Liselere geçiş sınavını değerlendiren eğitim emekçileri, Mersin’de okulların alabileceği öğrenci sayısının 2 katı kadar yerleştirme yapıldığını ve ikili eğitimin önünün açıldığını söyledi.
SONER AYDIN
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Mersin Şubesi, geçtiğimiz günlerde sonuçlanan liselere geçiş sınavını ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) öğrenci yerleştirmelerini değerlendirdi. Sendika adına değerlendirmelerde bulunan Şube Başkanı Hakan Boyar, MEB’in öğrenci atamalarının ciddi sorunlarına neden olduğunu söyledi.
“İKİLİ ÖĞRETİMİN ÖNÜ AÇILIYOR”
MEB’in Mersin’de okulların kapasitelerine bakmadan alabileceği öğrenci sayısının 2 katı kadar yerleştirme yapmış ve ikili öğretimin önünü açtığını belirten Boyar, “Bu sistem yürürlüğe girdiği tarihten itibaren çözüm üretmeyen ve çoğu dersliği boş olan İmam Hatip Okullarını birleştirip, boş kalan okulları Anadolu Liselerine tahsis edeceğine İmam Hatip okullarının sayısını arttırmaya devam edip Anadolu Liselerinde eğitim yapılamaz hale getirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı öğrencileri seçeneksiz bırakarak İmam Hatiplere mahkum etme çalışmalarını bırakıp, Anadolu Liselerinin sayısını arttırma sınıfların mevcut sayısını düşürme daha kaliteli bir Eğitim Öğretim sağlama çabası içerisine girmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı İlçe ve İl Milli Eğitim Müdürlüklerinden okulların tercih edilme istatistiklerini isteyerek bir düzenleme yapmakla yükümlüdür. İl Milli Eğitim Müdürlükleri de öğrencilerin eğitim almak istedikleri okulları yapmak ve nitelikli hale getirmek için çaba sarf etmelidir. LGS sonuçlarına göre Mersin ilinin Türkiye genelinde 56. Sıraya düşmesinin en önemli nedenlerinden biri de bu uygulamalardır” dedi.
“YKS SONUÇLARI FACİA”
Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) Türkiye geneli için bir facia olduğunu belirten Hakan Boyar, “Öğrencilerin yapmış oldukları net sayıları şu an eğitimde yürütülen politikanın bir sonucudur. Gelişmiş ülkelerle mücadele etmenin en önemli ayağı eğitimdir. Dünyadaki gelişmiş ülkelerde uygulanan eğitim modellerini inceleyip uygulamak her hükümetin görevidir. Her yeri İmam Hatip Okuluna dönüştürerek, öğrencileri oraya mahküm ederek maalesef eğitimde gelebileceğimiz nokta budur. Meslek Liselerinin güçlendirilmesi öğrencilerin o okullara yönlendirilmesi kaliteli ve eğitimli bir işgücü yaratılması açısında önemlidir Bu yüzden Akademik ve Meslek Liselerinin günümüzün teknolojik gelişmelerine uygun hale getirilmesi, ülkenin ihtiyacı işgücüne göre şekillendirilmesi gerekmektedir. Buda Eğitimin laik, bilimsel, demokratik ve parasız yapılması ile mümkün olacaktır. Son yapılan üniversiteye yerleştirme sınavında ki acı tablo hükümetin ve Milli Eğitim bakanlığının uyguladığı sistemin sonucudur. Bu uygulamalar akıllara şu soruyu getiriyor. Milli Eğitim Bakanlığı okulların başarısız olmasını mı istiyor?” diye sordu.
“OKULLAR İDARECİLERİN SİYASİ GÖRÜŞLERİ DOĞRULTUSUNDA YÖNETİLİYOR”
Yöneticilerin kariyer ve liyakat ilkelerine dikkat edilmeksizin atandığı okullardaki uygulamalarının öğretmeni öğrenciyi ve veliyi rahatsız ettiğini ifade eden Boyar, “Okullarımız devletin yasaları ve yönetmelikleri ile değil idarecilerin kendi siyasi görüşleri doğrultusunda keyfi bir şekilde yönetilmektedir. Okul idarelerinin denetlenmeyen harcama ve uygulamaları ayyuka çıkmıştır. Müfettişlerce yapılan soruşturmalar sonucu getirilen teklifler, ya siyasi irade ya da bürokratik iradenin müdahalesiyle uygulanmamakta devlet zarara uğratılmaktadır. İlçelerde karşılaşılan diğer bir durumda soruşturma için muhakkik görevlendirilmesi, bu muhakkiklerin çalışanların sendikalarına veya siyasi düşüncelerine göre soruşturma yürütülmesidir. Bu soruşturmalara çoğu zaman ilçe bürokratlarının müdahale ettiği ve kurumun çıkarları göz ardı edilerek yasa ve yönetmelikler hiçe sayılmaktadır.
