HDP’nin düzenlediği Tarım Sempozyumu’nda hükümetin tarım politikasını eleştiren HDP’li vekil Turan, “Tarımın canı çıkmak üzere” yorumunda bulundu.
SONER AYDIN
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Mersin'de düzenlediği “Tarladan tabağa, üretimden yönetime: Alternatif bir tarım ve gıda politikası mümkün mü?” başlığıyla sempozyum sona erdi. Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele, HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, çok sayıda sivil toplum temsilci ve akademisyen katıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştiren HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, tarım politikasının iflas etme noktasına geldiğini söyledi.
“TARIM ÜLKENİN DERDİNE DERMAN OLUR”
Tarımın istihdamı ve üretimi ciddi anlamda günlendirecek alan olduğunu vurgulayan HDP’li Turan, “Tarım bu ülkenin dertlerine derman olacak bir alan. Ancak ne yazık ki iktidarın böyle bir girişimi yok. Bunu da en son meclisteki Tarım Komisyonu görüşmelerinde yakından görmüş olduk. Tarım Bakanı bize bir sunum yaptı. Sunumun içerisinde insan yok, tarım emekçisi yok. Ülke tarımının nasıl güçlendirileceğine dair tedbirler yok. Konuşulanlar sadece ne kadar ihracat yapılacağı ve milyon dolarlar. Tarımın canı çıkmak üzere. Bakanın sunumu içler acısı bir sunumdu. Tarımın derdine derman olacak bir sunum değildi. Bakan gübrenin bir sene içerisinde yüzde 120 zam aldığını bilmediğini söylüyor. Bilmemesi de doğal çünkü alanı değil. Bakan Sudan’da 700 bin hektar civarında arazi kiralanacağını ve orada tarım yapılacağını söylüyor. Bizim ülkemizde tarım alanları boş dururken ve çiftçiler boş dururken böyle bir maceraya atılmaya ‘Tarımda Reform’ adı veriyorlar. 400 kalem haricinde fındık, üzüm, incir ve zeytin haricinde her şeyi ithal eden bir tarım anlayışı karşı karşıyayız” dedi.
“KOOPERATİF SİSTEMİ KURULMALI”
Konuşmasında Hollanda örneğini veren Turan, yüz ölçümü Konya’dan az olan Hollanda’nın tarımsal gayrisafi milli hasılasının 100 milyar dolar civarında iken Türkiye’nin tarımsal gayrisafi milli hasılasının 20 milyara ulaştığını kaydetti. Hollanda’nın üretiminin yüzde 97’sini kooperatifler üzerinden gerçekleştirdiği bilgisini veren HDP’li Turan, “Bizim hükümetimizin önemsiz gördüğü bir sistem. Çiftçiler son derece örgütlü ama biz de piyasayı düzenleyen devlet artık aradan çekilmiş durumda. Tarımla uğraşan herkes şirketlerle baş başa bırakılmış durumda. Bakan fındığı 14,5 liradan alacaklarının müjdesini verdi ancak bilmediği bir şey var. Üreticinin elinde fındık kalmadı. Hepsini 9 buçuk 10 liradan tüccara sattı. Fındıkları alıp depolayan tüccar şimdi fındığı devlete 14,5 liradan sattı. Bunları bilmeyince tarımda reform adımlarını bize yutturmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bunun diğer örneği ise Tohum Yasası. 2006’da çıkan bir yasa çıkartıldı. Bu yasa çerçevesinde köylerde kullanılan atalık tohum yasak hale getirildi. Bakan, çiftinin sertifikalı tohum kullanması için düzenleme yaptıklarını söyledi. Ancak asıl mesele tohum şirketlerinin kazanması. Çiftçi her sene çiftçi tohum için para ödemek zorunda kalacak. Tablo son derecek karanlık. Çiftçiyi hem örgütsüz hale getiren hem de artan girdi fiyatlarıyla yoksullaştıran bir anlayışla karşı karşıyayız. Yayla yasakları hayvancılıkla ithalatı artıran sebeplerin başında geliyor. Her şeyi tarıma borçluyuz. Ama ne yazık ki dünya üzerinde milyonlarca insan açlıkla mücadele ediyor. