Bu yıl tüm dünyada 'Geleceğin Gıdası' sloganıyla 10 Şubat'ta kutlanacak Dünya Bakliyat Günü kutlamaları Mersin’de görkemli bir buluşma ile start aldı.
Türkiye'nin yoğun çabalarıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2016 yılının 'Dünya Bakliyat Yılı' ilan edilmesinin ardından, 10 Şubat tarihi de 'Dünya Bakliyat Günü' olarak ilan edilmesi kapsamında Türkiye'deki kutlamalara, bu yıl da ev sahipliği yapan Mersin oldu. Bir otelde gerçekleştirilen organizasyon ile, bakliyat ürünlerinden yapılan yemekler tanıtıldı.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Mersin Ticaret Borsası (MTB) işbirliğinde gerçekleştirilen etkinliğe; Mersin Valisi Ali İhsan Su, CHP Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel, AKP Milletvekili Hacı Özkan, İYİ Parti Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Önder Gürbüz, Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, MTSO Başkanı Ayhan Kızltan, MTB Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, Dünya Bakliyat Federasyonu Başkanı Hüseyin Arslan ile çok sayıda davetli katıldı.
ZENGİNİN DE FAKİRİN DE SOFRASINDA BAKLİYAT VAR
Etkinlikte konuşan Ulusal Baklagil Konseyi ve MTB Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, 8 ayrı bakliyat lezzetinin ikram edildiği buluşmanın önemine değinerek, bakliyat ürünlerinin dünya üzerinde tavsiye edilen tüm beslenme ve diyet listelerinde yer aldığına dikkat çekti. “Kendi sağlığımız ve genç nesillerimizin sağlığı için bakliyat tüketmeliyiz” diyen Özdemir, Tüketimini teşvik etmeli, bakliyat tüketimini kolaylaştıracak hazır ürünler geliştirmeliyiz. Geçen sene; bakliyat hem zenginin, hem de fakirin yemeği demiştim. Zengin son günlerde son zamanlarda obezitiden dolayı bakliyat ürünleri yiyor, fikir de ucuz olduğu için bakliyat yiyor. Böyle iki kesimi birleştiren besin yok.
Bakliyat sektörünün kentimiz için öneminden dolayı MTB olarak Dünya Bakliyat Günü’nü kutlamayı bir görev biliyoruz Mersin sadece ülkemizin değil dünyanın sayılı bakliyat merkezlerinden biridir. Dünyanın hiçbir yerinde, şehrinde Mersin’deki gibi yoğun bir şekilde kümelenmiş bir bakliyat sektörü yoktur. Altyapısı, kurulu fabrikaları, lojistik terminalleri ile böyle bir şehir yok bakliyat için. Çoğunluğu da bunun hepsi Akdeniz ilçemizde yoğunlaşmış durumda.
Dolayısıyla bu sektörün başarısı Mersin ekonomisinin performansını etkilemektedir” dedi.
“TÜRKİYE’NİN TÜM PROBLEMİ ÜRETİMDİR. ÜRETİM ARTARSA HER ŞEY DÜZENE GİRER”
Sektörün son dönemde yerli üretimin yetersiz olması nedeniyle ithalata dayalı olarak çalıştığını vurgulayan Başkan Ö. Abdullah Özdemir, ancak bu durumun sürdürülebilir olmadığını dile getirdi. “Taşıma suyu ile değirmen dönmez” diyen Özdemir, “Biz ne yapıyoruz, dışarıdan getiriyoruz bakliyatı hem iç piyasaya hem de yerleşik ihracat kapıları Orta Asya, Arap ülkelerine ihraç ediyoruz. Ama bu bir yere kadar. Onun için üretmeliyiz. Türkiye’nin tüm problemi üretimdir. Üretim artarsa her şey düzene girer.
Dün burada bakliyat tohumları konusunda çalışan devletimizin araştırma kurumlarındaki hocalarımız ile sektörü temsilcilerini biraya getirdik. Türkiye’de 6 bölgede 6 bölgede tarım bakanlığına bağlı çalışan tarımsal araştırma ürünleri enstitüleri var. Bakliyat ürünleri ile ilgili araştırma yapıyorlar ama bunu tohum olarak kullanamıyorlar. Biz de sektör temsilcilerine bu tohumu üretip yaygınlaştırmayı teklif ettik. Çok verimli bir toplantı oldu. 20 AR-Ge’ci arkadaşımız bakliyat konusunda emek sarf ediyorlar, onlarda aramızdalar, emekleri için teşekkür ediyorum.
BAKLİYAT 10 BİN YILDIR SOFRALARIMIZDA
Bakliyatın anavatanı Anadolu ve Mezopotamya, Göbeklitepe’de bulunan en eski bakliyat ürünleri 10 bin yıl öncesine dayanıyor. Bakliyatın geçmişi 10 bin yıl önceye dayanıyor. Ancak ev hanımları artık bakliyat ürünleri yapmıyor.
