sağlığa zarar vermiştir” dedi.
“SAĞLIK HİZMETİNİN NİTELİĞİ DEĞİL SAYISI ÖNEMSENDİ”
Sözlerinin devamında hükümetin iktidar olduğu dönemde sağlık alanında hayata geçirdiği çalışmalardan bahseden Göncü, sert eleştiriler yaparak şöyle konuştu: “Performansa dayalı ücretlendirme sistemine geçildi. Sağlık çalışanlarının yaptığı işlem kadar ücretlendirilmesi üzerine kurulu bu sistem adaletli olmadığı gibi sunulan sağlık hizmetinin niteliği değil sayısı önemsendi. Hastaneleri işletme gören, sağlık hizmetini puana indirgeyen, hastane yöneticilerini işletmeciye çeviren sistemin sonucu olarak sağlık hizmetiyle alakası olmaması gereken kavramlar hayatımıza girdi. Sağlık emekçileri üzerinde ciro baskısı yaratıldı! İdari baskılar arttı, mobing çalışma yaşamının neredeyse parçası haline geldi. Durmadan çalışmaya, az kişiyle çok iş kurtarmaya çalışılan sistemin sonucunda sağlık emekçileri arasında tükenme yaygınlaştı, mesleki tatmin azaldı, intiharlar çoğaldı. 2015 yılında 180, 2016 yılında 129 ve 2017 yılında 122 sağlık çalışanı intihar etti.”
“ÖZEL HASTANELERDE VURGUN YASALLAŞTIRILDI”
Sağlık sisteminin yapboza çevrildiğini belirten Göncü, sağlık emek ve meslek örgütlerinin itirazlarına rağmen büyük iddialarla hayata geçirilen Kamu Hastane Birlikleri 6 yılı geçmeden lağvedildiğini belirterek “Bu durumdan tek karlı çıkanlar 6 yıl boyunca astronomik maaşlar alan CEO’lar oldu. Aile hekimliği başta olmak üzere tüm sağlık sistemi 16 yıl içinde defalarca değişikliğe uğratıldı, henüz bir sisteme alışılmadan diğerine geçildi, sağlık emekçilerine sürekli ek yükler getirildi. Muayeneleri kapatmakla övünen hükümet eliyle özel sağlık sektörü teşvik edildi. Özel hastane sayısı AKP’nin iktidara geldiği yıldan itibaren %100’ün üzerinde artış gösterdi. Özel sağlık kurumlarının kapısını yurttaşa açmakla övünmelerine rağmen özel hastanelerin acil servislerinin 24 saatten sonra para almasının önü açıldığı gibi ayaktan müracaatta da hastaya ödediği ücret karşılığında fatura verilmesi zorunluluğu kaldırıldı. Özel hastanelerde vurgun yasallaştırıldı.”
“YÜZLERCE SAĞLIK EMEKÇİSİ GÜVENLİK SORUŞTURMASI BAHANESİYLE İŞLERİNE BAŞLATILMADI”
OHAL döneminde ilan edilen KHK’larla binlerce sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin işten atılarak mağdur edildiğini ifade eden Göncü, “11binin üzerinde sağlık ve sosyal hizmet emekçisi işinden edildi, en az 300’ü hekim olmak üzere yüzlerce sağlık emekçisi güvenlik soruşturması bahanesiyle işlerine başlatılmadı. Arazisi kamu tarafından ücretsiz tahsis edilen, şirketin çektiği krediye hazinenin garantör olduğu, 25 yıl boyunca astronomik kiraların ödeneceği, görüntüleme hizmetlerinden güvenliğe kadar pek çok alanda şirketlerin hizmet sunacağı, işlevsiz dev şehir hastaneleri kuruldu. Şirketlere verilen hasta sayısı garantisini sağlayabilmek adına şehir merkezindeki hastaneler kapatıldı. Geleneksel ve alternatif tıp uygulaması adı altında bilimselliği kanıtlanmamış uygulamalar sertifikalandırıldı, geri ödeme kapsamına alındı, hastanelerde uygulamasına başlandı. Aşı reddinin giderek artıyor olmasına karşı Sağlık Bakanlığı tarafından gerekli önlemler alınmadı, aşı uygulaması bireyin kararına bırakıldı” diye konuştu.
“SAĞLIKTA HAREMLİK-SELAMLIK DÖNEMİNE GEÇİLECEĞİ İLAN EDİLDİ”
Hastanelerin dini sembollerle donatıldığını ve Manevi psikolog adıyla din görevlileri hastanelerde görevlendirildiğini anımsatan Göncü, “En yetkili ağızlarca “kadın hastaya kadın hekim” uygulaması ile sağlıkta haremlik-selamlık dönemine geçileceği ilan edildi. Üniversite hastaneleri borçlandırıldı. Cerrahpaşa, Çapa, Gazi gibi köklü üniversiteler bölünmek istendi. Şişli Etfal Hastanesi için taşınma kararı alındı. Genel sağlık sigortasının kapsamı daraltıldı. Pek çok uygulama geri ödeme kapsamından çıkarıldı. Bütün bunlar olurken AKP sağlıkta memnuniyet masalları anlatmakta, sağlık alanında çağ atladıklarını iddia etmektedir. Baskın seçime yaklaştığımız bu günlerde AKP tarafından yayınlanan seçim beyannamesinde sağlıkla ilgili icraatları ballandırarak anlatılmakta, 16. yılına girmiş olan sağlıkta dönüşüm programına hız kesmeden devam edecekleri ilan edilmektedir” dedi.
