Baro Başkanı Yeşilboğaz, cezaevlerinde süren açlık grevlerine dikkat çekmek için adliye önünde açıklama yapan avukatlara soruşturma açılmasını kınadı.
SONER AYDIN
Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine ve ölüm oruçlarına dikkat çekmek için 9-29 Nisan tarihlerinde adliye önünde oturma eylemi ve basın açıklaması yapan 19 avukat hakkında, “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet” ve 'kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi' iddialarıyla soruşturma açılmasına tepki geldi. Avukatlara soruşturma açılmasını kınayan Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne de bir yazı yazarak, eyleme katılan avukatların terör örgütüyle bağının olup olmadığının incelenmesini istediğini de dile getirdi. Yeşilboğaz, söz konusu soruşturmanın geri çekilmesini istedi.
“TOPLANTI VE GÖSTERİ HAKKI ANAYASAL HAKTIR”
Toplantı ve gösteri düzenleme hakkının, uluslararası sözleşmelerle ve Anayasayla güvence altına alınmış bir hak olduğunu anımsatan Yeşilboğaz, “‘Kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi’ iddiası ise oturma eyleminin 12:20 de çalışma saatleri dışında ve Adliye bahçesinde yapılması nedeniyle gerçekçi durmamaktadır. Hukukun üstünlüğü ilkesi, günümüzde dilimizden düşürmediğimiz; kazanılması için ciddi uğraşlar vermek zorunda kaldığımız bir değerdir. Hukukun üstünlüğü, ‘gücünü bizzat hukuktan alan yargının, yasamanın işlemlerini, yürütmenin de eylem ve işlemlerini yargısal yönden denetleyerek yargı kararlarının herkesi, özellikle yasama ve yürütme erklerini bağlaması’ olarak tanımlanmaktadır. Bu hakların kullanımı hiçbir şekilde siyasi konjüktüre, yere ve zamana göre değişkenlik gösterilmemelidir. Avukatlık Kanunu’nun sekizinci kısmında, ‘Baroların Kuruluş ve Nitelikleri’ başlıklı 76. maddesi; barolara, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak görevini vermiştir. Avukatlık Kanunu’nun 95/21. maddesinde de, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak, baro yönetim kurullarının görevleri arasında sayılmıştır” dedi.
“HİÇBİR SUÇLAMAYI KABUL ETMİYORUZ”
Avukatların, hak arama özgürlüğünün, savunma hakkının ve hukuk devletinin en temel güvencesi olduğunun altını çizen Baro Başkanı Yeşilboğaz, “Toplumun bir arada yaşamasını sağlayan en temel değer adalet ise, adaletin temel unsuru da avukat ve avukatlık mesleğidir. Adil ve demokratik bir toplumda ancak avukatların bağımsızlığı ve özgürlüğünden söz edilebileceği gibi, bireylerin kolayca avukata ulaşamadığı, avukatın da tam bir bağımsızlık ve özgürlük içinde ve etkili şekilde mesleğini icra edemediği bir toplumda, adil yargılama hakkından ve bireylerin hukuk güvenliğinden söz edilemez. Öğle tatili saatlerinde Adliye bahçesinde 5 dakikalık oturma eylemi yapan meslektaşlarımıza karşı soruşturma açılması; hukukun üstünlüğüne, savunma hakkına, fikir ve ifade özgürlüğüne, toplantı ve gösteri düzenleme hakkına, en önemlisi de avukatlık mesleğinin onuruna açıkça bir saldırı niteliğindedir ve avukatlık mesleğini, baroları ve yargının üç sacayağından biri olan savunmayı hiçe sayan bir anlayışın tezahürüdür. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu Kapsamında yapılabilecek bu soruşturma için, Mersin Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne gönderilen yazı ile meslektaşlarımızın terör örgütüne üye olup olmadıkları yönü ile de araştırma yapılmasını istemiştir. Bu durum ceza hukuku temel ilkeleri hukukun üstünlüğü, lekelenmeme hakkı, kanunilik, ölçülülük ve adil yargılanma hakkının yerle bir edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Gelinen nokta, avukatların suç sayılabilecek faaliyetlere karışmış olduğunu gösteren başka hiçbir delil sunmadan karalanması, tehdit edilmesidir. Savcılar ve mahkemeler, belli müvekkillerin müdafiliğinin veya vekilliğinin üstlenilmesini, avukatların suç sayılabilecek bir faaliyete karışmış olduklarını gösteren deliller olarak görmeye başladığında, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biri olan avukat tutma hakkı, fiilen ortadan kalkmış demektir. Son yıllarda oluşturulmaya çalışılan ve kanunilik ilkesinin tersine amorf terör tanımları içerisinde, avukat arkadaşlarımıza isnat edilecek hiçbir suçlamayı bu sebeple peşinen kabul etmiyoruz” diye konuştu.