30 yıl öncesine kadar bakliyatın anavatanı değil ticaret merkeziydik. 80’li yıllarda dünya mercimek üretiminin yüzde 40’ını gerçekleştiriyorduk.
Dünya ihtiyaç duyduğu mercimeğin yarısını Türkiye’den tedarik ediyordu.
Dünya nohut üretiminin yüzde 14’ünü üretmemize rağmen, ihracatının yüzde 60’ını yapıyorduk. Ama o yıllarda Kanada, Avustralya mercimek üretmiyordu, Arjantin, Rusya, Kanada nohut üretmiyordu. Bizim o günlerden bugünlere bakliyat ekim alanları yüzde 65 azaldı, üretimimiz yarı yarıya azaldı.
2010 yılından buyana bakliyatta net ithalatçı olduk. Biz Türk’üz, yaparız yeter ki biraz destek olsun. Her şeye rağmen bu olumsuz tabloyu tersine çevirmek zor değil. Çünkü yerleşmiş bir ürün kültürümüz var, bu ürünü üretmeyi, tüketmeyi biliyoruz. Ticaret kültürümüz var. İhracat kültürümüz var. Tüketim kültürümüz var. İhracatı da, üretimi de tüketimi de biliyoruz. Bakliyat sektöründe söz sahibi olan ülkelerde bu 4 faktör yok. Kanada, Avustralya, Rusya gibi bakliyat üretiminde ileriye giden ülkelerin kendileri dahi bakliyat yemeyi bilmiyorlar, bakliyat kültürleri yok. Bunlar pek kullanılmıyor. Bunları kullanılabilecek, yarı pişmiş hale getirmek lazım. Dikkat edilirse; saydığım bu ülkeler ekonomik olarak gelişmiş ülkelerdir. Kendilerinde tüketim düzeyi düşük olmasına rağmen, bakliyat üretiminin değerini anladıkları için bakliyat üretimine özel üretim kapsamında ayrıcalık sağlıyorlar” diye konuştu.
BAKLİYATIN KURTULUŞU İÇİN 3 ANA ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Üretimi arttırmak için yapılması gerekenlere de değinen Ö. Abdullah Özdemir, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Bakliyat üretimini 3 ana çözüm önerim var. Bir; sertifikalı tohum sorunu çözülmeli. Bu sorun çözülmedikçe herkes babasından gelen tohumu ektikçe bakliyatta bir yol kat edemeyiz. İkincisi nadasa bırakılan alanlar tarıma kazandırılmalı. 3’üncü olarak; Dönüşümlü ekim sistemi teşvik edilmeli.
YERLİ TOHUMA GEÇMELİYİZ
Bakliyat sektöründe 25-30 yıl önce bakliyatta tamamen yerli ve milli bir üretim modeline sahiptik. Ancak şimdi çiftçi kolaya kaçıyor. Sofralık ürünü tohum olarak kullanıyor veya başka bu ülkeden gelen ürünü ekiyorlar. Bunu aşmamız lazım. Tarım Bakanlığı’nın bu sektörü daha fazla sahiplenmesi lazım.
Tüm tarımsal ürünlerinde olduğu gibi bakliyatta da en önemli ürün tohum. TİGEM devletin arazisine sahip. Çok büyük arazileri var. TİGEM bu arazileri özel tohum şirketlerine kiralayacak tohum üretmek için veya TİGEM’in kendisi şuan ürettiği tohum dan daha fazla tohum üretecek, yoksa bu iş gelişmez.
Bu iş TİGEM eliyle yapılmalı. TİGEM üretiyor veya ürettiriyor. Elimizde tarım kredi kooperatifleri var. Türkiye’de 2 bin 500 noktada bunların satış yeri var. Her şeyi satıyorlar. Bir de tohum satsınlar. Bu 2 bin 500 noktada tarım kredi kooperatifi tohum satacak. Sertifikalı tohum üretimi ve dağıtımı yapıldıktan sonra devlet bunu kullanmayanlara teşvik vermeyecek.
Çiftçilere, üreticilere kullanabilenlere çok büyük destekler var. Ama devletin sertifikalı tohumu kullanmazsan sana bu desteği vermem demesi lazım.
NADASA BIRAKILMIŞ ARAZİLERİ TARIMA KAZANDIRMALIYIZ
Nadas demek, boş bırakılan alan demektir. Biz daha önceki bakanımız döneminde gittik geldik, ricada bulunduk ve nadas alanların üretime kazandırılması ile ilgili çalışma yaptık ve 50 bin dekar alanda nohut üretiminin yapılması için bir çalışma başardık.
Türkiye’de tarla bitkilerinin ekildiği alanın toplamı 155 milyon dekar. Nadasa kalan ise 37 milyon dekar. Bakliyat ekilen alan ise 8 milyon dekar. 37 milyon dekar boş alanın 4’de birine bakliyat ektirebilsek, üretimi katlayacağız.