“ÇOCUKLARIN REHABİLİTASYON SÜRECİ DİN GÖREVLİLERİNE BIRAKILDI”
Çocuklara yönelik hizmetlerin imzalanan sayısız protokolle vakıflara açıldığını hatırlatan Göncü, “Bakanlık, protokoller eliyle kendi asli görevini vakıflara devretmiş, bu alandaki denetimi ortadan kaldırmış, çocukları ise vakıfların insafına terk etmiştir. Yine bu alanda yaygın olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan protokollerle ve çeşitli biçimlerdeki görevlendirmelerle, din görevlileri çocuklara yönelik hizmetlerde çalıştırılmaktadır. Meslek elemanı sayısı oldukça yetersizken, din görevlisi artırılmış, çocukların rehabilitasyon süreci din görevlilerine bırakılmıştır” dedi.
“SOSYAL YARDIMLAR, AKP’NİN ÇIKARLARI İÇİN ŞEKİLLENDİRİLDİ”
Sosyal hizmetlerdeki politikalar, yoksulluğu ve devlete bağımlığı önlemek yerine bunu besleyen, sadaka kültürünü arttıran bir hale getirildiğini belirten Göncü, sosyal yardımlar adı altında yoksulluğu devam ettirme ve yönetme politikası yürütüldüğünü savunarak şunları söyledi: “Bu politikayla yurttaşlar sürekli devlete bağımlı-muhtaç ve ancak oradan gelecek yardımlarla yaşamlarını sürdürmektedirler. Sosyal yardımları hak olmaktan çıkarıp seçim ve oy hesapları, yani kendi çıkarları için şekillendirtmiştir. Devletin olanakları ile yapılan sosyal yardımları AKP yapıyor diye yansıtmış, AKP giderse yardımlar kesilir mesajını yaygınlaştırarak yardım alanları tehdit etmiştir.”
“HAKKIMIZ OLAN YIPRANMA PAYI VERİLMEDİ”
Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin fiili hizmet taleplerinin de AKP tarafından reddedildiğini de hatırlatan Göncü, “2014 yılından itibaren her 14 Mart’larda, 12 Mayıs’larda, her seçim öncesi “müjde müjde” diyerek defalarca açıklamalarda bulunmalarına rağmen sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin hakkı olan yıpranma hakkı verilmedi. Piyasacı anlayışla sağlık hizmeti sunmayı övünecek bir şey zanneden AKP’nin sağlık alanında yarattığı tahribattan övünerek bahsetmesi yetmemiş olacak ki, yayınladığı seçim beyannamesinde bizzat TÜİK, Sağlık Bakanlığı gibi kurumların yayınladığı verileri yalanlamakta, çarpıtmaktadır. Sağlık ve sosyal hizmetlerinde çalışanlar olarak bizler ise; Uzun çalışma süreleri altında, ağır ve tehlikeli işlerde çalışıyoruz, Çalışırken ve emeklilikte aldığımız ücretler, insanca yaşamaya yetecek düzeyde değil” diye konuştu.
“NİTELİK DÜŞERKEN, KEYFİLİK, HUKUK DIŞILIK VE AYRIMCILIK ARTIYOR”
Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin taşeron, sözleşmeli, vekil, kadrolu gibi farklı statülerde iş güvencesinden yoksun çalıştırıldığını da sözlerine ekleyen Göncü, “OHAL ve KHK düzeni ile de iş güvencemiz, gelecek güvencemiz, yaşam güvencemiz ortadan kaldırıldı” diyerek şu cümleleri kullandı: “Sağlık ve sosyal hizmet sunumu esnasında çalışanların görüş ve önerileri dikkate alınmadığı gibi liyakat ve kriter gözetmeksizin yapılan atamalar sonucunda hizmet sunumu niteliği düşerken, keyfilik, hukuk dışılık ve ayrımcılık artarak devam ediyor, Sağlıkta ve sosyal hizmetlerde uygulanan dönüşüm politikaları, kar merkezli üretim sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin yabancılaşmasına, tükenmesine neden oluyor. Bu böyle devam edemez, sağlık ve sosyal hizmet alanında birikmiş sorunlar acilen çözüme kavuşturulmalıdır. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin aşağıdaki talepleri daha fazla görmezden gelinmemelidir” dedi.
“CUMHUR İTTİFAKINA OY VERMEYECEK, GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ”
AKP’nin 16 yıllık iktidarlığı döneminde yaşanan sorunlar ve yanlış uygulamaların artık kabul edilemez bir noktaya geldiğini ifade eden Göncü, 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP ile MHP’nin yer aldığı Cumhur İttifakına oy vermeyeceklerini açıklayarak şunları söyledi: “Böylesi bir baskın seçim sürecinde sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak bugün yaşadığımız sorunların kaynağı olan AKP iktidarına ve cumhur ittifakına oy vermeyecek, geleceğimize sahip çıkacak, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir gelecek için taleplerimizi daha güçlü savunmaya ve takipçisi olmaya devam edeceğiz”.