SONER AYDIN

Mersin’de yüzlerce çevreci dünya ülkeleri ile eş zamanlı Küresel İklim Grevi’ne destek vermek için bir araya geldi. Mersin Nükleer Karşıtı Platform’un çağrısıyla Özgür Çocuk Parkı’nda eylem düzenlendi. “İklimi değil, sistemi değiştir!”, “Nükleere inat yaşasın hayat!” sloganlarının atıldığı eylemde, küresel iklim grevine olan destek belirtildi.

“DOĞAL AFETLER 62 MİLYON KİŞİYİ ETKİLEDİ”

Küresel İklim Grevi eyleminde basın açıklamasını okuyan üniversite öğrencisi Elmas Kara, küresel iklim krizinin geri dönülmez etkilerine değindi. Şirketlerin bitmek bilmeyen kar hırsları yüzünden Dünyanın yok oluşa doğru sürüklendiğini belirten Kara, “Küresel ısınmayla birlikte uzun dönemde gözlenen yağış ve rüzgar değişimlerini de içeren iklim krizi küresel kapitalizmin ihtiyaçları öne alındıkça daha da derinleşmektedir. Bugün bu krizi derinleştirenlerin küresel ısınmayı iklim krizini inkar ettiği ormanları yok ederek doğal yaşam alanlarını tarıma ve madenciliğe açtığını hidrokarbon madenciliğini ve kullanımını arttırdığını gıda ve su krizlerini yok sayarak ihtiyaç fazlası üretimi, hayvansal endüstri ve sera hayvancılığının gelişmesini sağlayıp metan gazı salınımını arttırdığını, nüfus artışını, yeni yollarla ve dev inşaatlarla kentlerde yoğunlaşmayı ve fosil yakıt tüketimini teşvik ettiğini görüyoruz. İklim krizinin derinleşmesinde en az payı olan yoksul kesimlerin iklim krizinin sonuçlarını en ağır ödeyen kesim olacakları çeşitli raporlarda belirtiliyor. BM tahminlerine göre iklim değişikliği bu yüzyılda bir milyar kişinin iklim mültecisi olmasına sebep oluyor. Ayrıca iklim krizi yüzünden göç etmek zorunda kalanların yüzde seksenini kadınlar oluşturuyor. Dünya meteoroloji örgütü 2018’de iklim krizi nedeni ile aşırı hava koşullarının sebep olduğu doğal afetlerin 62 milyon kişiyi etkilediğini açıkladı. İklim krizi bu kadar derinleşmişken bankalar hala fosil yakıt şirketlerine para aktarmaya ve bu yok oluşta birbirlerini zengin etmeye devam ediyor. Bir yanda, dünyada var olan oksijenin yüzde yirmisini oluşturan Amazon ormanları alevlerin ortasında büyük bir yok olma tehdidi ile karşı karşıya bırakılırken diğer yanda altın madeni uğruna Türkiye’nin akciğeri olan Kazdağları talan ediliyor. 12 bin yıllık tarihin yok edilmesi göze alınıp Hasankeyf’te baraj kurularak ekolojiye zarar veriliyor. Yanı başımızda uygunsuz toprak zeminde ‘dışa bağımlılıktan kurtulma ve istihdam yalanlarıyla, temelindeki çatlağın üzeri örtülerek nükleer santral kurulmaya çalışılıyor. Doğaya aykırı üretim ve yaşam koşulları talanın boyutunu arttırıyor” dedi.

“YAŞANAN İKLİM KRİZİ DÜNYA ÜZERİNDEKİ HER ŞEYİ YOK OLUŞUN KIYISINA SÜRÜKLÜYOR”

Fosil yakıtlara dayalı sistemde sera etkili gazların en önemlilerinden olan karbondioksitin günümüzde atmosferdeki yoğunluğunun 160 bin yıl boyunca ulaşmış olduğu miktardan daha fazla olduğunu dile getiren Kara, “Sadece bununla da kalmıyor, aynı sistem fosil yakıt üretim alanlarında gerekli önlemlerin alınmamasından dolayı iş cinayetleri işliyor. Kısacası yaşanan iklim krizi dünya üzerindeki her şeyi yok oluşun kıyısına sürüklüyor. Hal böyleyken insanlık doğaya ve diğer bütün canlıların yaşam haklarına sahip çıkmak zorundadır. Hükümetler ‘iklim acil durumu’ ilan ederek, Enerji ve maden şirketlerinin çıkarına değil, halkın ve doğanın yararına göre hareket etmeli ve doğayı talan eden tüm projeler durdurulmalıdır. Türkiye’nin de imzalamış olduğu Paris Anlaşması onaylanmak üzere TBMM genel kuruluna sunulmalıdır. Ülkesini doğasını savunan gençler, kadınlar ve emekçiler olarak bizler Cerattepe’de Edirne’de, Çorum’da, Yırca’da, Kaz Dağları’nda, Salihli de, Hasankeyf’te, Munzur’da ve Akkuyu’da bu yok oluşa karşı var olma mücadelesini vermeye devam edeceğiz” diye konuştu.