Sağlık örgütlerinin; Aile Sağlı Merkezleri’nde hasta talebini suni olarak artırmak ve seçim öncesi halkın sağlığından ziyade gönlünde hoşluk oluşturma amacıyla hayata geçirildiğini iddia ettiği Chek-up uygulamasının yeni bir kaos doğuracağını savundu.
SONER AYDIN
Sağlık Bakanlığı tarafından Aile Sağlığı Merkezleri’nde (ASM) uygulamaya koyduğu “Check-up Uygulaması”na tepkiler artıyor. Bakanlık tarafından ASM’lere gönderilen yazıda “1-18 yaş altı kişilere bebek, çocuk ve ergen izlem protokollerine göre uygulama yapılacaktır. 2-18 yaş üzeri yetişkinlere, sigara kullanımı sorgulanması, ağırlık, boy, bel çevresi ve kan basıncı ölçümü ile açlık plazma glikozu, trigliserit, HDL, LDL, total kolesterol, kreatinin, TSH, ALT, tam kan, TİT, EKG ve kanser tarama programlarına göre gerekli muayene ve tetkikler yapılacaktır. Vatandaşların MHRS sistemi üzerinden randevu alacağı, bu programın ülkede 10 milyon vatandaşa uygulanacağı, her aile hekiminin her ay kendisine kayıtlı 150 kişiye checkup uygulaması yapmasının sağlanması gerektiği” ifadeleri yer alıyor.
“POPÜLİST BİR YAKLAŞIM”
Mersin Tabip Odası’nda bir araya gelen sağlık emekçileri uygulamayı popülist bir yaklaşım olarak değerlendirdi. Mersin Tabip Odası, Mersin Aile Hekimleri Derneği, Ses Mersin Şubesi ve Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik Dayanışma Sendikası tarafından gerçekleştirilen ortak açıklamada uygulama ile hekimlerin üzerindeki iş yükünün artacağı ve sağlıkta yeni bir kaos doğuracağı belirtildi. Sağlık örgütleri adına açıklamayı gerçekleştiren Tabip Odası Başkanı Mehmet Antmen, uygulama ile ASM'lerin asli görevi olan koruyucu sağlık hizmetlerini güçlendirmek bir tarafa bunlar üzerinde olumsuz etkiler doğuracağını söyledi.
“EKONOMİK YÜK GETİRECEK”
“Check-up” uygulamasının para kazanma amacının ağır bastığı, gerekliliği tartışılan çok sayıda tetkik ve tahlilin yapıldığı, 'piyasacı' uygulamaları yansıtan bir terim olduğunu dile getiren Antmen, “Aslında check-up denen bu programla amaçlanan ASM'lere hasta talebini suni olarak artırmak ve seçim öncesi halkın sağlığından ziyade gönlünde hoşluk oluşturmaktır. Çok düşünülmeden ve politik kaygılarla gündeme gelen, bilimsel verilerden uzak bu programın ülkemize ekonomik olarak büyük bir yük getireceği açıktır. Programın sistemsizliği, daha ilk elden, MHRS'den check-up randevusu almayan hastalara ne yapılacağı sorusunun yanıtının olmayışıyla bile ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca köylerde kan tahlili yapılamadığı için, kırsal bölgelerde yaşayan yurttaşlarımızın bu programdan ne ölçüde yararlanabilecekleri sorusu açıkta kalmaktadır. Hastalıkların kontrolünde, önleme, erken tanı, uygun tedavi gibi bileşenlerin hepsini içeren bütüncül bir bakış gereklidir. Bir yandan ilaçlara/tedaviye ulaşım her gün biraz daha zorlaşırken diğer yandan bu tür amaçsız, hedefsiz, piyasa mantığı ile uygulamaya konan programlar akılda soru işaretleri oluşturmaktadır. Aile hekimliği yönetmeliğinde; yapılacak laboratuar işlemlerinin taban ücretin yüzde 100'ünü geçmeyeceği de belirtilmişken ayda 150 hastaya bu tetkiklerin yapılması nasıl sağlanacaktır sormak istiyoruz. Yine Hükümetin 100 Günlük İcraat Programında ‘Aile Hekimliği Sisteminin güçlendirileceği’ belirtilmiştir. Esasen bizler sağlıklı toplum için birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyoruz” diye konuştu.
“BİLİMSEL, AKILCI, İNSANİ PROJELER ÜRETİLMELİ”
Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerinin güçlendirilmesinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, kayıtlı nüfusun ücret kaybı olmadan azaltılması, çalışan sayısının artırılması, uygun binaların inşası, güvenceli ve güvenli iş, mutlu çalışanlar ve en önemlisi toplumcu bir sağlık modeliyle mümkün olacağını savunan Antmen, “Bu tür programların bilimsel, akılcı, insani ve ekonomik kaynakları gözeten planlı bir anlayışla ele alınması gerektiğine inanıyoruz. Birinci basamak sağlık hizmetlerine talebi yapay olarak artıran bir modelin, zaten hekim başına düşen nüfusun çok fazla olduğu aile hekimliği sisteminde yeni sorunlara yol açacağından endişe duyuyoruz. Bu nedenle uygulama bir an önce sonlandırılmalı, yerini toplumun sağlığını gerçekten koruyan ve geliştiren rasyonel politikalara bırakmalıdır” dedi