Haber Merkezi
Mersin’in Tarsus ilçesinde 7 Ekim’de bir araya gelen Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri’nin (DAÇE) toplantısına ilişkin sonuç bildirgesi kamuoyuyla paylaşıldı.
Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Başkanı ve DAÇE Ortak Sekreteri Sabahat Aslan konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, toplantıya; Antakya Çevre Koruma Derneği, Samandağ Çevre Koruma ve Turizm Derneği, İskenderun Çevre Koruma Derneği, Erzin Çevre ve Tarihi Koruma Derneği, Osmaniye Çevre Dostları Platformu, Adana Çevre Tüketici Koruma Derneği, Tarsus Çevre Koruma Kültür ve Sanat Merkezi Derneği, Mersin Çevre Dostları Derneği ile Mersin Çevre ve Doğa Derneği’nin katıldığını anımsattı.
“TOHUM PAZARININ YÜZDE 70’İ YABANCI FİRMALARIN ELİNDE”
Sonuç bildirgesini kamuoyuyla paylaşan Aslan, özellikle tohum piyasasında yaşananlara dikkat çekti. Aslan, “Devletin tarımı koruma ve destekleme sistemlerinin zayıflatılması, Gümrük Birliği antlaşması, tarımsal kitlerin özelleştirilmesi, tarım topraklarının ve meraların amaç dışı kullanılması, sonucunda Tarımımız dışa bağımlı hale gelmiştir. Tarımın dışa bağımlı hale gelmesinde tohumculukta çok ciddi olumsuz etkilenmiştir.
Sertifikalı tohum kullanmayan çiftçiler devletten destek alamamaktadır. Bu durum çiftçileri zor durumda bırakmıştır. Sertifikalı tohum kullanma zorunluluğu sayesinde ‘yerel ve binlerce yıllık tarımsal üretim modeli dışlanmış, yerine ise İsrail, Hollanda, İspanya, Fransa, ABD ve Kanada gibi tarımsal teknolojide küresel ölçekte söz sahibi ülkelerin tekelinde bulunan, üstelik de önemli kısmı hibrit tohumlar ikame edilmiştir. Tek tip tohumların kullanımı; biyoçeşitliliğin azalması, tarımda hastalık ve zararlıların artması, tarım ilaçlarının daha çok kullanılması, toprak ve suların kirlenmesi anlamına da gelmektedir. Tohum pazarının
yüzde 70’i yabancı firmaların elindedir.
Çiftçiyi küresel şirketlere mecbur eden bu sistem, tohumun yanında ilaç ve gübresini de satmaktadır. Tohumculukta dışa bağımlı olmak gıda güvenliğini zarar uğratır. Sağlığımız ve Geleceğimiz için Yerel tohumların hastalıklara, zararlılara ve elverişsiz iklim koşullarına dayanıklı olduğu için, çok yakın gelecekte, yaşanması kaçınılmaz küresel iklim değişikliği nedeniyle bu tohumların korunması gereklidir” dedi.
“BÖLGEDE HAVA KİRLİLİĞİ ORANI DÜNYA STANDARTLARININ ÇOK ÜSTÜNDE”
Ayrıca Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı süren Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ni de değerlendiren Sabahat Aslan, “Akkuyu NGS bölgemiz için ciddi bir tehdittir.
Bölgemizde kirli sanayi, kışın dağıtılan kömür ve ulaşımdan kaynaklı havamızın kirlilik oranı dünya standartlarının çok üstündedir.
Bölgemiz hava kirliliğinin yanında dünyayı felaketlere sürükleyecek olan iklim krizi tehdidi ile karşı karşıyadır. Fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, sanayi süreçleri, ormansızlaşma, hızlı nüfus artışı, insanlara dayatılan aşırı tüketim alışkanlıkları gibi insan etkinlikleri yüzünden atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimleri, sanayi devriminden (1800 yıllarından) beri hızla arttığından, atmosferin doğal sera etkisi kuvvetlenmiş ve şehirleşmenin katkısı ile, dünyanın yüzey sıcaklıklarının artmasına neden olmuştur.
KÜRESEL İKLİM KRİZİNE KARŞI HAREKETE GEÇİLMELİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliği dünyayı tehdit eden çok önemli sorunların başında gelmektedir. Küresel ve bölgesel anlamda bir takım etkilerin ortaya çıkacağı beklenen küresel iklim değişikliğinin potansiyel sonuçları Tarım, orman, deniz seviyesi, temiz su kaynakları, enerji, insan sağlığı ve biyoçeşitlilik üzerinde yoğunlaşacaktır. Dünyada ekonomik, ekolojik ve sosyal yaşamda bir takım zincirleme etkilere neden olacak olması küresel iklim değişikliğine karşı gerekli önlemlerin alınmasında tüm ülkelerin işbirliğine ve duyarlılık göstermesi gerekmektedir. Ülkemizde ve bölgemizde küresel iklim krizine karşı herkesin mücadele etmesini bekliyoruz” uyarısı yaptı.