İş kazalarının gerekli önlemler alındığı taktirde yüzde 98 oranında azalabileceğini söyleyen İSG-SEN Genel Sekreteri Onur Tura, iş kazalarının önüne geçebilmek için tüm paydaşların yer aldığı ‘üç ayaklı sac sistemi’ kurulması gerektiğini söyledi.
Mehmet Nabi Batuk
İş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimlerinin mesleki sorunlarını çözmek için bağımsız bir sendika olarak Mersin’de Temmuz 2018’de faaliyetlerine başlayan İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası (İSG-SEN) örgütlenme çalışmalarına büyük bir hızla devam ediyor. 6331 sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu'na göre ücretlerini işverenden alan ve yasal olarak bir meslek olarak kabul edilmeyen iş güvenliği uzmanları hukuki mücadelelerini de sürdürüyor. Sendika çalışmaları, mesleki sorunları ile ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulunan İSG – SEN Genel Sekreteri Onur Tura, Türkiye’nin kanayan yarası iş kazalarına ilişkin de önemli uyarılar yaptı. Kazaların önüne geçmek için “Üç ayaklı sac sistemi” gerektiğini ifade eden Tura, “İlk olarak iş güvenliği uzmanı tam anlamı ile görevini yapacak, ikinci ayakta işverenler bizi dinleyecek ve gerekli önlemleri alacak, üçüncü ayakta ise işçiler de gerekli tüm eğitim çalışmalarına katılacak ve bilinçlendirilecek. Eğer bu sistem doğru şekilde kurulursa iş kazalarının çoğunun önüne geçebilir, yaşanacak iş kazalarının yüzde 98’inin önüne geçebiliriz” dedi.
SORU: okuyucularımız için sizi tanıyarak başlayalım mı?
O. TURA: Mersin’de doğdum ve büyüdüm. Uzun bir süredir A sınıfı iş güvenliği uzmanlığı yapıyorum ve aynı zamanda jeoloji mühendisiyim. Bazı sektörlerde de çalıştım ama 2013 yılından beridir iş güvenliği uzmanlığı yapmaktayım.
“İŞVERENE ÇOK FAZLA YAPTIRIM GÜCÜMÜZ BULUNMUYOR”
SORU: Bir iş sağlığı ve güvenliği çalışanı çalışma hayatında ne iş yapar?
O. TURA: Bir iş güvenliği uzmanının işi gerçekten de çok zor. Güvenli bir işyeri ve işçi sağlığı alanında büyük bir sorumluluğumuz var. Çünkü Türkiye iş kazası oranında dünyada hatırı sayılır bir seviyeye sahip. Bu oranı düşürmek için bize çok büyük işler düşüyor. Biz inşaatlarda, fabrikalarda, madenlerde ve çeşitli işyerlerinde iş kazalarının yaşanmaması için elimizden geleni yapıyoruz. İşverenlere bir danışmanlık hizmeti sağlıyoruz. İş yerlerindeki tehlikeleri tespit edip bunların giderilmesi için işverenleri uyarıyoruz. Ayrıca işçilere güvenlik konularında eğitimler veriyoruz. İnşaatların birçoğunu inceliyoruz, güvenlik açığı gördüğümüz noktada işverenleri uyarıyoruz. Bu noktada uyarılarımızı dinleyen işverenler dediklerimizi yapma noktasında imtina ediyor. Bu sebeple orada iş kazalarının yaşanması kaçınılmaz oluyor. Biz 6331 Sayılı İş Güvenliği Kanunu’na tabi olmamıza rağmen 4857 Sayılı İş Kanuna göre maaşımızı işverenden alıyoruz ve doğal olarak işverene karşı itaat etmek gibi bir sorumluluğumuz ortaya çıkıyor. Bundan dolayı işverene çok fazla yaptırım gücümüz bulunmuyor. Çalışma hayatımızdaki en büyük sorunu bu teşkil ediyor. Dolayısıyla işveren karşısında çok fazla sözümüz geçmiyor.
“BİZİM ARTIK BİR VÜCUT BULMAMIZ GEREKİYORDU”
SORU: Saydığınız bu sorunların çözümü için ISG SEN’i kurdunuz. Biraz kuruluş sürecinden bahsedebilir misiniz?