Son zamanlarda haklarında ciddi iddialar ile soruşturma açılan bazı okul müdürlerinin aldıkları cezalar ve yöneticilik görevlerinin üzerlerinden alınması tekliflerinin uygulanmadığı görülmektedir. Bu durum bütün idarecilerin soruşturma açılsa dahi arkalarında onları koruyan (siyasetçi, bürokrat vb) olduğu için bir şey olmayacağı rahatlığıyla hareket etmelerini sağlamaktadır. Savaş yüzünden ülkemizde bulunan Suriyeli mültecilerin herhangi bir rehabilitasyona tabi tutulmadan, Türkçe konuşamadan ve okuma yazma öğretilmeden yaşlarına göre sınıflara dağıtılması sonucunda okullarda ders işlenemez duruma gelmiştir. Okullarda kütüphane, atölye, laboratuvar, araç gereç, malzeme, spor salonu donanımı yok denecek kadar azdır. Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik Spor Müdürlüğü tarafından yapılan sportif yarışmalarda maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin bulunduğu okullar, maddi imkansızlıklar yüzünden dereceye girmemek için uğraşmakta ya da dereceye girmemek için müsabakalara çıkmamaktadır. Dereceye giren okullar ise il dışında kalma yatma ve ulaşım giderlerini nasıl karşılayacağım sıkıntısına düşmektedir” şeklinde konuştu.
“OKUL MÜDÜRLERİ SENDİKA BAŞKANI GİBİ ÇALIŞIYOR”
Okullarda öğretmenlerin başarı durumuna göre değil siyasi ve sendikal tercihlerine göre ayrıldığını savunan Eğitim-İş Şube Başkanı Boyar şunları söyledi: “Okul müdürleri sendika başkanları gibi çalışmakta ‘bizim sendikaya geç rahat et’ anlayışıyla hareket etmektedirler. Okulların makam odaları ve idare birimleri sendikanın şubeleri gibi çalışmaktadır. Müdürün sendikasına veya siyasal görüşüne yakın olanlar ders programı, kurs programı vs gibi düzenlemeler yapılırken kayırılmakta öğretmenlerimiz huzursuz edilmektedir. Müdürler kendi sendikaları dışındaki öğretmenlere veya idarecilere ödül teklifinde bulunmamaktadır. İdareci atamalarında bayağı puan getiren başarı ve üstün başarı belgelerinin kimlere verildiği araştırılırsa bu iddialarımızın gerçekliği tescil edilecektir. Öğretmenlerimiz siyasi ve sendikal baskıdan, huzursuzluktan ayrımcılıktan uzak mesleklerinin gereklerini yapmak istemektedir. İdareciler okulun fiziki şartlarını öğrencinin ve öğretmenin sağlıklı eğitim öğretim geçirmesi için uğraşmalı herkese eşit mesafede durmalıdır. Öğretmenlerimizin okullarda yaşadığı en büyük sorunlardan biri de, öğrenci ve veliler tarafından eğitim çalışanlarına uygulanan şiddet ve baskılardır. Öğretmenlerimiz kendilerini sahipsiz görmektedir. Öğretmenler sınıfta disiplini sağlamak ve verimli ders işlemek için öğrencileri uyardığında, görevlerini yapmaya çalıştıklarında, velinin veya öğrencilerin tehditleri veya şikayetleri ile karşılaşmaktadır. Öğretmenler bu şikayetler nedeniyle aylarca sürecek soruşturmaların, kovuşturmaların konusu haline gelmekte, çalışma şevk ve heyecanlarını yitirmektedirler. Soruşturmalar sonucunda öğretmenlerin haklılığı ortaya çıktığında öğretmenlere atılan iftiralar için hiçbir işlem yapılmamaktadır. Bu yüzden öğretmenlerimizin yasalarla korunması ve asılsız iddialarla açılan soruşturmaların önüne geçilmesi gerekmektedir.”
“OKULLAR ARASINDA BÖLGE AYRIMI YAPILIYOR”
Öğrencilerin sürekli değişen müfredat ve sınav sisteminden dolayı mutsuz olduğunu sözlerine ekleyen Hakan Boyar, “Geleceğe dair umutlarını kaybetmektedirler. Okulların nitelikli veya niteliksiz ayrılmasından Milli Eğitim Bakanlığı eli ile okullar arasında zümre bölge veya sınıf ayrımı yapılmasından rahatsızdır. Mezitli ilçemizdeki Anadolu Lisesi nitelikli ama Akdeniz ilçemizdeki Anadolu Lisesi niteliksizdir, bu nasıl bir ayırımdır. Mezitli’deki Anadolu Lisesinin öğretmenleri devletin kadrolu öğretmeni iken, Akdeniz Lisesi’ndeki öğretmenler devletin kadrolu öğretmeni değil midir? Her iki lisede de aynı müfredat, aynı nitelikteki öğretmenler tarafından uygulanmasına rağmen; bu okulları farklı yapan nedir? Bulundukları mahallenin ekonomik ve sosyal durumu mudur? Okullarımızın nitelikli veya niteliksiz ayrımına tabi tutulmadan, hepsinde eşit ve kaliteli eğitim yapılması sağlanmalıdır.
Öğrenciler açısından diğer bir sorunda parası olan öğrencilerin özel okullara gidip sınavlara hazırlanırken parası olmayan öğrencilerin kaderine terk edilmesidir” ifadesine yer verdi.