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok. Ancak şu an dünyada üretilen gıda rahatlıkla bütün insanlara yetecek düzeyde. İşte burada kapitalizmin ve paylaşım eşitsizliğinin olumsuz anlamda etkilerini görüyoruz. Türkiye’de 90’lardan itibaren neoliberal politikalar görülmeye başlandı. Çiftçiler sermaye karşısında örgütsüz kaldı. Geçmişte Toprak Mahsulleri Ofisi hububatı alır depolardı. Dünya Ticaret Örgütü, ‘siz bunu yaparak serbest ticarete engel oluyorsunuz. İhtiyacınız varsa satın alırsınız, depolamak doğru değil’ dedi. O nedenle Toprak Mahsulleri Ofisi buğdayı depolayıp hem kıtlık zamanı kullanmak hem de piyasayı düzenlemek görevini yerine getirmiyor. Özelleştirme ile beraber bu iş iyice kuralsız hale geldi. Tüm bu olumsuzluklara ek olarak sadece AKP döneminde devasa çılgın projelerle ekilebilir tarım arazilerinin yüzde 10’u betona boğulmuş durumda. Bunun neticesinde toprak kiralamaya başlıyoruz” diye konuştu.
HDP’li Turan’ın konuşmasının ardından SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce moderatörlüğünde “Türkiye’de tarımın neo-liberal dönüşümü” konulu başlıklı sunumda Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu Abdullah Aysu, Prof. Dr. Atilla Güney ve İstihdam Uzmanı Sinan Ok konuştu.
“TARIM PİYASALLAŞTI”
Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu, Türkiye’de tarımın geçmişini anlattı. Tarımda piyasalaşmanın 24 Şubat yasalarıyla geldiğini kaydeden Aysu, “Önceleri tarım üreticileri, ürettiği ürünün bir kısmını tohum olarak ayırıyordu. Fakat yasalar çıkararak, tohum bekletilmesi yasaklanarak, birkaç şirketin elinde olan tohum üretimi devreye sokuldu. Böylelikle tarım tam anlamıyla piyasalaştı” ifadelerini kullandı. Aysu’nun ardından konuşan Atilla Güney, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nün öz olarak sermayeyi temsil ettiğini dile getirdi. Sermayenin derin bir kriz içinde olduğunu ve en derin krizin ise 2008 olduğuna dikkat çeken Güney, sermayenin Türkiye’nin ülkelere havale ettiğini ve bu tip krizlerin merkezi ülkelerden çıktığının altını çizdi.
“TARIMDA İSTİHDAM AZALIYOR”
İstihdam uzmanı Sinan Ok ise, 1937 kriz dönemlerinde tarımsal istihdamda kişi sayısının 5.3 milyon olduğuna değinerek, kırsalların yok edilmesi, tarım alanlarının daraltılması ve kurumların kapatılmasıyla nedeniyle tarımda çalışan 5 milyon insanın tarımdan koparıldığına dikkat çekti. Nüfusun artmasına rağmen sürekli tarımsal istihdamın azaldığını vurgulayan Ok şunları söyledi: “Bu durumum istihdama dair sonuçları oldu. Kente göç ettirilen bu insanlar işsizleştirildi. Dolasıyla insanlar yoksulluğa terk edildi. İnsanlar aileleriyle birlikte mevsimlik işçilik ve mevsimlik işsizlik gibi bir durum ortaya çıktı. Mesleki eğitim gibi bir sorun ortaya çıktı. Tüm sosyal sorunlar inşa edildi. AKP’nin de iktidara geldiğinde işsizlik oranı yüzde 8.4’tu. Şuanda ise yüzde 12. Neolibarel iktidarlar, iktidarda olduğu sürece işsizlik sorunu azaltıyoruz; dedikleri o dönemde bilin ki o dönemde. AKP’nin bütün parti programında ve politikalarında; her zaman ‘Türkiye’de işsizliği tek haneye indireceğiz’ ifadesi söylemektedir. Türkiye’de işsizlik AKP varken, bitmez.”