O. TURA: Sendikamız kurulmadan önce sosyal medya hesaplarımızda ve bazı gruplarda sürekli uğraş veriyorduk. Bu kanallardan Türkiye’nin her yerinden iş güvenliği uzmanları ile örgütlenmeye meslektaşlarımızı iş hakları konusunda bilinçlendirmeye çalışıyorduk. Ama bu çalışmalarımız gayri resmi bir şekilde ilerliyordu ve bizim artık bir vücut bulmamız gerekiyordu. Bir meslek olarak kabul edilmemiz için bir çatı altında toplanmamız ve sözümüzü genel müdürlüğe bakanlığa iletmemiz gerekiyordu. Bunun için ya dernek kuracaktık ya mesleki oda kuracaktık ya da sendika kuracaktık. Bu alanda çok fazla dernek olduğu için dernek yöntemini benimsemedik, yasal olarak bir mesleki statümüzün olmaması nedeniyle de meslek odası kuramadık. Sonra bizim daha örgütlü ve dinamik yapıya ihtiyacımız olduğu için bir sendika kurma kararı aldık. Sonra Türkiye’nin ilk ve tek iş sağlığı ve güvenliği çalışanları sendikası kuruldu
“BİRÇOK MESLEK DİSİPLİNİNİ BARINDIRAN BİR YAPIYA SAHİBİZ”
SORU: Üye yapınız nasıl?
O. TURA: Bizim Türkiye genelinde sertifikasını almış yaklaşık 200 bin meslektaşımız var. Bu kitlenin içinde yaklaşık olarak 130 bin iş güvenliği uzmanı ve A, B, C sınıflarında sertifika almış teknikerlerimiz, onun dışında sağlık çalışanlarının yer aldığı DSP personellerimiz var. Bunların dışında iş yeri hekimlerinden oluşan bir mesleki yapımız var. Üniversite mezunu doktor, mühendis, öğretmen sağlık çalışanı gibi meslekten gelen insanların bir arada olduğu bir kitleye sahibiz. Böylelikle birçok meslek disiplinini barındıran bir yapıya sahibiz ama bir meslek olarak kabul edilmiyoruz. İş Sağlığı ve Güvenliği alanının üniversitelerde 4 yıllık bölümleri bulunmasına, mezun vermesine rağmen bir meslek olarak kabul görmüyoruz.
“MESLEKTAŞLARIMIZA MESLEKİ HAKLARI İLE İLGİLİ GÜZEL HABERLER VERECEĞİZ”
SORU: Bu sorununuza ilişkin olarak ilgili bakanlıkların bir çalışması var mıdır?
O. TURA: Sendikamızı kurduktan sonra ilk işimiz, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yolunu tutmak oldu. Çünkü en temel problemimiz yasal olarak bir meslek olarak kabul edilmememiz. Burada İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü ile görüşmeler yapıp taleplerimizi anlattık. Müdür bey ise çok samimi yaklaştı, bizim bu rolü üstlenmemiz gerektiğini ifade etti ve taleplerimizin bir dilekçe ile hem bakanlığa hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’na iletilmesi gerektiği konusunda bizleri uyardı. Bizler zaten bu konuda hazırlıklıydık dilekçelerimizi hiç zaman kaybetmeden ilgili birimlere ulaştırdık. Bu yüzden yakın bir tarihte meslektaşlarımıza mesleki hakları ile ilgili güzel bir haber vereceğimizi düşünüyoruz. Burada meslek olmamızın önü açılmış olacak diye düşünüyorum.
SORU: İş kazalarının önüne geçebilmek için işyerlerinde yaptığınız değerlendirmeler ve alınacak önlemler çok önemli ancak sizin bir yaptırımda bulunma gibi bir şansınız olmuyor. Bu durum sizi nasıl etkiliyor?
O. TURA: Biz gerekli önlemler alındığı takdirde iş kazalarının yüzde 98’ini engelleyebiliyoruz. Geriye kalan yüzde 2’si doğal afet gibi engel olamadığımız farklı olaylardan dolayı yaşanıyor. Tek başımıza iş kazalarını önleyebilme gibi bir şansımızda yok. Bu kazaların önüne geçebilmek için üçayaklı bir sac sistemine ihtiyacımız var.
“AYAKLARI SAĞLAM OLURSA SACI DEVİREMEZSİNİZ”
SORU: Üçayaklı sac sistemi nedir?
O TURA: Bu ayağın birinci ayağı İş güvenliği uzmanlarıdır. Bu noktada gerçekten iyi niyette çalışan, görevini layığıyla yerine getirmeye çalışan bir iş güvenliği uzmanı yaşanacak kazaların yüzde 98’ini engelleyebilir. Sistemin ikinci ayağında işverenlerin olması gerekiyor. Bizim eksik kaldığımız nokta aslında tamda burada başlıyor. Sistemin üçüncü ayağında da bilinçli ve eğitimli işçiler geliyor. Bu üçayağı doğru oturtabilirsek üzerine koyacağınız sac hiçbir zaman devrilmez. Biz buna üçayaklı sac sistemi diyoruz. Yani iş güvenliği uzmanı görevini yapacak, işveren ise uzmanı dinleyecek ve gerekli önlemleri alacak, İşçilerde çalışmalarında daha dikkatli olacak gerekli tüm eğitim çalışmalarına katılacak. Bu sistem doğru şekilde kurulursa iş kazalarının çoğunun önüne geçebiliriz.
