Türkiye ve Mersin’de edebiyat ilgisini geliştirmek ve ulusal ölçekte bir verime dönüştürmek, edebiyat okurlarının dikkatini nitelikli örneklere çekmek üzere Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) girişimiyle 2007 yılında başlayan Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün 12’ncisi düzenlendi.
Odadan yapılan yazılı açıklamaya göre, Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmasını sağlamak adına aralıksız düzenlenen Türkiye’nin ilk ve tek edebiyat ödülünün bu yılki sahibi Yazar İpek Ongun oldu.
“12 yıl boyunca o kadar değerli yazarlara ve şairlere verildi ki bu ödül, benim ismimin de onların arasında anılması ayrı bir gurur” diye başladığı konuşmasında Ongun, şunları söyledi:
“Beni pek çok etkileyen ikinci bir konu ise bu ödülün bana verilmesiyle, özellikle de gençlik yazımla verilmesiyle edebiyat dünyasının gençlik yazınını nihayet kabul ettiğini görebiliyorum. Uzun yıllardır bunun mücadelesini veriyordum ve bunu görebilmiş olmak da beni ayrıca çok mutlu ediyor. Ben gençleri çok önemsiyorum ve her yönden, her açıdan beslenmeleri, desteklenmeleri gerektiğine inanıyorum. O bakımdan gençlik yazınını çok önemsiyorum ve bu ödülü bana verenlere tekrar teşekkür ediyorum.”
Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nün Mersin’e mal olmuş bir ödül olduğuna dikkat çeken MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan ise, “Bizler de bu ödüle sahip çıkacağız. Bu ödül Türkiye ve dünya çapında bir ödül haline gelecektir” dedi.
“İPEK ONGUN’UN YAPTIĞI HAS EDEBİYATTIR”
Seçici Kurul Üyesi ve Eleştirmen Celal Soycan da edebiyatın önemine değindiği konuşmasında, şunları söyledi: “İpek Ongun’un yaptığı has edebiyattır. Bunun karşılığını okurlarından da doğrudan alıyor. Bir yazar nasıl böyle bir okur yaratabilir. Bir okurunun İpek Ongun’un peşinden nasıl koştuğunu ben biliyorum. Her bir yazar böyle bir tek okuru olsun diye tüm yazdıklarını feda edebilir.”
“İPEK ONGUN, BÜYÜK HİKAYELERİN YAZARI”
Seçici Kurul Üyesi Prof. Dr. Cemal Sakallı da konuşmasında Ongun’un edebi özelliklerine değindi. Türkiye’nin genç nüfusu fazla bir ülke olduğunu hatırlatarak, “Bunun edebiyatının olmaması mümkün mü?” sorusunu yönelten Sakallı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz bu zamana kadar edebiyat bilimi olarak çocuk ve gençlik edebiyat bilimini yeterince araştırıp soruşturmadık. İpek Ongun’u sınıflandırabilmek için çocuk ve gençlik, ilk gençlik edebiyatı diye sınıflandırma yaptık. Ama bu yeterli değil. Çünkü onun dili çok farklı. Onun nezaket, saygı, değer dili var. Çocuklarımızdan başka çok büyük hikayelerimiz yok. Dönüp dolaşıp onların etrafında eğleniriz. Çocuğumuz olduktan sonra artık yaşam merkezimizde onlar oluyor. İşte İpek Ongun onlarla ilgili hikayeleri yazmayı tercih etti. Bu büyük hikayelerin yazarıdır kendisi.”