Bakanlığımız güzel bir karar aldı. Dönüşüm ve ekim sistemi konusunda, 3 yıl üst üste ekilen bir alan teşviklerden faydalanmayacak, destek görmeyecek.
Bakliyat toprağa yarıyor, azot veriyor, Her şeyi devletten beklemek gerekmiyor. Sektör temsilcilerine de görev düşüyor. Örneğin bakliyat Amerika’da türev ürünler olarak tüketiliyor. Örneğin sizin ikram ettiğimiz nohut cipsi gibi. humus, konserve, nohut unundan ekmekler bu ülkelerde oldukça yaygınlar.
“BAKLİYATTA KATMA DEĞERLİ ÜRÜNLER İLE KAZANCIMIZI ARTTIRMALIYIZ”
Bakliyat ürünlerinden elde edilen pek çok türev ürün, gıda sanayinde doğal katkı maddesi olarak kullanılıyor. Ülkemizde böyle çalışmalar yok. Amerika’da süpermarkette envai çeşit humus çeşidi var. O kadar yayılmış bir ürün. Ben bir öneri de bulunuyorum; bu konuda bir güç birliğine gidelim. Bakliyatın ticareti, ithalatı, ihracatı ile uğraşan kesim olarak hep birlikte bir kaynak yaratalım. Ar-Ge, üretim, pazarlama şirketi kuralım. Sadece bakliyat türevi tatlar ile ilgili. Bizim, katma değeri daha yüksek olan ürünlere yönelmemiz lazım.
Türkiye’den dünyaya giden bakliyatın yüzde 88’i Mersin’den çıkıyorsa, Mersin’in türev ürünler için bir çalışma yapması lazım.
Dünya Bakliyat Federasyonu Başkanı Hüseyin Arslan’a çalışmaları için teşekkür ediyorum. 60 ülke ve binden fazla delegeden oluşan böyle bir federasyonun bir Türk ve Mersin’den yapılması bizlere gurur vermektedir”.
“BAKLİYAT BİZİM MİRASIMIZ, MİRASIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ”
Etkinlikte daha sonra söz alan Dünya Bakliyat Federasyonu Başkanı Hüseyin Arslan da, Mersin’de iki önemli konu olduğunu bunların da; bakliyat ve nakliyat olduğunu dile getirdi,
Türkiye’nin bakliyat ihracatının yüzde 81’inin Mersin’den gerçekleştirildiğini belirten Arslan, “ Ben aynı zamanda Akdeniz Hububat Bakliyat Birliği Başkanlığı’nı da yürütüyorum. 2016’da hükümetin destekleri ile Dünya Bakliyat Yılı ilan ettik. Bakliyatın dünya, insanlık için ne kadar önemli olduğunu insanlara anlatmak için ben Dünya Bakliyat Günü projesini ortaya koydum ve bu olmazsa bu konunu sürdürülebilir olmayacağını vurguladım. Bunun içinde Birleşmiş Milletler nezdinde çalışmalar yürüttüm. Bu önerinin kabul edilmesi için 3 cumhurbaşkanı, 5 başbakan ve onlarca tarım bakanı ile yüz yüze görüşme yapmak zorunda kaldım. BM’deki 2 yıllık görüşmelerin ardından bu işi başardık.
Bu iş Türkiye için neden önemli? Eskiden dünya Mersin fiyatlarını sorardı. Mersin’de nohut, mercimek ne kadardı? Diye bunların fiyatını bilmeden ticarete başlayamazlardı. Türkiye’de herkesin unuttuğu ve dünyada da unutturulmaya çalışılan bir değer. Bir diğer konu; bakliyatın bizim mirasımız olduğu. Bakliyat Mezopotamya’dan Trakya’ya 3 bin senede, oradan İngiltere Londra’ya ise 500 senede gidiyor. Anadolu’dan çıkan tohumlar nerelere gitti bu hazırlayacağımız bir kısa film ile anlatacağız. Yani biz mirasımıza sahip çıkacağız. Dünyada değişik beslenme çeşitleri var; vegan, vejetaryen, diyet gibi. Esnek diyet türü de yeni yeni tercih edilen bir beslenme türü. Bu aslanda bir Anadolu diyetidir. Aslında Anadolu diyeti etin belli miktarlarda kullanıldığı bir diyet türüdür. Bunu tüm dünyada anlatmalıyız.
Diğer konulardan biri de, bakliyatın tüm dünyada sahipsiz kalmış olmasıdır. Bizim bakliyatımız öksüz. Bizim bakliyatımız artık öksüz olmayacak. Artık bakliyat öksüz değil çünkü bakliyatın sahibi BM yani dünya, yani bizleriz. Dünya Bakliyat Günü’nü hayata geçirenin bir Mersinli kardeşiniz olduğunu unutmayın” dedi.