“ÖNLEMLER DEĞİL KAZALAR MALİYETİ YARATIR”
SORU: Bu bahsettiğiniz sistemin çok büyük maliyetleri olur mu?
O. TURA: Yaklaşık 10 kişinin çalıştığı bir işletmede 3 – 5 bin lira gibi çok cüzi rakamlarla yangın, ilkyardım, yükseklik eğitimleri verilebilir. Bu çalışma sayesinde meydana gelebilecek iş kazaların önüne geçebiliriz. Bunu yapmadığınız zaman bir işyerinde yaşanabilecek iş kazasının maliyeti 500 bin liraları bulabiliyor. Yaşanmasını istemediğimiz ölümlü ve kayıplı olaylarda vicdani olarak bu kazaların sonucudur. Böyle düşündüğümüz zaman bu eğitimler hem işçiler için hem de işverenler için çok rantıbıldır. Burada geriye sadece iş güvenliği uzmanını dinlemek ve gerekli önlemleri almak gerekiyor.
ÇOCUKLARI YAŞKEN BİLİNÇLENDİRMELİYİZ
SORU: Bazı sosyal sorumluluk projelerinde de yer alıyorsunuz. Bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz, sizin için önemi nedir?
O. TURA: Türkiye’nin çeşitli pilot bölgelerinde meslektaşlarımız okullarda ‘Ağaç yaşken eğilir’ mantığı ile öğrencilere iş güvenliği konularını aktarıyoruz. Bu çalışmaların tamamı gönüllü üyelerimiz tarafından yapılıyor. Çocuklarımıza bu eğitimlerde uygulamalı olarak seminerler veriyoruz. Bu konuda Genel Başkanımız İrfan Sayar’ın yazdığı ‘Çocuklarla İş Sağlığı ve Güvenliği’ kitaplarını ücretsiz dağıtıyoruz. Bu çalışmalarımızla ilgili çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Çocuklar keyif içinde dinliyor. 112 acil yardım hattı, bir yangında neler yapılması gerektiği gibi konuların çocukların bilinçaltına yerleşmesi için çalışıyoruz.
“TÜRKİYENİN HER YERİNDE SENDİKAMIZI ANLATIYORUZ”
SORU: Örgütlenme çalışmalarınız nasıl gidiyor?
O. TURA: Biz örgütlenme çalışmaları kapsamında birçok ilde bilgilendirme toplantısı yaptık. İlk toplantımızı 1 Eylül’de İstanbul’da gerçekleştirdik. Hemen akabinde Ankara, Erzurum, Adana, Gaziantep ve Diyarbakır’da toplantılarımızı gerçekleştirdik. Bu toplantılarda bakış açımızı ve yapacağımız çalışmaları anlattık. Meslektaşlarımızı bilgilendirdikten sonra akıllarına takılan soruları cevapladık. Bu toplantıların ardından olumlu dönüşler alıyoruz. Üye kayıtlarımız büyük bir hızla devam ediyor. Biz asla klasik bir sendika olmayacağız, mesleğimizin eksiklikleri ve sorunları ile mücadele edeceğiz, üyelerimizin temel hak ve özgürlükleri ile ilgileneceğiz. Bu alanda ilk sendika olduğumuz için yapacak işimiz çoktur. Önümüzdeki hafta, İzmir ve Van’da meslektaşlarımızla buluşacağız ve programımızı anlatacağız. Anadolu ve Güneydoğu illerimizde hiçbir STK’nın gitmediği şehirlerimizde olmaya devam edeceğiz.
SORU: Son olarak meslektaşlarınıza neler söylemek istersiniz?
O. TURA: Biz sendika olarak omuzlarımıza büyük bir yük aldık. Bu sorumluluğun farkındayız ve mesleğimiz için bu işleri yapmak zorundayız. Ama bu mesleki mücadeleyi tek başımıza yapamayız. Bu noktada ‘İSG Sensin, Sensiz Olmaz’ diye bir sloganımız var. Biz iş yaşamımızda karşılaştığımız sorunları sendika olarak tek başımıza çözemeyiz.